Tabii, geçmişte böyle olması gelecekte böyle olacağı anlamına gelmiyor. Tıpkı, aynı nehirde iki defa yıkanılamayacağı gerçeği ve tıpkı dün ile bugünün, bugün ile yarının farklı geçmesi, farklı olması gibi.
1)Geçici olanla kalıcı olan,
2)Taklitle asıl,
3)Yalanla gerçek nasıl denk değilse, şimdiki zaman ile gelecek de öyle denk değil.
Çünkü, şimdiki zaman tek bir andan ibaret iken, gelecek tahminleri aşacak kadar devasa bir kavram. Bana kalırsa, geleceği doğru okuyabilmek için tarihin tekerrürlerden ibaret olduğu gerçeğini ve geleceğin bugünün değil, geçmişin yansıması olduğunu hesaba katmalı.
Mesela, Avrupa’nın en önemli liglerinde, Fransa, İtalya, Almanya, İspanya gibi ülkelerde son yıllarda istisnalar dışında seri şampiyonluklar görülmesi. Bu durumun en önemli sebebinin, kazanılan her şampiyonluğun gelecek şampiyonluklar için önemli avantaj oluşturması olduğunu düşünüyorum. Galatasaray’ın amacı da her sezon şampiyon olmak olduğuna göre, bu sezonun gelecek sezonları etkileyebilecek kadar kritik olduğu fikrini taşıyorum. Yani, bu sezon elde edilebilecek bir şampiyonluk, bir şampiyonluktan daha fazlası.
Galatasaray, üç sene üst üste şampiyon olma başarısı gösterirse, İtalya’da Juventus’un, Almanya’da Bayern Münih’in, Fransa’da Paris Saint Germain’in bu sezona kadar kurduğu hegemonya gibi bir hegemonya kurabilir. Bu seneki şampiyonluk, gelecek seneler için bir köprü oluşturabilir. Bu sezon elde edilebilecek bir şampiyonluk, Galatasaray’ı güçlendirmekle kalmaz, rakipleri de güç kaybına uğratır. Bu sebeple, Galatasaraylı olmayanlara, kim şampiyon olmasın diye bir soru yöneltilecek olunursa, önemli bir çoğunluğu Galatasaray olmasın cevabını verecektir.
İlk gol pozisyonlarına ki o da net gol pozisyonu değildi, 44. dakikada girmeleri, performanslarının yetersiz olduğunu açıkça gösteriyor. Kasımpaşa ligde kalmak istiyorsa mutlaka bu haftaya kadar gösterdiği performanstan farklı bir performans göstermeli. Savunmada yetersizler, hücumda da Quaresma’nın bireysel yeteneklerine bağlılar. Bir de üstüne, Quaresma’nın ikinci yarının başında oyundan alınması, tamamen havlu atmalarına sebep oldu. 3-0’dan sonra puan kazanmaları çok zordu ancak Kasımpaşa’nın oyunda en etkili olduğu dilim, ikinci yarının başıydı. Quaresma’nın oyundan alınması, Kasımpaşa’ya fayda değil zarar getirdi.
Tekrar Galatasaray’dan bahsedecek olursak, Feghouli’nin golünde Mariano’nun doğru pası, Emre Akbaba’nın doğru pası, Feghouli’nin doğru şutu skoru 1-0’a getirdi. Yani, üç doğru, golü getirdi. Aslında futbol zor gözükse de basit bir oyun ve iki doğru pasla rahatça gol pozisyonuna girilebiliyor. Bunun örneği ilk golde görüldü. Mariano-Feghouli uyumunun geçtiğimiz sezonlardaki seviyeye yaklaştığından bahsedilebilir. Sezonun ilk yarısında saha içi uyumdan uzaklaşmışlardı. Saydığım iki oyuncunun sağ kanattaki varyasyonları, Galatasaray’ın oyun anlayışının hücum bölümünde önemli bir yer tutuyor. Bu sebeple, bu iki oyuncunun formunun artması, Galatasaray takımının performansının artmasına neden oluyor. Feghouli, geçtiğimiz sezon “Yılın Oyuncusu” ödülünü hak etmişti ancak ödüller için sezon sonu beklenmediğinden ödül farklı bir isme gitmişti. Gerçi, sezon ödüllerinin şampiyon takım yerine 8 puanlık avantajdan şampiyonluğu kaptıran takıma ve bireylerine verildiğini görünce, Feghouli’nin ödülü almamasının bir diğer nedeni de ortaya çıkıyor.
Sezonun ilk yarısı ile ikinci yarısı arasındaki bir diğer fark da gol pozisyonuna girme sorununun ortadan kalkması. Bana göre en önemli istatistik, pozisyonu skora çevirebilme oranı. Bu oranın da son haftalarda arttığı görülebiliyor ve atılan gol sayısını da doğrudan etkiliyor. İlk 16 hafta 18 gol atan Galatasaray, son 5 haftada 17 gole ulaştı. Sadece bu rakamlar bile, Galatasaray’ın sezonun ilk yarısı ile ikinci yarısı arasında iki farklı takım görüntüsü çizdiğini açıkça gösteriyor.
mail: emre.cihangir@abcspor.com
twitter: @emrecihangirr