Sözüm meclisten dışarı dostlar
Bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum
Hani dilim dilim doğrasalar beni
Marmara Ege Karadeniz ve hatta Akdeniz cacık olur diyorum
Derdim öylesine büyük ki dostlar
Kırka yarıp yine kırka bölseler
Ve kırk bostana gübre diye serpseler
Kırkbin tane ot biter de kırkbin derde deva olur diyorum
Hani ince kıyım doğrasalar beni Akdeniz cacık olur diyorum
Ve hatta Atlas okyanusu ve hatta Hint okyanusu
Ve hatta hatta Büyük okyanus bile cacık olur diyorum
Böyle cacığa rakı mı dayanır
Çivi çiviyi söker derler soğuktan donanı buzla ovarlar
Ben zaten yanmışım dostlar peki beni fırına mı koysalar
Zeytin suyuna kuru ekmek böyle gelmiş böyle gidecek
Rahmetli Barış Manço’nun bu şarkısının sözleri bugünlerdeki halet-i ruhiyemi gayet güzel ifade ediyor. Sezon bitmeden yenilediğim ve 4200 (yazıyla dört bin ikiyüz) TL ödediğim sezonluk kombinemi ligin ilk maçında kullanamıyorum. Neden? TFF’nin berbat organizasyonuyla süper rezalete dönüşen Süper Kupa finalinde çıkan olaylar sebebiyle olaylarla hiçbir ilgisi olmayan binlerce insan cezalandırıldığı için. Passolig denilen meret her ne hikmetse kupa maçlarında geçmiyor ve binlerce vandalın yaptıkları yanlarına kar kalıyor, ceremesini de bizler çekiyoruz. Yani velhasılıkelam kendimizi hıyar gibi hissediyoruz!
‘Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa’ pankartının stada alınmadığı ve bu ülkenin siyaset üstü olan kurucu liderinin ‘siyasi’ olarak yorumlanması kadar acı ve üzücü olan bir başka şey de Beşiktaş başkanının da bu koroya eşlik etmesidir. Sessiz kalması bile eleştiri konusu olabilecekken konuyla ilgili yaptığı yorum Beşiktaş başkanına hiç yakışmadı ve beni utandırdı.
Beşiktaş Çarşı’yı dolduran binlerce taraftarla birlikte tabii böyle cacık kıvamına gelmişken bize rakı dayanmıyor. Dubleleri arka arkaya yuvarlarken olmamız gereken sessiz stadı televizyondan izlemek nasıl da dokunuyor! Marka değerini yükseltmek istedikleri Türk futbolunun son şampiyonu sezonun açılışını seyircisiz yaparken tabii ki ilgili makamlar koltuklarında rahat oturuyor. Nasıl olsa liyakatin pek aranmadığı, sadakatin prim yaptığı Türkiye’de son dizede yazdığı gibi zeytin suyuna kuru ekmek, böyle gelmiş böyle gidecek.
Bu kadar saçmalıktan sonra futbola gelirsek aynı kağıt oyunlarında nasıl ilk elin günahı olmazsa, ilk maçların da günahı olmaz. Hele de rakip Beşiktaş’a karşı ekstra bir motivasyonla oynayan Rıza hocanın Antalyaspor’u ise hiç olmaz. Ancak beklediğimin aksine Beşiktaş ilk maç sendromunu fazla yaşamadan sağlam bir futbolla çok da gerilime mahal vermeden maçı kazandı. Belki haksız seyircisiz karşılaşmanın bedeli olarak verilen ağır penaltı da bunun diyetiydi. Beşiktaş hazır değil ama olduğu zaman – ki yakındır – bu ligin tozunu yine atar. Aslında Konya maçında da takım çok kötü sinyaller vermemişti ama özellikle defans kurgusunun oturmadığı da aşikardı. Yeni transferlerin de takıma adapte olmasıyla ve Şenol hocanın maharetiyle hem lig hem de Şampiyolar Ligi’ni birlikte götürebilecek bir kadro yapısı ortaya çıkacak gibi görünüyor.
Yazımı bitirirken efsane başkan Süleyman Seba’yı ölüm yıldönümünde tekrar rahmetle anmak istiyorum. Bugün ‘Eski Türkiye’ diye hakir görülmeye çalışılan ülkenin vefa, kadirşinaslık, mertlik ve dürüstlük gibi birtakım değerleriyle Beşiktaş kulübünü 16 yıl boyunca yönetip tekrar ayağa kaldıran ve bunu yaparken ilkelerinden asla ödün vermeyen, rakiplerin de saygısını kazanan bu değerli insanı tanımak yeni nesil Beşiktaşlılar için de bir görevdir. Bu fotoğrafını da çok severim çünkü gözlerinin içi gülen ve ‘adam’ gibi içen insanlar iyi insanlardır, kimseye bilerek ve isteyerek zarar vermezler, yüreklerinde kin ve öfke değil, sevgi ve hoşgörü taşırlar. ‘Yeni Türkiye’de ise içkiden azade sofralarda düzene ayak uydurup evinde viskisini içen çıkarcı kişiler hem Türk futbolunun hem de ülkenin içinde bulunduğu ikiyüzlü ortama hizmet ediyorlar. O kişiler ya unutulup gidecek ya da ileride utançla anılacaklar ama Süleyman Seba her zaman hayırla yad edilecektir. Şerefine büyük başkan!
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @saturnocontro3