https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

EUROBASKET 2015 4. GÜN (B VE C GRUPLARI)

Okunması Gerekenler

efe4. Gün’de bizim biricik B Grubumuz ile C Grubu’nun maçları vardı. Dünün aksine hemen hiçbir maçın son topa gitmediği bu 4. günde, bizi sevindiren haberler gibi, üzücü haberler de ortaya çıktı (ama bunlardan bazıları, örneğin İtalya’nın İspanya’yı yenebilmesi, basketbol adına güzel, bizim için kötü cinsten haberler). Peki, acaba neler neler oldu?

 

B GRUBU:

15. Nikola Milutinov (Serbia)Sırbistan 93–64 İzlanda: Sırplar Stefansson ve Palsson’a Kalinic ve Markovic ile sağlam savunma ve baskı getirince, İzlanda’nın herhangi bir çeyrekte Sırbistan ile skorda baş etme imkanı kalmadı. Üçüncü periyottaki 10-0’lık serilerinin de buna tuğra olduğunu söyleyebiliriz. Sırbistan kısalarının yine üç sayı gerisinden vasatın altında kaldığı bu maçta, özellikle de fark açıldıktan sonra, Sırplar rotasyona gittiler ve 12 oyuncularının tamamından sayı buldular. Pota altında tartışmasız bir üstünlüğü bulunan Sırbistan, böylelikle İzlanda’nın direncini tam manasıyla kırabilen ilk takım olmayı da başardı. Teodosic’in iyiden iyiye düşen hücum/dış şut gücünü, yine Nedovic telafi etti. Bjelica mümkününce dinlendirilirken, Milosavljevic, Kalinic, Kuzmic, Raduljica ve Miluntinov gerek dışarıda gerekse de pota altlarında çok iyi bir oyun çıkardılar. Bogdanovic de takımı hep dengede tuttu. İzlanda’da ise Gunnarsson dışında etkileyici bir oyun ortaya koyan kimse çıkmadı. Tüm rotasyonun sayı katkısı yaptığı Sırbistan’da Nedovic 15 sayı 4 asist 3 ribaunt ile takımını sırtlarken, pota altında kendinden uzun-iri bir rakip görmeyince coşan Raduljica 13 sayı 3 ribaunt 4 top kaybı üretti; Kalinic 12 sayı 5 asist 3 ribaunt 3 top kaybı, Kuzmic 11 sayı 3 ribaunt, Bogdanovic 2/6 isabetle 9 sayı 7 ribaunt 6 asist, Milosavljevic 8 sayı 3 ribaunt, Miluntinov 6 sayı 3 ribaunt, Bjelica 7 sayı 4 ribaunt 2 asist, Teodosic 2/6 isabetle 4 sayı 6 asist ile oynadı. İzlanda’da ise Gunnarsson (18s 3r) dışında çift hanelere ulaşabilen birisi olmazken, Vilhjalmsson 9 sayı, Baeringsson 8 sayı 5 top kaybı, Hermansson 6 sayı 5 ribaunt, Palsson 1/5 isabetle 3 sayı 4 asist, yerel kahraman Jon Stefansson ise 1/5 isabetle 3 sayı 4 asist kaydetti. İzlanda’nın tek uzunu Nathanaelsson ilk kez bu maçta forma giyerken, 7 dakikada 0/4 isabetle 0 sayı 4 ribaunt kaydedebildi ve bize niye kenarda havlu salladığını ispatladı.

 

The ArenaAlmanya 75–80 Türkiye: Voigtmann’ın sürpriz basketine dek, 4-17’lik muhteşem bir seriyle maça başladık. Basketbolun sadece temellerini oynayarak, İtalya maçının başındaki etkimizi yineledik. Penetrelerle sürekli onlara faul aldırıp, daha ilk beş dakikada mola haklarını da tükettik. Üzerine bir de Ersan ve Sinan’ın ekstra üçlükleri gelince (ve rakibimizde Nowitzki durağan oyun üzerinden ıska geçmeyi sürdürünce), bir anda skoru 8-26’ya taşıdık. Çaresiz bir biçimde yavaş tempodan el üstü atışlarla skor bulmaya çalışıp başaramayan Almanya’ya, yine Sinan’ın organize üçlüğüyle yanıt verip farkı 21’e taşıdık. Buna cevap Nowitzki’nin üçlüğüyle geldi, ama cevabına Ersan bir üçlükle cevap verdi. Roket saldırısı (11/13 isabet) benzeri bir yüzdeyle ilk çeyreği 11-33 önde tamamlamayı başardık. Benzing ve Schaffartzik’in oyuna dahiliyeti, ikinci çeyreğin ilk bir buçuk dakikasında iki tarafın da skor üretemeyeceği bir ortamı doğurdu. Agresif savunmanın ardından gelen top kayıplarımız, Almanya’nın faul atışlarındaki isabetlerinden başka herhangi bir menfilik yaratmadı neyse ki. Ne zaman ki pota altına top indirmeyi hatırladık, Almanlar’ın savunma azmini işte o zaman gördük – Dixon’a Schaffartzik hücum faul aldırdı. Zaten faul hakkımızı da çoğunlukla hücum faullerimiz yüzünden doldurduk. Tamamen benchleri ile sayı bulan Almanlar, molamızın ardından yine bol bol şut kaçırmaya devam ettiler. Semih’in basketinin ardından Ergin Hoca’ya çalınan teknik faul, hakemlerin (merhaba Christodolou) iki pota altında faullere uyguladığı çifte standarda isyanımızdı. Semih’in Lo’ya jeneriklik bloğu da görülmeye değerdi. Sinan’ın çaldığı topla bitirdiği hızlı hücum, bizi eski momentumumuza kavuşturdu. Benzing’in boş şutlarda bile bol bol karavana atma rutini sağ olsun, ilk yarıyı 24-41 önde kapattık (Göksenin’in Schröder’e son bloğu da şahaneydi). Ersan ilk yarıda 11 sayı üretti. 2. Yarıya Schröder’in çok kolay turnikesiyle başlayan Almanya, Tibor Pleiss’ın arka arkaya 2 faul alıp 4 faule ulaşmasından sonra mecburi değişikliğe gitti ve hemen Cedi ile sayı bulduk. Dixon’ın Tadda’nın savunmasında el üstünde attığı üçlüğü ile de mesajı verdik. Sonrasında Almanya, faul çizgisinden efsane bir yüzde tutturarak farkı 10’a kadar indirdi ama üst üste iki pozisyonda Semih’in post’tan bulduğu güzel basketlerden sonra bir de Ersan’ın basketi gelince farkı yeniden açtık (38-52). Schröder ne savunmada ne de hücumda istenen etkiyi yaratamayınca, yeniden Lo oyuna girdi. Hem Lo hem de Schaffartzik aynı pozisyonda boş şutları kaçırdı, üzerine Melih’in penetre üzerinden bulduğu gözyaşı damlası ile cezayı kestik. Lo’nun bariz bir şekilde süre dolduktan sonra soktuğu üçlük hakemlerden geçer not alınca, fark 16’ya indi (47-59). 3. Çeyrek 47-60 biterken, arka arkaya hakem hataları bize yine Pascal Dorizon, Carl Jungebrand, Luigi Lamonica, Eddie Rush ve Iztok Rems gibi çiçeklerden lotus dünya tatlısı simaları hatırlattı. Christodolou da sevimlilikte onlarla yarışabileceğini gösterdi, çok mesut olduk.

 

The ArenaDevamında, yani son çeyrekte, Schröder’in top kayıpları ve Benzing’in 0/5’lik isabet yüzdesine şiirler yazdık. Fakat hakemler Nowitzki’yi biraz fazla sevince, steps yerine basket-faul gibi kararlar çıktı aleyhimize. Bize, Cedi’nin üçlüğü nefes aldırdı. Semih’in güzel tip’i sonrasında farkı 18’e çıkardık, ama Dixon da faul sayısını 4’ledi (52-70). Ve maçın bitmesine 5 dakika kala, Schaffartzik ilk üçlüğünü sokarak devreye girdi. Cedi de o’na çok zor bir üçlüğü sayıya çevirerek karşılık verdi. Sonra aynısını Schröder yaptı. Pleiss bloğunu karşı potada bir trailer smaç ile tamamlayınca (bir de faul aldırınca tabi), Almanlar bir geri dönüş umudu doğurdular (62-73). Faul hakkımız dolmuşken, savunmada strateji geliştirmemiz zorlaştı. Almanlar faul çizgisinden emir kipiyle atmayı sürdürünce, fark 9 sayıya kadar indi. Eğer Cedi’nin One-Man Isolation üzerinden bulduğu penetre usulü o güzide basket olmasaydı, moralman muhakkak maçı kaybetmeye mahkum olurduk (66-75). Semih ve Sinan’ın faul çizgisinde hata yapmaması sayesinde, farkı yine 10’a çıkardık, ama Benzing maç boyu durup durup son 30 saniyede ilk üçlüğünü sokup farkı yine 7’ye indirdi (71-78). Cedi akıllıca süreyi eritmeyi seçince, son 15 saniyeye 73-80 önde girdik. 2’de 0 faul atsak bile, devamında Dixon’ın (evet evet, Dixon’ın) Schaffatzik’e üçlük attırmayan savunması sayesinde son 4 saniyeye 5 sayı önde girebildik – yine de Nowitzki faulleri soktu tabi (75-80). Son topu iyi dolaştırıp, maçı da Cedi, Dixon, Ersan, Semih ve Sinan sayesinde kazandık. Özellikle Cedi olağanüstüydü. Almanlar ise faul çizgisinden sadece bir ıska geçerek (26/27) skorda tutundular. Millilerimizde Cedi 17 sayı 5 ribaunt, gerçek bir dev gibi oynayan Semih 16 sayı 9 ribaunt 4 asist 4 blok, Ersan 15 sayı 4 ribaunt, kötü fauller yapan Sinan 11 sayı 3 asist, bu maçla beraber silkinip “yorgunluğunu” atan Dixon 15 sayı 5 ribaunt 5 asist 3 top çalma, Melih benchten gelip 6 sayı ile oynadı. Almanya’da ise tarihi faul isabet yüzdesi sayesinde Schröder 7/18 isabetle 24 sayı 6 asist 5 ribaunt 5 top kaybı, Nowitzki 3/10 isabetle 15 sayı 5 ribaunt, Benzing 3/8 isabetle 13 sayı 3 ribaunt, Lo 3/9 ile 7 sayı 3 ribaunt, Schaffartzik 1/5 ile 3 sayı 4 ribaunt 4 asist, Pleiss da 7 sayı 4 ribaunt ile oynadı. Şut yüzdelerini yazmamdaki başat sebep, savunmamızın gücüne dikkat çekmektir: Ergin Hoca haklı, Almanlar’ın nasıl savunulacağını cümle aleme biz öğretmiş olduk…

 

Not: FIBA’nın saygı duruşu talebimizi böyle bir günde reddedip, bir de üzerine biz kendi saygımızı yasımızı gösterirken fon müziğini kesmemesini “kınıyorum”. Tırnak içini dilediğimiz gibi doldurabiliriz, ne güzel…

 

3. Marco Belinelli (Italy)İspanya 98–105 İtalya: İtalya’da Datome’nin turnuvayı kapatması talihsiz bir haberdi, etkisini görmek için ayrı bir ilgiyle seyrettik maçı. Maça Gentile’nin Euro-step basketiyle İtalya başladı. Gentile’nin geçen maçtaki sivrilişinden sonra, hücumu tamamen Gentile tandansıyla kurgulamış İtalyanlar; bu şekilde maça 1-6’lık bir giriş yapmayı başardılar. Fakat maça ilk beş başlayan X-Faktör Pau Ribas’ın üst üste iki üçlüğüyle İspanya 11-9 öne geçti. Egosunu dizginleyen Belinelli ilk 7 dakikada hiç şut kullanmadı. Gasol’ün ağırlık koyduğu dakikalarla birlikte skor 18-14 İspanya lehine şekillendi. Belinelli’nin devreye girmesiyle birlikte İtalya bir anda 0-5’lik bir seri yakaladı ve 18-19 öne geçti. San Emeterio ve Reyes’in oyuna girmesinden sonra, Cusin de Reyes’i savunmak için oyuna alındı. İlk çeyrek 20-19 İspanya üstünlüğüyle geçilirken, Gasol 12, Bargnani de 10 sayıya ulaşmışlardı bile. 2. çeyrekte Melli’nin isabeti ve Gentile’nin üçlüğüyle İtalya 24-26 öne geçti. Gallinari’nin Battal Gazi gibi San Emeterio ve Llull’ü devirip kazandırdığı basket-faul, farkı 5’e çıkardı. Bu bölümde Hernangomez, savunmada ve hücumda S-Rod ve Llull’ün katkılarıyla büyük katkı yaptı ve skor 28-31’e geldi. Bench’ten gelen Aradori’nin sayılarıyla İtalya 4 farklı üstünlüğünü sürdürdü. Gasol devreye girip takımını 35-34 öne taşıdı. Sonrasında Hackett’in şanssız sakatlığı baş gösterdi (neyse ki Hackett sonra geri dönmeyi başardı oyuna). Llull’un 4-0’lık serisiyle İspanya 41-38 üstünlüğü yakaladı. Her iki takımın kısaları da şutlarda isabet kaydetmeyi unuttular, Belinelli de sazı eline alıp saçmalayınca, yarıyı 45-42 İspanya önde tamamladı.

 

3. Marco Belinelli (Italy)2. yarının başında Belinelli’nin sayılarıyla İtalya 47-49 öne geçti; Rudy şutları kaçırmayı sürdürdü ama Belinelli buna bir üçlükle gereken yanıtı verdi. Bargnani’nin basket-faulü ile iyice havaya giren İtalyanlar, skoru da 47-54’e taşıdılar. Buna bir de Belinelli’nin üçlüğü gelince, fark 10’a çıktı. İspanya’nın lehine çıkan faul düdüklerine Gentile bir tepki verip teknik faulü yiyince (ki, kendisinin 4. Faulü oldu), İspanya bir ritim tutturma fırsatı yakaladı. Fakat Belinelli’nin şutları buna müsaade etmedi. Rudy farkı 5’e indirse de, Gallinari Mirotic’in yumuşak savunmasını lehine çevirip farkı yine 8’e yükseltti. Mirotic’in üçlüğüyle fark 6’ya düştü, ama Marco Cusin’in Hernangomez’i potaya gömüp aldığı basket-faul, işleri seyrinin değişmesini engelledi (63-70). Belinelli de one-man show’u ile üçlüğü periyot bitimine sıkıştırıp 10 sayılık bir fark yarattı son çeyreğe gidilirken. Son çeyreğe İtalya Bargnani’nin isabetiyle başladı; San Emeterio ise basket-faulü ile Cusin’i 4. Faulüne sevk etti. Cevabı bir cici üçlükle Belinelli verdi (sonra da topu çaldı savunmada). Yine aynı Belinelli, Gallinari’nin üçlüğüne de bir asist yaptı hemen (68-80). İtalya basketbolu da, nihayet bir takım oyunu görüp keyif vermeye başladı. Gasol’ün bireysel çabaları farkı tek hanelere çekse de (74-82), Marco Belinelli süre dolarken dengesizce attığı mucizevi üçlükle yine farkı çift hanelere çekti. Gentile de çok zor bir pozisyonda penetreden basket buldu. Gasol Cusin’e 5. Faulünü aldırınca, İspanyollar iyice potaya yüklenmeye başladılar. Ama Gallinari her iki pota da Belinelli’ye katıldı ve son 3.5 dakikaya İtalyanlar 81-93 üstün girdiler. Bu sefer de Gasol’e Gentile karşılıklar verdi. Sonra da Rudy bildiğimiz antikalıklarını yapıp maraza çıkardı. Sonlara doğru taktik faullerin ardından (Aradori 0/2 atmasa ilkinde, zaten maç bitmişti) Llull’un iki üçlüğü, “Acaba?” dedirtse de, maçı 98-105 İtalya aldı, öngörüm doğru çıkarken, hesaplar karıştı… 

 

24 asist – 3 top kaybı: takım halinde İtalya’nın rakamları bunlar! Asistleri hakikaten bir yerden bulup buluşturup seyretmek lazım, biz hep böyle oynayan bir İtalya seyretmek istiyoruz (neyse ki bizim maç geçti, dilediklerini yapsınlar – ama basketbol aşkı, bu maçtaki İtalya’yı istiyor hep sahada). Demek ki, İtalya Datome’nin sakatlanmasını bekliyormuş! İşi 3. Çeyrekte bitirdiler resmen. İtalya’da Belinelli 7/9 üçlük isabetiyle 27 sayı 4 ribaunt 7 asist ile maçın kahramanlarından birisi olurken, diğer kahramanlık payesi de 7/12 saha içi isabetle 29 sayı 8 ribaunt 6 asist 1 blok üreten Gallinari’ye gitti. Bargnani 18 sayı 3 ribaunt, Gentile 13 sayı 6 ribaunt, Aradori benchten gelip 11 sayı 2 asist, Cusin 3 sayı 2 ribaunt 2 asist, Hackett 3 asist, Melli de 4 sayı 2 ribauntla galibiyete katkı yaptılar.  İspanya’da ise 4/15’lik üçlük yüzdesine inat, Gasol (34 sayı 10 ribaunt 5 asist) doludizgin sayılar attı, ama nafileydi: tıpkı, 2003 EuroBasket Finali’nde olduğu gibi… Gasol dışında sadece Mirotic (13s 6r) çift haneleri görürken, Reyes 9 sayı 3 ribaunt, Llull 3/9’luk bir yüzdeyle 9 sayı 9 asist, San Emeterio hiç kaçırmadan 8 sayı, Ribas 8 sayı, Rudy 3/8 ile 7 sayı 6 ribaunt 4 asist, S-Rod da 4 sayı 4 asist üretebildi. İspanya’da baş sorumlu, “rezil” saha içi hamleleri ve strateji-taktik bilmez haliyle, İspanyol koç Scariolo’dur. Orenga ve Scariolo dışında hiç mi adam yok yahu koskoca İspanya’da? Aito Garcia Reneses yapsın? Pepu Hernandez? Mario Pesquera? Moncho Lopez? 75’lik Lolo Sainz? Javier Imbroda? Hiç biri mi yok yahu? Hepsinin milli takımın başında bir deneyimi var oysa! Hele ki Pepu ve Aito’nun! Neyse…

 

C GRUBU:

12. Zoran Dragic (Slovenia)Slovenya 81–74 Hollanda: Henk Norel’in ilk periyottaki erken sakatlığı sebebiyle, Hollanda, maçın başındaki 8 dakikada 6 sayı bulmayı başaran bu hakiki devi, maç boyu bench’te tutup Smeulders’ı pota altında adeta bir 5 numara olarak oynattı. Bu mizansende rakip pota altını Yolgeçen Hanı’na çeviren Slovenya, bol bol hücum ve savunma ribaundu topladığı gibi, bilhassa kısaların o alışılmış penetreci düzenleri üzerinden çok da sayı buldu, Omic’e de çok basit asistler yapıldı. Hollanda boyalı alandan skor üretemediği için, tüm işi şutlara yükleyen Slagter, Schaftenaar, Kherrazi ve Kloof haliyle bol bol ıska geçti ve fark açıldı. Bu bölümde açılan fark, üçüncü çeyrekte Kloof ve W. De Jong’un insanüstü gayretleri ve Schaftenaar’ın sürpriz hücum ribaundu sayesinde kapatıldı ve skor 41-41 oldu. De Jong’un üçüncü çeyrekte devreye girişine dek, Preprelic, Klobucar ve Zoran Dragic toparlanıp Slovenya’yı 10 farklı üstünlüğe taşıdılar (67-57). Devamında ise Balazic ve Dragic ıskalarken, Kloof sular seller gibi isabetler bulmaya başladı ve fark bir anda 2 sayıya kadar indi (72-70). Bu son bölümde periyot biterken Slovenya adına tüm sayılar Jaka Blazic’in şahane şut ritminden ve Prepelic’in taktik faulleri hatasızca sayıya çevirebilmesinden öte geldi. Cevap namına Smeulders arka arkaya 3 faul atışı kaçırdı, Kloof bir top kaybı yaptı ve ne W. De Jong ne de Kloof başka isabetler sağlayamayınca, Slovenya korkulu rüyalar gördüğü bu son periyodun ardından maçı 81-74 kazanmış oldu. Slovenya’da Prepelic 16 sayı 6 asistle takımının en skorer ismi olurken, Blazic 13 sayı 2 ribaunt, Zoran Dragic 13 sayı 6 ribaunt 5 asist 4 top kaybı, Omic 11 sayı 7 ribaunt, Klobucar 9 sayı 6 ribaunt, Balazic de 3/8 isabetle 7 sayı kaydetti. Hollanda’da ise, Kloof’un 25 sayı 6 ribaunt 4 asist 4 top kaybı, W. De Jong’un 19 sayı 6 ribaunt 4 top kaybı, Smeulders’ın 14 sayı 2 ribaunt, N. De Jong’un 6 sayı 5 ribaunt, erkenden sakatlanan Norel’in 6 sayı 2 ribaunt üretmesi, galibiyeti getirmedi. Dahası, Schaftenaar (1/6) ve Slagter (0/5) çok “karavana” attılar.

 

7. Zaza Pachulia (Georgia), 13. Kostas Koufos (Greece)Gürcistan 68–79 Yunanistan: Zaza (ilk yarıda 1/6 isabet) bu maçta da skora sadece ribaunt ve asist ile katkı yapabilince, baştan beri Calathes – Zisis – Antetokounmpo üçlüsü Gürcistan savunmasını, özellikle de ikili oyunlar ile, Zaza’nın hüküm sürdüğü pota altını kevgire çevirdi. Shengelia’nın bireysel gayreti bir yana, Gürcistan hücumda hemen hemen hiçbir şey üretemedi. Calathes ise daha ilk yarıdan 17 sayıyı buldu; Zisis de 11 sayıya ulaştı (22-50 ilk yarı skoru). Gürcüler ikinci yarıda çare olsun diye savunmayı iyice sertleştirdiler. Hatta Spanoulis yanağına gelen sert darbeden sonra buz tedavisi için bir süre kenarda oturmak zorunda kaldı. Fakat hücumda hem Tsintsadze, hem Sanikidze hem de Zaza tercih hataları ve top kayıpları yapınca, skor en fazla 30-53’e kadar gelebildi. Shengelia’nın çaldığı topu hızlı hücumla smaçlaması haricinde Gürcüler adına heyecan verici bir hücum emsali yoktu üçüncü çeyreğin sonunda. Sertliğin tavana çıktığı bölümde Yunanlılar (özellikle de Kaimakoglou) faul çizgisinde biraz daha etkili olabilseler, fark 15’ten çok daha yukarıda olurdu. Ama sürü sepet top çalıp rakip savunmayı dengesiz yakalayarak buldukları hızlı basketler sayesinde (Markoishvili de üçlüğüyle üzerine saykal çekti) umut tazeledi Gürcüler. 3. Çeyrek Burjanadze’nin son saniye üçlüğüyle noktalandı. Son çeyrekte Bourousis’i 5’e, Antetokounmpo’yu 4’e, Sloukas’ı 3’e koyup Calathes – Spanoulis şeklinde bir çift oyun kurucuya dönen Yunanlılar, Sloukas’ın yerine benchten Kaimakoglou gelince farkı 14’e çıkardılar (50-64). Calathes – Antetokounmpo alley-oop’u çok şıktı. Aynı şekilde, bir sonraki hücumda Koufos’un asist üzerinden Sanadze’yi potaya gömerek vurduğu smaç da öyleydi. Gürcüler Shermadini ve Shengelia ile geri dönmeye çabalasalar da, Yunanlılar asist üzerinden oynadıkları oyunlarla skorda hiç geriye düşmediler (61-73). Shengelia’nın bitime 40 saniye kala attığı üçlükle fark uzun süre sonra ilk kez tek hanelere indi (68-77), fakat Yunanlılar kalan kısmı âkilce oynayıp maçı 68-79 kazandılar. Gürcüler, ikinci çeyrek skorunda 7-25 geri düşmenin bedelini, (26-11 üçüncü çeyreği önde tamamlasalar bile), maçı kaybederek ödediler ve hayal kırıklığı yaratmayı sürdürdüler. Yunanistan’da Calathes toplamda 19 sayı 8 asistle yıldızlaşırken, Antetokounmpo 12 ayı 3 ribaunt 2 blok, Koufos 12 sayı 4 ribaunt, Zisis 11 asyı, Spanoulis şut kullanmadan 2 sayı 5 asist 5 top kaybı, Papanikolaou 5 sayı 2 asist, Kaimakoglou 8 sayı, Bourousis de benchten gelip 4 sayı 5 ribaunt kaydederken, Gürcistan’da Shengelia 20 sayı 8 ribaunt 2 asist, Sanikidze 10 sayı 6 ribaunt 2 asist, Markoishvili 11 sayı 2 top çalma, Shermadini benchten gelip 9 sayı 3 ribaunt, Tsintsadze 5 sayı 3 asist 6 top kaybı, Zaza 2/8 isabetle 4 sayı 2 ribaunt 5 asist 5 top kaybı 3 top çalma, Pullen da 2/7 isabetle 4 sayı 2 asist üretti. İki takım da %60’ın altında faul attı.

 

8. Dario Saric (Croatia)Hırvatistan 73–55 Makedonya: Maç başında, her anlamda bir Saric şov vardı ve Saric bu yüzden Samardziski’den epey zulüm gördü. Makedonya Samardziski – D. Stojanovski – Ilievski ile hücumda da savunmadaki sertliğini ortaya koyunca, 7-12 öne geçip rakibe molayı aldırmayı başardı. Kenara alınan Bogdanovic de hıncını (geçen maçı kaçırmasına sebep olan sakatlığına binaen) tedbir bantlarını omzundan sökerek aldı. Ukic ile iki maçtır bekleneni veremeyen D. Stojanovski’nin karşılıklı basketlerinden sonra, Hırvatlar’a hayat öpücüğünü yine Saric verdi. Tomic yumuşaklıktan kırılırken, Saric savaşıyordu. Ama o’nun fiyakasını da Hendrix’in bloğu bozdu. Sonrasında benchten Zoric devreye girip skoru 15-18’e getirdi (hızlı hücumdaki smacı güzeldi). Stipcevic ve Ilievski’nin karşılıklı üçlüklerinin ardından, Simon – Zoric işbirliği Hırvatlar’ı maçta tuttu; Stipcevic’in üçlüğü de skoru 23-23’e eşitledi. Makedonya, Hırvatlar’ın hızlı hücumlarda geri koşmama ve pota altında ikili oyun savunamama zaaflarını Samardziski ile değerlendirip 23-27 öne geçti. Tomic, bu bölümde de, o boyuyla Samardziski – Hendrix ikilisi tarafından epey rencide edildi. Skoru Bogdanovic eşitledi, ardından Makedonya bu maçta üç sayının gerisini ne kadar güzel değerlendirdiğini bir kez daha ispatladı ve soyunma odasına 30-32 Makedonlar önde girdiler. Üçüncü çeyreğe Tomic’in sayılarıyla başlayıp skoru eşitledi Hırvatlar; ardından yine Tomic’i efektif kullanmayı akıl edip öne de geçtiler. Makedonya ise V. Stojanovski’nin 5 sayısıyla cevap verdi rakibine; Saric de devreye girince fark 1’e indi (36-37). Bu bölümde D. Stojanovski ile Bogdanovic’in yaşadığı “horoz dövüşleri” de seyretmeye değerdi. Tomic’in ilk kez vur-kır-parçala’cılık oynadığı pozisyonla farkı 3’e çıkaran Hırvatlar (40-37), Ukic’in ilk üçlük isabetiyle farkı perçinlediler. Tomic biraz olsun kalıbının adamı gibi oynayınca, Makedon pota altı (başta da Hendrix) faul problemine girdi; skor da 48-39’a geldi. Üçüncü çeyrek 52-42 Hırvatistan lehine geçildi. Makedonlar kolay top kayıpları ve basit hatalarda ısrar edince, fiziksel olarak da oyundan düştüler. Simon da harika bir takım oyunundan sonra üçlüğü “yasladı”. Üzerine de Bogdanovic’in üçlüğü tuz biber ekti (7-0’lık seri – 59-46). Makedonlar mola dönüşü Gjuroski ile bir üçlük buldular. Simon’un son periyodun ortasındaki üçlüğü de fişi çeken basket oldu (66-49). Saric de Cesuryürek’liğini yansıttı ve Makedonlar’ın hiç şansı kalmadı (69-49). Maçı da Hırvatlar 73-55 kazandı. Hırvatistan’da Saric 15 sayı 7 ribaunt 4 asist 1 blok 1 top çalma ile gerçek anlamda yıldızlaşırken, Bogdanovic 13 sayı 6 ribaunt 3 asist, Simon 12 sayı 4 ribaunt 5 asist, Tomic 10 sayı 9 ribaunt 2 asist, Zoric 8 sayı 6 ribaunt, Ukic 7 sayı 3 ribaunt 2 asist, Stipcevic de 7 sayı 2 asist kaydetti. Makedonya’da ise sadece Samardzsiki (10s 5 1b) çift hanelere ulaştı; D. Stojanovski 9 sayı 4 ribaunt, V. Stojanovski 9 sayı 3 ribaunt 3 asist 3 top kaybı, Ilievsi 7 sayı 3 asist, Simonovski, Trajkovski ve Gjuroski 5’er sayı, ilk iki maçın kahramanı Kostoski 1/5 isabetle 3 sayı 3 ribaunt 2 asist 2 top kaybı, Hendrix ise 0/5 isabetle 0 sayı 6 ribaunt 3 asist üretebildi.

 

Not: Dağlıca’dan sonra Iğdır’dan da büyük çaplı bir felaketin haberini aldık, yine hayatı, anlamını ve insanın ülkemizdeki değerini sorgular olduk. Müsebbiblerinin her türlü müsibete sevk edilmesini diler, şehitlerimize ve tüm milletimize bir kez daha baş sağlığı temenni ederim… Basketbol, bir nebze olsun acılarımızı çekilir hale getirebiliyorsa, ne âlâ…

 

Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın

 

mail: efe.ozenc@abcspor.com

twitter: @efe_ozenc

Son Haberler

EUROLEAGUE’İN YENİ YÜZÜ, YÜKSELEN DEĞERİ PARİS BASKETBOL

Geçen sezonun EuroCup şampiyonu Paris Basketbol, ilk Euroleague sezonunda ne yapacak herkesce soru işareti idi. T.J. Shorts gibi çok kısa...

Benzer Konular