Geçen haftaki yazımızı beğenenler devamını istedikleri için, yaşadığımız birkaç hikayeyi daha anlatmak istiyorum. Keşke duvarlar dile gelse de konuşsa, ben ancak anımsayabildiklerimi yazmaya çalışacağım.
Bundan birkaç ay önce facebook’taki FENERBAHÇE’Lİ gruplardan biri, hem ATATÜRK’LÜ TÜRK BAYRAĞI, hem de FB BAYRAĞI ile resim çektirip internette paylaşmamızı istedi. Balkon camına iki bayrağı da astım, ortalarına da ben geçtim. GS’li eşim bir fotoğraf çekme ustasıdır, onu zar zor ikna ettim. Aşağıya indi, ben de hevesle pencerede poz veriyordum. Bir türlü çekmiyordu, kulübümün bayrağını istemiyormuş, ‘İNDİR ONU’ deyip duruyordu. Komşuları rahatsız etmemek için işaretlerle ısrar ettim. Nihayet lütfetti, birkaç poz çekti. Rahat bir nefes aldım ve aşağıya indim. Fotoğraflara bakmak istedim. Muzır bir ifadeyle gülüyordu. Bir de ne göreyim? Bizim balkon camı baklava şeklinde görüntülenmiş. En az benim kadar sevdiği ATA’MIZIN olduğu TÜRK BAYRAĞI en üstte bütün heybetiyle duruyor, en altta FENERBAHÇE BAYRAĞININ çubuklarının ucu belli belirsiz görünüyor. Ben de aralarında ‘ YAN GEL OSMAN ‘ vaziyetlerindeyim. Bunu nasıl başarmış anlayamadım , canım çok sıkılmıştı . Beraber Cadde’ye indik ama yol boyu somurtuk somurtuk gezdim. Kafamda FB berem vardı, hava ısındı, alnımdan terler aktı, hırsımdan onu da çıkarmadım. Eve gelince adam gibi resmimi çekti de yatıştım.
Bu bayrak olayını yazarken hemen aklıma gelen bir başka hikaye; Geçen sene arkadaşlarla brunch’a gittik. Güle oynaya kahvaltımızı yaptık. En son meyvalarımızı yiyorduk. Yanımızdaki masada genç bir baba küçük oğlunu hoplatırken GS’nin aleyhinde tezahürat yapıyormuş. Guruptaki fanatik bir arkadaş ‘Ben Galatasaray’a laf söyletmem’ diyerek çatal- bıçağını fırlattı. Olay çıkmaması için hepimiz kalktık. Ben, garsona ayıp olmasın diye yerdekileri almaya kalktım, o arada karpuzumu üzerime döktüm. Onu silerken grup hızlı hızlı gidiyordu. Ben de peşlerinden koşmaya başladım. Hangi taraftalar diye sağda solda onları aranırken, kapıdaki görevlinin bana şaşkın şaşkın baktığını gördüm. Hem koşuyordum, hem de ‘DAVRANANI ŞİŞLERİM’ pozisyonunda, hırsız ve cani gibi, çatal bıçağı elimde tutuyordum . Görevliye ‘Ay,ben,unutmuşum,hık mık’ gibi kendimin bile anlamadığı bir şeyler geveleyerek gerisin geriye döndüm. Bir kleptoman gibi usulca onları kirli tabakların üzerine bıraktım. Çok mahcup olmuştum. Bizimkiler merak etmişlerdi, nerede kaldığımı sordular. ‘Sonra anlatırım, hem cani, hem de kleptoman olmakla meşguldüm ‘ dedim. Fanatik bir arkadaşın aşırı tepkisi yüzünden ne hallere düşmüştüm. Hala aklıma geldikçe yüzüm kızarır.
Bir kere de yeğenime FENERİUM’DAN hediyeler alacaktım. Benim için değil ama çok sevdiği yeğenimin hatırı için Kızıltoprak’a götürdü. Arabayla mağazanın önünde durmadı. İleriden U dönüşü yapıp karşı kaldırıma park etti. Birkaç parça şey aldım, mağazadaki çocuklar arabaya götürmek istediler. ‘Eşim GS’li, burada durmadı, karşı kaldırımda bekliyor‘ diyerek parmağımla gösterdim. Uzaktan işaretimi gördü, onu şikayet ettiğimi düşünüp ‘ZAARRRTT’ diye kornaya bastı. Tepem atmıştı. Bir hışımla fırladım. Vızır vızır giden arabaların arasından ışık mışık takmayarak karşıya geçtim. Eşim, ezileceğimi düşünerek çok korkmuştu. Kapıyı açıp beni arabaya oturttu. Sonra da torbaları alıp bagaja koydu. Direksiyona geçtiğinde ben pis pis sırıtıyordum. Rahatladığıma sevindi, neden güldüğümü sordu.’FENERİUM’UN önünde arabanla durmadın ama bir GS’li olarak FENERİUM torbalarını adeta kucakladın, ona keyiflendim’ dedim. Bu, planlanmış bir şey değildi .Büyük bir zafer kazanmış komutan edasıyla o anın tadını çıkardım. GS’yi sahada yenseydik ancak bu kadar harika olurdu.
Başka bir gün , bu GS’lilerin FENERBAHÇE’NİN adının yazılı olduğu bir karta bile dokunmak istemediğine şahit oldum. Bir mağazada iki genç alışveriş yapmış ve kasaya FB’nin kartını uzatmışlardı. Kasiyer yüksek sesle, ‘O karta ben elimi sürmem, pos cihazıma da sokmam’ diye bağırıyordu. Şaka yapıyor zannettim, ciddi olduğunu anlayınca ablalık edeyim, yatıştırayım diye düşündüm ama kasadaki genç çok fanatikti. Neyse ki müşteri çocuğun arkadaşı ılımlı bir çocukmuş, kendi kartını kullandı da iş tatlıya bağlandı.
İki gün önce yine FB ÜLKER ile GS LİV Hospital’in maçı vardı. Taksi ile bir yere gidiyorduk. Eşim sabahleyin radyoda duyduğu yorumları anlatıyordu. Şöfor de GS’liymiş ama fanatik değilmiş. Aman efendim ikisi aldı sazı eline, bir o söylüyor, diğeri devam ediyor. Arasıra da düet yapıyorlar. Aziz Yıldırım basın toplantısı yapıp, nasıl öyle konuşurmuş, GS da onu dava edecekmiş falan filan..Sevgili renkdaşlarım, merak etmeyin beni sindiremediler, ikisiyle de baş ettim. Nihayet gideceğimiz yere varmıştık, laf kalabalığıyla kafamı şişirmişlerdi. İnerken ‘ Şöfor Bey Allah’tan fanatik değilmişsiniz, yoksa yanmıştık ‘ dedim. O gece 76-63 onları yendik. Ohhhh, iyi oldu:) GS’lilerin havası söndü.
TATLI TATLI rekabet etmek varken, FB ve GS arasındaki bu düşmanlık neden ve niçin oluyor cidden anlayamıyorum! Bu nasıl bir çekişmedir hatta nefrettir, biri bana açıklayabilir mi acaba ?