Şampiyonluk yarışında Başakşehir dışındaki tüm rakiplerin kazandığı bir haftada Beşiktaş’ın vereceği sınav çok kritikti. Ya kazanarak liderin hemen arkasına ikinci sıraya yerleşecek ya da puan kaybedip iki sıra aşağıya inerek 5. sıraya düşecekti. Rakip son yıllarda deplasmanda bir türlü mağlup edilemeyen Kasımpaşa’ydı. Bu rakiple aynı statta oynanan son karşılaşma 4 gollü ağır bir mağlubiyetle bitirilmişti. Ligin 9.haftasından itibaren devamlı kazanan Sivasspor’a aynı haftadan itibaren bu haftaya kadar eşlik eden Beşiktaş, Kasımpaşa virajını da kazasız atlatarak üst üste 6 hafta galibiyet serisi yakalayıp bu alanda liderle beraber ilk sırayı paylaşmayı hedeflemekteydi. Bu hedefi çok zorlanarak da olsa başardı Karakartal.
Maça hızlı başlayan taraf Beşiktaş oldu, rakip yarı sahaya yerleşip ayağa garanti paslarla bazen göbekten, bazen kanatlardan rakip kaleye gitmeyi denediler. Bu denemelerin çoğunda son paslar ve son vuruşlardaki kalitesizlik nedeniyle sonuca ulaşılamadı. 15. dakikada Caner’in müthiş oyun görüşüyle aktardığı pası Atiba harika bir dönüşle önüne alarak bir anda son adamla karşı karşıya kaldı ve ciddi bir gol şansı yarattı. O son adamın Atiba’ya yaptığı net faul doğal olarak kırmızı kartı da beraberinde getirdi ve Kasımpaşa erkenden 10 kişi kaldı. Bunun Beşiktaş için avantaj olması gerekirken bu tip durumlar enteresan şekilde işini zora sokma gibi tuhaf alışkanlıkları olan Beşiktaş takımı ilk golü kalesinde gören taraf oldu. Bu gol öncesinde Vida’ya taban gösterilerek yapılan bir faul vardı ve oyunun durmamasıyla ani gelişen atakta Karius’un başarılı kurtarışına karşın dönen topu Mustafa Pektemek boş kaleye gönderdi. Var incelemesi sonucunda başta net ofsayt gibi görünen pozisyonun ofsayt olmadığı anlaşıldı. Aynı Var incelemesinde gol öncesi Vida’ya faul de incelendi, ama hakem bu pozisyonda faul olmadığına hükmetti!
İkinci yarıdan doğal beklenti Beşiktaş’ın eksik kalan rakibi karşısında baskısını sürdürmesi ve golleri ardarda bulmasıydı. Lakin rakibi eksikken bocalamak gibi garip genetik özellikleri olan bir takımın, Abdullah Avcı gibi tamamen taktik ve strateji odaklı bir hocanın önderliğinde 10 kişilik bir rakibe karşı ezberinin bozulduğunu ve olmadık işler yaşadığına şahit olduk. İlk yarıdaki tek tehlikeli hücumunda golü bulan evsahibi takım, ikinci yarıdaki ilk hızlı kontrasında da tekrar öne geçmeyi başardı. Bu maça kadar son 7 lig maçında sadece iki gol yiyen ve akan oyunda hiç gol yemeyen Beşiktaş, bugün bu istatistiği de bozmuş oldu. Yenen gollerde özellikle stoper ikilisinin adam paylaşımında sıkıntılar yaşadığını gözlemledik.
Ama golü bulan taraf Beşiktaş oldu. Muhteşem oyununu hem defansif hem ofansif anlamda sürdüren Gökhan Gönül bir asist de Umut’a yaptı, hem de öyle kusursuz bir ortaydı ki Umut’a boş kaleye dokunmak kaldı. Orada gereksiz şişirme bir orta yapsa maçın dönüşü belki de mümkün olamayacaktı. Beraberlikten sonra artık Siyah-Beyazlılar tüm riskleri alarak galibiyeti kovaladı. Uzun zamandır “futbolcu olduğunu unutmuş” görüntüdeki Jeremain Lens, artık maç gitti derken 90+5’te tamamen kendi çabalarıyla yarattığı pozisyonda Beşiktaş’ı bugün için kurtaran isim oldu. Umut’un bu goldeki yeteneğini de gözardı etmemek gerek. Kesinlikle kolay bir gol değildi, hızlı gelişen pozisyonda yaptığı dokunuşla kalitesini kanıtladı.
Beşiktaş için ligin en kolay deplasmanı olabilecekken, en zoru olan bu karşılaşmada Kasımpaşa’ya karşı yıllardır süren şanssızlık kırılarak son dönemde elde edilen kazanma alışkanlığı devam ettirilmiş oldu. Ama genel olarak takımı yorumlarsak bu maç özelinde iyi bir sınav verildiğini söyleyemeyiz. Haftalardır savunmasıyla takdir toplayıp hücumda etkisiz kalan takım, bu kez 3 gol bulup çok daha fazlasını kaçıracak kadar pozisyona girerken, öte yandan kalesinde de 2 gol gördü ve daha fazlasından kurtuldu!
Çıkartılması gereken çok dersin olduğu bu deplasmandan kayıpsız dönmenin değerinin ligin son periyodunda çok daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum.
mail: olcay.nurlu@abcspor.com
twitter: @olcynrlu