Bundesliga dünyada NFL’den sonra en yüksek seyirci ortalamasına sahip lig, ülke dünyanın en güvenilir ekonomilerinden birine sahip, bütün kulüplerin organizasyon yapısı mükemmele yakın. Bütün bu pozitif etmenlere rağmen yatırımcıların İtalya, İngiltere ve Fransa gibi Alman kulüplerine ilgi gösterememesinin tek bir sebebi var; 50 + 1 kuralı.
1998’e kadar tamamen dernek statüsünde olan Alman futbol kulüplerinin, futbolun büyük bir hızla endüstri haline gelmesiyle DFB ( Alman Futbol Federasyonu) kulüplerin bir ölçüde şirketleşmesine izin vermek zorunda kaldı. Ama yine de kulüp üyelerini yani taraftarları kesinlikle denklemin dışına atmadı.
1999’da yürürlüğe giren kanunla Bundesliga ve 2. Bundesliga’da yer almak için lisans almak istiyorsanız kulübün hisselerinin en az % 51’i üyelere ait olmak zorunda. 50 + 1 kuralı da ismini buradan alıyor. Yani yabancı bir sermaye ya da bir yatırımcı hiçbir zaman çoğunluk oy hakkını eline geçiremiyor.
Buna rağmen eğer bir şirket aralıksız olarak 20 yıldan fazla bir kulübe maddi yatırım yaptıysa ancak o zaman çoğunluk hisseye sahip olmasına rağmen lisans almasına izin veriliyor. Bu şartlara 1999’da sahip olan arkasında Bayer grubu olan Leverkusen ve Volkswagen grubu olan Wolfsburg lisanslarını sorunsuz aldılar.
Bu iki takıma 2014 yılında daha önce formasını da giydiği ve sıfırdan yarattığı Hoffenheim ile SAP’nin kurucularından Dietmar Hopp da eklendi. Burada Alman kamuoyuna ters gelen olay Bayer ve Volkswagen’da muhattap bir kurumsal şirketken, Hoffenheim’da Dietmar Hopp’un tek karar verici olması.
Hopp ve diğer kulüp tarafları arasındaki gerginlik öylesine yükseldiki, Hoffenheim kimle oynarsa oynasın rakip taraftarlardan Hopp’un direkt şahsına ağır küfürlü pankartlar açıldı, koreografiler düzenlendi ve çoğu maç durma noktasına geldi. Korona arası bir tek Dietmar Hopp’a yaradı diyebiliriz. Bu arada Hopp’un bir başka şirketinin de bu virüse karşı aşıyı bulma ihtimali en yüksek firma olması da bir başka ironi.
Bu üç takıma bir nevi hülleyle 2009’da 4. kademeden bir takımı yeniden adlandırıp sıfırdan üye ve yönetim oluşturarak kurulan Red Bull Leipzig eklendi, bütün dünya onları bu isimle tanısa da takımın resmi adı Rasen Baller Leipzig.
Kulüp üyelerini az sayıda üst düzey Red Bull çalışanlarından oluşturan Leipzig, yeni üye alımını da neredeyse imkansız hale getirerek lisans sorunu da çözmüş oldu.
2009’da başlayan bu hikaye sürekli lig yükseldi ve 2016-2017 yılında Şampiyonlar Ligi katılımıyla amacına ulaştı. Artık hedefler Bundesliga ve Şampiyonlar ligi Şampiyonluğu.
Tabii bu kurumsal başarı hikayesi diğer takım taraftarlarının gözünden kaçmadı ve onları Bayern Münih’ten sonra Almanya’nın en nefret edilen ikinci takımı yaptı.
Bu yazıyı yazmamın bir başka sebebi ise 4’ü Bundesliga 9’u 2. Bundesliga takımı 13 kulübün iflasın eşiğinde olması. Bu sene için kendilerine garanti verildi ama 2 sene sonrasını göremeyen kulüpler için bu kural yeniden tartışmaya açılabilir.
Bu kuraldan rahatsız olan bir başka kesim ise Bayern’in acımasız dominasyonundan bıkan ve onlarla ekonomik olarak boy ölçüşebilecek takımların olmasını isteyen futbol severler.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: emrah.seber@abcspor.com
twitter: @SeberEmrah