Euroleague finalisti ile Eurocup şampiyonunu karşı karşıya getiren dev seride gülen taraf Fenerbahçe oldu.
Sahasında oynanan ilk 2 maçı rahat kazandıktan sonra 9 mac – 5 senedir galip gelemedikleri Abdi İpekçi Spor Salonunda oynanan ilk maçta “bir kez daha” kaybeden ve maç içi-sonu yaşanan malum olaylardan sonra seyircisiz oynanan 2.karşılaşmada servis kırmayı başaran sarı lacivertliler, finalde Anadolu Efes ile karşılaşacak.
Karşılaşma ve seri analizine geçersek; sürpriz yok! Kadro kalitesi çok daha iyi ve geniş olan takım kazandı. Bir yanda birbirine yakın kalitede 8-9 oyuncuya sahip Fenerbahçe, diğer köşede ilk 5 olarak büyük fark olmasa da, özellikle uzun rotasyonunda sadece 1.5 oyuncu ile savaşmaya çalışan Galatasaray…
İki kadroyu tartıya koyduğumuzda; kimse kusura bakmasın! Sarı kırmızılıların tamamen eşit şartlarda Fenerbahçe’yi yenebilmesi için eğrisi-doğrusu hemen herşeyin hayal ettiklerinden de 2-3 kat fazlasıyla gerçekleştirmeleri gerekiyor.
Bogdanovic kadroda yok, Euroleague winner apoletli Hickman kontejana takılıp kadroya dahi giremiyor. FB maça çok kötü başladı ve devreyi de 10 sayı geride kapadı ama aradaki siklet farkı o kadar bariz ki…2.devredeki bir 4-5 dakikalık ciddiyet hemen momentumu çevirdi sarı lacivertlilere…
Doğruya doğru. Fenerbahçe total anlamda da, kağıt üstünde de, tek tek oyuncu karşılaştırmasında da, hatta Ataman en iyi yerli coach olsa da teknik ekip tartısında da çok daha iyi takım. Bunu Ergin Ataman da, aklı-selim GS seyircisi de kabul edecektir. Ama bir gerçek daha var ki; o da bu salonda servis kırmanın zorluğu.
17 Haziran 2011’den bugüne dek oynanan her karşılaşmada kazanan bir Galatasaray olmuştu, taaa ki bu geceki seyircisiz maça dek!
Maç seyircili oynansa belki GS yine gecenin kazananı olurdu ve 23 maçtır devam eden “erkek basketbolu ezeli rekabetinde kimin sahasında oynanırsa o kazanır” desturu devam edebilirdi AMA Ülker Arena’daki 5.maçta turu geçen taraf %99.99, yine Fenerbahçe olacaktı.
Sonuçta spor bu, özellikle tek maçlık serüvenler her türlü sürprize gebe ama basketbol, futbol gibi 1-2 gol atıp, skora yatabileceğiniz bir spor dalı değil ve 5 maçlık bir seride hele de aradaki siklet farkı çok fazla ise; kazananın değişmesi çok çok zor.
Seriden en çok aklımızda kalan şey olan “ayran mı tükürük mü” tartışması (ayran ise çok normalmiş gibi yansıtılması da diğer bir komedi ya) 4 maç- toplam 160 dakikanın önüne geçti. Olayı spora ve takımlara indirmeden; maalesef ülkemizin gerçeği bu!
Daha ülkeyi yönetenler mecliste ana avrat küfürlerle, birbirlerine tekmek tokat dalıp, tehditler savururuken, x bir maçta olanları yadırgamak anca Zaytung’vari bir yorum olacaktır!
Denir ya Türk’ün Türk’ten başka dostu yok diye. Nasıl olsun ki! Daha Türk Türk’ü sevmiyor, nefretle bakıyorken…
Bizde kanunlar sadece çıkartmak için çıkartıldığından, laf olsun diye çıkan spor yasalarının, uygulan-a-madıktan sonra ne anlamı var ki!
Mesela önce sosyal medyada nasıl tükürdüm diye, utanmayı geçelim böbürlenerek Nobel ödülü almışçasına kendini lanse eden, sonrasında yakalanınca maça gitmedim diyen, maçta olduğu kameralarla tespit edilince de, Obradovic’e tükürmek istememiştim diye çeviren 25 yaşındaki O.B. denen şahsa verilen cezada göreceğiz!
Bu sene Euroleague yeni formatıyla beraber 2 maç izleyeceğiz, hep Ülker Arena, hem de Abdi İpekçi Spor Salonunda.. Şimdi benzeri olaylar bir Euroleague maçında yaşanabilir mi? Amiyane tabirle yer mi !! Ya da iki kulüp futbolda Şampiyonlar Liginde eşleşse mesela…
Sırf hepimizin cevabından emin olduğumuz bu 2 soru bile içinde bulunduğumuz vehametin çok net özeti! Bu arada bu salonda yaşananlardan bahsederken, suyun diğer tarafına geçince de, sahada kırmızı halılar ve karanfillerle bir karşılayış olmuyor tabii ki…
Bu ezeli rekabeti yaklaşık 40 senedir takip eden biri olarak, şube-cinsiyet farketmeksizin hiçbir maç sonu görmedim ki; rakip takım tebrik edilsin, hakkıyla kazanmış ve yönetim bazında bir resim açıklamayla kutlanmış olsun.
Spor terörü, teröristleri diyoruz ama radara yakalananlar sadece dolmuşa gelen cahil seyirci. Asıl suçlular ve onları dur demeyen ya da diyemeyenler ise hepimizin malumu!
Saha içine girmeye çalışıyorum ama beceremiyorum çünkü bizde spor saha dışında oynanan bir oyun.
Yine de tekrardan saha içine dönersek, fazla uzatmadan; yazının ortasında da değindiğim gibi iki kadro arasındaki (özellikle derinlik ve uzun rotasyonu anlamında) bariz bir siklet farkı vardı ve favori kazandı.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: burak.belgen@abcspor.com
twitter: @BurakBelgen