Yok Van Persie’den değil Jozef De Souza’dan başlayacağım yazmaya. Arkadaş özellikle 2.yarı ne top oynadı Jozef? Her topa ayağını soktu, rakip atakları başlamadan bitirdi, o da yetmedi alışık olmadığımız incelikte ara paslar attı, bir de üstüne rakip ceza alanındaki presiyle kaptığı topla penaltı yaptırdı, maça son noktayı koydu. Taraftar hakettiği şekilde alkışlayıp ona tezahürat yaptıkça coştu, coştukça daha da iyi oynadı, geceye resmen damga vurdu. Topal yokken iki kişilik oynadı, tartışmasız maçın yıldızıydı.
Ama seneler sonra bu maç Van Persie’nin iki gol atıp gerçek Fenerbahçe’li olduğu maç olarak hatırlanacak. Hakikaten de Van Persie’nin böylesine önemli bir derbiyi almasının vakti gelmişti. O da üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Ancak attığı gollerden çok daha önemli şeyler vardı sahaya koyduğu. Mesela ilk devre defansına nasıl yardım ettiğini, kendini yerlere attığını, ikili mücadelelere nasıl girdiğini gördünüz mü? Golden sonraki hırsını farkettiniz mi? Bir ara ben de umudumu kaybeder gibi olmuştum açıkçası Van Persie’den ama kabul edelim Pereira’nın alamadığı verimi Advocaat aldı ondan. Eğer Van Persie uzun sürenin sonunda kendini artık bu kulüple özdeşleştirmişse hoca ve yardımcıları kocaman bir alkışı hakediyorlar demektir.
Advocaat’ın doğruları Van Persie ile bitmiyor elbette.örneğin maça başlarken ufak bir dokunuş yapmıştı. Bir arkadaşım var, Galatasaray’a Brumaspor diyen, çünkü duran top harici hücum aksiyonlarının çoğunda Bruma var. Ben de katılıyorum bu düşüncesine. Bunu gören teknik ekibimiz Alper’i Bruma’nın kanadında görevlendirerek Şener’e önemli bir destekle maça başladı. Böylelikle Galatasaray’ın kolunu kanadını kırmş oldu. Devreye golle gidince bu sefer ikinci yarıya Alper’i göbeğe çekerek orta sahayı kalabalıklaştırdı. Top Galatasaray’a geçmiş gibi görünse de aynı Manchester maçının ikinci yarısında olduğu gibi rakibe hiç pozisyon verilmedi. Kaleye bile gidemeyen Galatasaray’ın 60.dakikadan sonra gardı düştü.
Hocanın oyuna bu müdahelelerini seviyorum. Eğer koskoca Galatasaray bir tane bile pozisyon bulamadan maçı bitiriyorsa bu Fenerbahçe teknik direktörüne yazar.Hücum zenginliği sağlayamadığı için çok eleştirdiğimiz Pereira kabul edelim ki takım savunmasına katkıda bulunmuştu. Advocaat bunu bir kademe ileri götürdü. Önde basarak kazanılan şok topları da Fenerbahçe’nin oyun karakteri ve önemli bir hücum silahı haline getirdi. Zaten Kjaer-Skrtel ikilisinin iyice oturmasıyla sağlam olan defansına yavaş yavaş kendine özgü bir hücum kimliği kazandırmaya başladı.
Aslında çok ta baskılı başlamamıştı Fenerbahçe oyuna.. Seyrek atakları her zaman olduğu gibi Volkan Şen’in yanlış pas/şut tercihleriyle son buluyordu. Ancak nasıl Manchester maçında dolu tribünleri gören oyuncular farklı bir coşkuyla oynadılarsa, bugün de daha da dolu tribünler takımı kuşkusuz pozitif etkiledi. Elbette Beşiktaş maçında da tribünler full olacaktır. Sonrasında ise iş yönetime düşüyor. Artık görmek istemediğimiz boşlukların olmaması için ne gerekiyorsa yapmalılar, dolu tribünlerin sahadaki oyuna ne kadar etki ettiğini herkes gibi yöneticilerimiz de görmüştür diye umuyorum.
Şimdi sırada Rize maçı var. Haftaarası Avrupa Kupası sonrası eminim bu geceden daha zor bir maç olacak. O maçta herhangi bir puan kaybı olursa Galatasaray galibiyetinin hiç bir manası olmaz. İyileşen sakatlarıyla, yeni transfer Van Persie ve kurt hoca Advocaat ile Rize’yi de geçip Beşiktaş maçına da aynı hırsla çıkmamız gerekiyor. O maç Fenerbahçe için erken bir final olacak gibi gözüküyor.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72
