Fenerbahçe’lilik böyle bir şey. Sevinci de üzüntüyü de uçlarda yaşamaya alıştık artık. Bugün de kalp atışlarının zirve yaptığı, heyecanın doruğa çıktığı bir maç yaşadı Fenerbahçe’liler. Maç sonunda en az futbolcular kadar yorulmuşlardı duygusal anlamda. Hem sahadakiler hem de tribünler için oldukça yıpratıcı bir maç oldu ama sonuçta ite kaka da olsa yarışa tutunmaya devam edebildik.
Bu sezon bir çok defa yaptığımız gibi ilk devreyi çöpe attık maalesef. Bakın Malatya, Sivas, Başakşehir, Kasımpaşa, Kayseri gibi takımlara karşı rahat oynadık ligin ikinci yarısında, çünkü bu takımlar daha çok oynamak isteyen, körü körüne kapanmayan takımlar. Ancak kalitesi daha düşük gibi görünen Akhisar ve Gençlerbirliği’ne sürpriz puanlar bıraktık çünkü onlar tamamen kapanıp kontrataklarla gol bulmaya gelmişlerdi. Bireysel hatalarımızla yardımcı olduk onların gol bulmasına ve çeviremedik maçları. Galatasaray da Kadiköy’e önce 0-0’ı koruyayım diye geldi, bulursam da bir tane sıkıştırırım dedi. Tamam hakemin vermediği penaltılara tosladık o maçta ama kabul edelim pozisyon bulmakta zorlandık. Hatta ligin ilk yarısında Karabük maçında ve geçen ay Osmanlı maçında bile ilk 45 dakikalarda zorlandık. Yani uzun lafın kısası, diyeceğim o ki katı defans uygulayan takımları açmayı pek beceremiyoruz. Bu gerçeği kabul etmemiz lazım.
Rakip kapandığında neye ihtiyaç duyarsınız? Öncelikle hızlı oynamaya değil mi?
Mesela Beşiktaş iki sezon önce Oğuzhan’lı Sosa’lı orta sahasıyla çok hızlı top çeviriyordu.Bu sayede rakibin dengesini bozuyor Gomez’i leblebi çekirdek gibi pozisyona sokuyordu. Fenerbahçe orta sahasında ise Topal-Jozef-Alper gibi oyuncularla böylesine hızlı bir pas trafiği sağlamanız imkansız. Peki kanat oyuncularımıza gelirsek onlardan sıkışan oyunda yeterince verim alabiliyor muyuz? Adam eksiltebiliyorlar mı? Çizgiye iniyorlar mı ? Cevap maalesef hayır değil mi? Peki oyunun böylesine sıkıştığı durumlarda, yetenek ve yaratıcılık eksikliğiniz bas bas bağırdığında ne kurtarıcı olabilir? Duran toplar değil mi ? İşte orada da eksiğiz . Valbuena olmayınca Aatıf ya da Hasan Ali ile pek tehlike yarattığımız söylenemez.
Temcit pilavı gibi yine Valbuena güzellemelerine başlamayacağım. Benim için belirleyici olan 45. dakikadan golü yediğimiz ana kadar oynadığımız futboldur. Valbuena oyuna girdikten sonra ilk yarıda yakaladığımızın çok üstünde pozisyon bulduk. Toplar da kaybetti belki Valbuena ama dikine oynayan oyuncu risk alıyordur. Risk aldığında da bazı top kayıpları olması normaldir.Buna rağmen o dönemde rakibe de fazla imkan vermedik. 45-65 arası 20 dakikalık süre içinde aslında galibiyeti hakedecek bir oyun sergiledik.
Ancak golü bulamadığımız gibi çok ta ekstra bir golle yenik duruma düştük. Sonrasında ise şans yanımızdaydı. Önce Sow’un kendi kalesine attığı gol bizi hayata döndürdü. Ardından takımda ciddi bir yorgunluk başgösterdi. Bazı futbolcuların sahada yürüyecek hali kalmamıştı neredeyse. Hem golü bulma isteği ile harcanan efor hem de sezon sonuna gelmemizin getirdiği genel bitkinlik fazlasıyla hissedildi. O anlarda da Bursa defansının patronu Titi’nin gördüğü kırmızı kart can simidi oldu Fenerbahçe’ye . 90. dakikada gelen Fernandao’nun golü Luciano ve Santos’tan sonra bir başka Brezilya’lı mucizesi oldu bizim için yıllar sonra. İnşallah o goller gibi Fernandao’nunki de şampiyonluk habercisidir bir kez daha.
Bakmayın siz ”Fenerbahçe bu oynadığı futbolla şampiyonluğu haketmiyor” diyenlere. Yaptığımız onca bireysel hataya ve çok ciddi hakem doğramalarına rağmen bu takım hala şampiyonluk yarışının içindeyse en az rakipleri kadar kupayı hakediyordur. Belki rakipleri kadar bireysel yeteneklere sahip değil bu kadro. O yüzden zaman zaman zorlandığı da oluyor kapanan takımlara karşı ama formadaki teri konuşacaksak eğer, hocasıyla ve teknik ekibiyle, ciddiyet ve disiplin içerisinde sonuna kadar mücadele eden bir kadroya sahibiz. Bugün de başta Hasan Ali, Şener ve Jozef olmak üzere bu mücadelenin mükafatını aldı çocuklar.
Sahada Fenerbahçe kadar mücadele eden bir Bursaspor da vardı kabul etmek gerekirse. Geçen hafta ligde kalmayı garantilemeleri rehavet yaratmamış, onlar da formalarının hakkını verdiler. Ama arkadaş bazen öyle pozisyonlarda yere yatıp zaman çalmaya çalıştılar ki hakikaten adamı isyan ettirdiler. ABCspor’un usta kalemlerinden siyah beyazlıları takip eden Cüneyd Yüzak hakemlerin futbol oynamaya ve oynatmamaya çalışan takımları ayırt etmesi gerektiğini savunur hep, haklıdır da bu düşüncesinde.
Bugün Fırat Aydınus Bursa’lıların yerde yatmasına çok göz yumdu. Kaybolan dakikaları iki devrenin sonuna eklese de oyunun yavaşlamasını engelleyemedi. Titi’yi oyundan atarken belki de yapılan sert hareketin yanında bir de anti futbolu cezalandırıyordu. Anti futbol derken Bursa’lı oyuncuların yürekten mücadelesine gölge düşürmek istemiyorum. Doğrusu bu, ligdeki iddaanız bitse bile sonuna kadar savaşacaksınız. Unutanlar olabilir, biz meşhur 2010-2011 sezonunu oynarken hemen hemen her maçta bu tip bir mücadeleye karşı galibiyetler almak zorunda kalmıştık.
Şimdi ise şampiyonluğa ulaşmak için Galatasaray’ın en az 3 puan kaybetmesini beklemekten başka çaremiz yok. Beklerken de hafta arası bir Federasyon Kupası finali oynayacağız Akhisar ile. Dedim ya hem biz çok yorulduk hem de futbolcular. Şu anda eminim kadronun büyük kısmı ”hadi artık sezon sonu gelsin de biraz dinlenelim” diye düşünüyorlardır. Aykut Hoca oturan ve üstüste galibiyetler alan kadroda değişiklik yapmak istemeyecektir ama sanki bir kaç ufak dokunuş takıma enerji verebilir diye düşünüyorum. Diyarbakır’a gidip gelmek yine hepimiz için yeterince yorucu olacaktır. O yüzden Mehmet Ekici, Valbuena, Janssen ‘li bir 11 fena olmaz diyorum.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72