https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

ELDEN KAYAN 3 PUAN

Okunması Gerekenler

ELDEN KAYAN 3 PUAN

Geçen hafta alınan şok mağlubiyetin ardından hafta içinde UEFA’da turun geçilmesi, sonra transferin son gününde olmazsa olmaz halini alan 10 numara transferinin nihayet gerçekleşebilmesi ve de rakipler Fenerbahçe ile Galatasaray’ın aldığı yaralayıcı mağlubiyetler bir çırpıda morallerin yeniden düzelmesini sağlamıştı. Zorlu Bursaspor deplasmanında alınacak bir galibiyetle camia yeniden ayağa kalkacak ve milli maç arasında tamamen toparlanabilme imkanı bulunacaktı. Bu hayallere de çok yaklaşıldı, ancak son anlarda Beşiktaş avucunun içindeki galibiyeti kaçırdı.

Şenol hocaya dair eleştirilerin ana fikri, hocanın zaman zaman bazı konularda gereksiz bir inat sürdürmesi. Örneğin aylardan beri büyük çoğunluğun dile getirmekten dilinde tüy biten Oğuzhan’ın 10 numara değil ancak 8 numarada, Tolgay’ın 8 numarada değil ancak 6 numarada verimli olabildiği gerçeğini hoca bir türlü kabul etmek istemiyor, adeta kabul etmemek için direniyor! Sadece onlar değil, takımda en iyi oynadığı kendi bölgesinde oynayamayan birçok isim var, her maçta oyunun içerisinde mevkisi değişiyor oyuncuların. Bu bazen faydalı olabildiği gibi bazen de ölçüsü kaçarsa zarar verebilecek bir durum.
Misal Adriano sağ bekte idare ediyor, ama asıl mevkisi sol bekte olduğu kadar iyi değil. Medel bazen stoperde bazen orta sahada, hangisinde daha iyi verim alınabileceği halen çözülebilmiş değil. Babel ile Quaresma (veya kanatta oynayan kim varsa) her maç içinde bir iki defa 10 dakikalığına kanat değiştiriyorlar, bu gerçekten de rakibi çok şaşırtan ve çok fayda sağlayan bir uygulama mı? Bana pek öyle gelmiyor. Caner bazen sol bek bazen sol açıkta. Necip bir gün stoperde bir gün önliberoda vs. Bu kadar kimin nerede oynadığının belli olmadığı bir düzende bir takım şeylerin oturamaması da doğal bir sonuç aslında.

Bu maçta da birçok maçta olduğu gibi bir devre boşa harcandı. İlk yarı oyunun hakimiyeti daha çok Bursaspor’daydı, çok pozisyona giremeseler de gole daha yakın taraftı, bir kez de Beşiktaş’ın yeni kalecisi Karius ile karşı karşıya kaldılar ama bu pozisyonda başarılı olan Karius oldu. İkinci yarıya sakatlanan Gökhan Gönül’ün yerine Caner’in girip, Adriano’nun kanat değiştirmesiyle başlandı. Muhtemelen devre arası yapılan uyarıların etkisiyle bu devreye çok daha etkin ve baskılı şekilde başladı Siyah-Beyazlılar ve amaçlanan gol fazla gecikmedi. En baştan beri beklenen şey; topu gevelemeden hızlı ve dikine hücum ilk denemesinde sonucu verdi. Tolgay çabuk ve düzgün şekilde Oğuzhan’ı gördü, Oğuzhan durup top atacak adam bulmak için çevreyi inceleyerek 2-3 saniye kaybetmek yerine topu alır almaz driplinge geçti ve rakip defans yerleşemeden Babel’in savunma arkasına koşusunu değerlendirerek ölçülü bir asistle golü yarattı. Babel de karşı karşıya hiç beklemeden tek topta sert ve net vuruşlarından birini yaparak formsuz oyununa karşın gole imzasını atan isim oldu. Bu tip goller Beşiktaş’tan her zaman görmeyi umduğumuz organizasyonlar, ama maalesef yeterli sayıda göremiyoruz.

Bu golün sonrası motivasyonu düşen rakibe karşı oyunu tamamen eline almak mümkündü ama Şenol hoca bulunması gereken 2. gol için hiçbir şey yapmadığı gibi daha çok skoru korumaya yönelik değişiklikleriyle maalesef kaybedilen 2 puanın başlıca sorumlusu oldu. Tolgay-Necip değişikliği adeta Bursaspor’a “biz artık savunmaya geçiyoruz, siz de yarı sahanıza kapanmayın gelin üzerimize” mesajı vermek oldu! Nitekim bu değişiklik sonrası da oyun buna döndü, yine de akıllı bir kontraatakla farkı ikiye çıkartmak mümkündü, ancak atılan golde olduğu gibi savunmadan hızlı şekilde topu çıkartacak bir oyuncu olmayınca bu da gerçekleşemedi.
90 dakika hiçbir faydalı iş yapmadığı halde oyunda kalan Quaresma ve attığı gol dışında aynı şekilde etkisiz kalan Babel hayal kırıklığı yarattılar. Ama daha büyük hayal kırıklığı forma adaletine herşeye rağmen inanıp güvendiğimiz Şenol hocanın sezona çok iyi başlayan Lens ve yine iyi sinyaller veren Gökhan Töre’ye yarım saat dahi olsa şans vermemesiydi. Bu tip adaletsizlikler uzun vadede takıma büyük zarar verir düşüncesindeyim.
Henüz takıma yeni katılmış olsa da eski takımıyla idmanlara çıkıyor olan ve hazır durumdaki Adem Ljajic şu maçta 20 dakika dahi olsa oynayamaz mıydı diye düşünmeden edemiyorum. Emre Akbaba, Slimani gibi transferler daha ikinci günlerinde sahaya çıkarken, Beşiktaş’ın gole dönük yaratıcı bir ofansif orta saha oyuncusuna çok çok ihtiyaç olmasına karşın Şenol hocanın asla ve katiyyen yeni gelmiş oyunculara hemen forma vermeme takıntısı yine takıma zarar verdi.

Yenilen beraberlik golü normal şartlarda asla yenilmeyecek/yenmemesi gereken bir goldü. Önce Adriano’nun bir anlık dalgınlığı, ardından Beşiktaş’ın belalısı Yusuf Erdoğan (yıllardır Beşiktaş dışındaki maçlarda da bu performası görmeyi bekleyip göremiyorum!) son çizgide topu çevirdi ve attığı gollere karşın esas işini yaparken ciddi hatalar yapabilen Pepe adet uyudu ve olmayacak bir gol hediye edildi.
Bu golün hemen üzerine gelen Larin takviyesi ise artık son dakikaların can havliyle yapılan hamlesiydi ve son dakikalarda iki defa da gole çok yaklaşıldı, Adriano’nun yüzde yüzlük gol pozisyonunun kaçması 3 puanın Beşiktaş’ın avucunun içinden kayıp gitmesine neden oldu.

Rakiplerin de puan kayıpları yapıyor olması bu kayıpların telafisi olduğunu düşündürebilir, ama kaybetme kredisinin erken kullanılması uzun maratonda yarışmayı zorlaştırır. Beşiktaş’ın milli maç arasını iyi değerlendirip yeniden kazanan takım hüviyetine ulaşması elzem. Bunun için de artık takımdaki formu düşen isimlerin yerlerini oyun kalitesini arttıracak isimlere bırakması gerekiyor.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: olcay.nurlu@abcspor.com

twitter: @olcynrlu

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

EUROLEAGUE’İN YENİ YÜZÜ, YÜKSELEN DEĞERİ PARİS BASKETBOL

Geçen sezonun EuroCup şampiyonu Paris Basketbol, ilk Euroleague sezonunda ne yapacak herkesce soru işareti idi. T.J. Shorts gibi çok kısa...

Benzer Konular