https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

BSL 2015-16 SEZONU İLK BAKIŞ (4. KISIM)

Okunması Gerekenler

efe4. bölümde ele alacağımız takımlar, Galatasaray Odeabank ve İstanbul Büyükşehir Belediye. Her iki takımda da kayda değer gelişmeler, değişmeler yaşandı:

 

 

 

GALATASARAY ODEABANK

 

Gidenler: Göktürk Ural, Şuacan Pişkin, Zoran Erceg; Martynas Pocius (Zalgris), Justin Carter ve Kerem Gönlüm (Pınar Karşıyaka), Patric Young (Olympiakos), Kristijan Nikolov (Yeşilyurt), Ender Arslan (Darüşşafaka Doğuş); (sezon bitmeden de Carlos Arroyo, Aleks Maric, Ian Vougioukas, Nathan Jawai, Pietro Aradori, Furkan Aldemir, Nolan Smith)

Gelenler: Göksenin Köksal (Darüşşafaka Doğuş), Errick McCollum (Zhejiang), Blake Schilb (Paris Levellois), Caleb Green (U. Malaga), Joey Dorsey (Houston Rockets), Stephane Lasme (A. Efes), Dusan Cantekin (İBSB), İzzet Türkyılmaz (Sibenik), Şafak Edge (Banvit), Doğukan Şanlı (Sakarya BŞB)

Kalanlar: Ege Arar, Vladimir Micov, Sinan Güler

 

Özet: Eveet, artık basketbolun isim sponsoru Odeabank; tıpkı, kadınlar şubesinde olduğu gibi. Bu da demektir ki, uzun bir aradan sonra ilk kez Galatasaray herhangi bir hastanenin ismini kendi adının yanına eklemeyecek (belki bu hamle, onların sakatlık lanetini de bitirir, ne dersiniz?). Kadroda dip bucak temizliğe gidildiği ortada. Rotasyon genişledi, ama yine de, Ergin Hoca’nın tercihleri doğrultusunda, bu kadronun ekonomik kullanılacağını öngöremiyoruz. Şimdi öncelikle; sezon bitiminde takımdan eksilen öyle 4 isim var ki, yoklukları can yakıyor: Kerem, Carter, Young ve Erceg. Young, Kerem ve Carter bir Euroleague takımına transfer olurken, Erceg halen boşta. Velakin, bu defa bütçe dalgalanmaları biraz daha seyreldiği için, çok âkil hamlelerle isabetli tercihler yapılmış.

 

1 numarada, Çin Ligi’nin sayı rekortmeni Errick McCollum var. Takımın yeni Arroyo’su, McCollum. Ergin Hoca sistemini değiştirmek gayesini gütmektense, sisteme uygun oyuncu seçimini sürdürerek McCollum’a imzayı attırdı. McCollum, tıpkı Arroyo gibi, özel bir skorer. 40 dakika oynasa da, bana mısın demez. Canı çıkar, ama gıkı çıkmaz. İşin kötü yanı ise, tıpkı Arroyo gibi, işin savunma yönünde de hiç oralı değildir, başıboş dolanır. Yani Galatasaray, yine 1 numara savunmasını riske atacak (tıpkı Efes-Heurtel birlikteliğinde olduğu gibi). McCollum, kariyerinin en verimli yıllarında buraya geldi. Çin Ligi’nde savunma yapılmadığı için, skorer yönüyle öne çıkması gayet doğaldı; Eurocup ve BSL’de ise, hem savunma yapmadığı için, hem de karşısında çok sert savunma bulacağı için, bir bocalama evresi yaşayabilir. Bu noktada, yedeği Şafak’a çok iş düşüyor. Şafak, geçen sene o istenen kıpırdanmayı gerçekleştirdi ve Banvit’ten buraya sıçradı. Bakalım bu sene, beklenen patlama gelecek mi ondan? Şafak’ın rolü biraz daha enteresan; evet, o da pek savunmasıyla bilinen birisi değil, aksine savunmada takım adına bir zaaftır. Üstelik, fiziği de dayanıksız, güçsüzdür. Fakat kabul etmek lazım ki, takımda ondan başka da hakiki bir oyun kurucu yok. Şafak olmasa, Sinan’a bir de burada yük binecekti kısacası. McCollum’un asist alışkanlıkları çok değişkenlik gösterir, ama Şafak, sadece asist yapmaz, oyun kurar. O yüzden, Şafak – McCollum ikilisinin süreleri iyi ayarlanmalı.

 

2 numarada, Sinan ve Göksenin var. İkisinin de başat özelliği, savunmaları. 1 numarada yaşanacak tüm handikapları, bu iki savunma canavarı halledecek. İkisinin aynı anda oyunda tutulması da muhtemel; fakat o zaman da, takımın sayı bulması sorun olabilir. Zira Göksenin de, Sinan da, aslen penetre ve turnike üzerinden sayı bulan, dinamik ve çabuk isimler. Şutları hiçbir zaman şahane bir ritime, istikrara haiz olmadı. Sinan kimi maçlarda kozasından çıktı, ama bir Arroyo veya Erceg seviyesinde olmadığı da aşikar. Sayı yükü bu mevkiye verilmediği için, bu bölgede Galatasaray’ın herhangi bir sıkıntısı olacağını sanmıyorum; iş ki, boş şutları atabilsinler. 3 numarada, Schilb ve Micov var. Hem fizik, hem güç, hem teknik, hem savunma, hem de hız. Skorerlik de cabası. Bilhassa Micov’un topu yere bir kez vurup üç sayı civarından veya hemen yay içerisinden bulduğu isabetler, yine çok kritik olacak. Schilb de, bu uzun maratonda, Micov ile mükemmel bir rotasyon sağlayacaktır. Schilb’in büyük maçlarda kaybolmaması için, liderliğin o’na verilmemesi lazım. O, bir kanat oyuncusu, seçkin bir görev adamı. Micov kadar iyi bir şutör olup olmadığı tartışılır; fakat rakiplere eser miktarda faul problemi yaratacağına güvenebiliriz. Tabi, Schilb’in çok akıllı ve verimli bir pasör olduğunu da ekleyelim. Oyunu kimi zaman 3 numaradan kurmak da artık takım için muteber bir opsiyon haline gelecektir. Savunmada zaten bu ikilinin bir bozarı yok.

 

4 numara, bence takımın en ilginç mevkisi. Ege, İzzet ve Green var. Ege’nin Kerem Gönlüm kıvamına gelmesi için en az 2-3 sene “oynaması” şart; İzzet ise, kaybolan yıllarını toparlamakla işe başlayacak. Green, bu mevkinin başat favorisi. Caleb Green’in fiziksel özellikleri ve savunması her takımın ağzını sulandıracak düzeyde, orası kesin. Dış şutu ne derece kuvvetli bir silahtır, bunu sadece takım arkadaşlarının o’na hazırlayacağı pozisyonlar belirler. Yoksa ondan bir Erceg ritmi katiyen beklenemez. Erceg’e nazaran artıları ise, savunma, güç, atletizm ve ribaunt katkısı. Sanırım, Eurocup ve BSL’deki hedeflere varmak için, Green’in varlığı, Erceg’e nazaran daha gerekli. Üstelik, Green, birden ivmelenebilen patlayıcı bir oyuncu. Tribünler o’nu çok sevecektir. İzzet esasen kendini toparlayabilirse, bu mevkideki en kıymetli hazine haline gelir; zira o’nun hem hücumda hem de savunmada yaratacağı eşleşme problemlerine hiçbir rakip kolay kolay yanıt veremez. Ama işte, evvela, kendini yeniden keşfetmeli, üst düzey basketbolu anımsamalı.

 

Pivot pozisyonu konusunda (nazar değmesin) ilk kez Ergin Hoca’nın içine sinen transferler yapıldı. Özellikle Dorsey hamlesi ayrı bir tat kattı takıma. Dorsey, her ne kadar Gaziantep günlerindeki kadar dominant ve formda olmasa da, yine de halen çok mühim bir pota altı canavarı ve seçkin bir savunmacı. Yaş haddine varan bir diğer transfer, yani Lasme de, orta mesafeden ve pota dibinden affetmeyen bir zeka küpü. Bu isimler, oyunun her iki yanını da çok iyi kotarıyorlar; tek sıkıntıları ise, bu seviyeler için artık hantal ve yavaş kaçmaya başlamaları. Dönüşümlü kullanılacak olmaları elbette ki onların kalıcı biçimde iyi performans sergilemesini sağlar, lakin işler ters giderse, özellikle de Dorsey o kronik faul problemlerine girmeye başlarsa, o zaman işi Dusan üstlenecek. Dusan, hayatının en mühim fırsatını yakalıyor bu yıl. İzzet gibi o’nun da artık bekleneni vermesi gerekli. Yoksa her dakika 2.14’lük bir 4 numara ve 2.23’lük bir pivot bulamıyor bu ülke.

 

McCollum ile Göksenin, Micov ve Dorsey, Şafak ile de Schilb, Green ve Lasme büyük uyum yakalayacaklar diye düşünmekteyim. Pota altında Green-Dorsey ikilisi değil, Green-Lasme ikilisi daha çok iş yapar; aynı durum, her açıdan, İzzet/Ege-Dorsey ikilisini de diğer alternatiflerden üstün kılıyor. Kimi zaman Micov ve Schilb de zorunda kalınırsa 4 numaraya kaydırılabilir, ve takım 4 kısaya rahatlıkla dönebilir. Sinan, yine bu takımın beyni, ruhu ve yüreği. Bu defa Ergin Hoca, oyunu çok iyi bilen kurtları toplayarak güzide bir takım kurmayı başardı, umarız hepsinin pestilini çıkarmayacak güzel bir de rotasyon kimyası yakalarlar. Ödeme güçlüğü ve sakatlık olmazsa, işler rast gider. Benim tahminim, Eurocup’ta en az yarı final görecekleri ve BSL’de de ilk 6’yı zorlayacaklarını düşünüyorum. Devamı, elbette ki, o günün şartlarına göre değişir.

 

Ve bu vesileyle de, Ergin Hoca’ya da rahatsızlığından ötürü geçmiş olsun diyelim…

 

İdeal 5: McCollum – Sinan – Micov – İzzet – Dorsey veya Şafak – Sinan/Göksenin – Schilb – Green – Lasme

 

 

İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE

 

Gidenler: Dusan Cantekin (GS), Alex Stephenson (muhtemelen Memphis Grizzlies), Zack Wright (U. Olimpija), Caner Topaloğlu (Tofaş), Sasha Vujacic, Adem Ören, Bora Paçun, Can Akın (Sakara BŞB), Burak Erol, Genco Ozan Dilik, Isaiah Swann, Jure Balazic (R. H. Gaziantep), Levent Bilgin, Mehmet Şanlı (Final), Michael Jenkins (Türk Telekom)

Gelenler: Deniz Kılıçlı (A. Efes), Dragan Labovic (CSU Asesoft), Erbil Eroğlu (Darüşşafaka Doğuş), Jaka Klobucar (Ratiopharm), Justin Cobbs (VEF Riga/Frankfurt Skyliners), Kadeem Batts (Orlando Magic), Marcus Denmon (Enel Brindesi), Metecan Birsen (NSK Eskişehir), Sean Armand (Frankfurt Skyliners), Uğur Dokuyan (NSK Eskişehir)

Kalanlar: Damir Markota, Doğukan Tekfidan

 

Özet: Bu takım, geçen sene küme düşmekten çok zor kurtuldu. Normalde öylesi bir kadro, bizim ülkemizde ilk 10 takım arasına rahatlıkla kalırdı, fakat geçen sene bir başkaydı işte işler. O kadronun iki bel kemiğini, Stephenson ve Wright’ı gönderdiler. Bilhassa Stephenson’ın yokluğu çok zor dolacaktır. İkinci yarıda takıma yama yapmak niyetine alınan Markota ve Vujacic ikilisinden Markota bu sene de takımdaki yerini alacak. Üzerine bir de, enteresan scouting başarıları neticesinde çok doğru isimler transfer edildi ve yepyeni bir kadro ortaya çıktı.

 

1 numaraya ilkin, ligimizde Tofaş forması da giymiş olan Marcus Denmon alındı. Denmon’ın lider ve taşıyıcı bir guard olduğunu, ama oyun kurmaktan ve dış şutlarında isabet kaydetmekten hoşlanmadığını da biliyoruz. Neyse ki, egosu az; yani takımı “satan” özellikleri yok. Bu yeni kadroya uyum sağlayabilmesi için, takımda ana oyun kurucu mu, yoksa 6. adam mı olacağının belirlenmesi lazım. Zira, aynı mevkide bir de Justin Cobbs var. Justin Cobbs, selefinden, yani Wright’tan daha kör bir şutör, ama çok daha atletik ve çabuk bir isim. Ayrıca, pasörlükte Wright’tan aşağı kalır yanı yok. Ki zaten Cobbs’un asıl gücü, Skyliners’ta kendisini çok iyi tamamlayan şutör Sean Armand ile yakaladığı uyumdan geliyor. İBSB’nin bu uyumu görüp bu ikiliyi beraber transfer etmeleri çok doğru bir hamle olmuş. Bu ikilinin tek sorunu, ivmelerini kaybedince topları da kaybetmeye başlamaları.

 

Armand’ın da el üstü şutları değil, boş ve müsait pozisyonlardaki üçlükleri ön planda. Dolayısıyla, penetre üzerinden Cobbs’un yaratacağı paslarla Armand ve takımın diğer üyeleri kolay şut bulmaya çalışacaklar. Esasen Cobbs-Armand ikilisini, bir vakitlerin Uşak Sportif’indeki Chris Warren-Justin Carter ikilisine benzetebiliriz. Onlardan fazlaları, serbest atışlarda hemen hiç teklememeleri ve daha genç olmaları. Eksileri ise, dış şut kabiliyetleri. Armand, bunun yanı sıra, güven uyandıran bir savunmacı ve hücumda da hiç bencil değil. Tabi 2 numarada bir de “sert adam” Klobucar var. Topu elinde istemeyen, ama her daim katkıya hazır, sağlam bir şutör, akıllı bir pasör ve beton gibi bir savunmacı. Bu seviyedeki bir ekip için gerçekten ideal bir isim. Klobucar sayesinde, saçmalayan herkesin arkası toplanır, aksayan ritim geri kazanılır. Riski sevmeyen yapısıyla, Klobucar bu ekibin “mentor”u olacaktır. Bu isimlerin hemen arkasında ise, kariyeri giderek aşağı inen genç Erbil var. Erbil, altyapılarda milli formada çok atılgan, agresif bir savunmacı ve sağlam bir tamamlayıcıydı. Daçka’da ve alt liglerde benche mahkum edilmek o’ndan çok şey kopardı. Bakalım neler değişecek?

 

Bu beş isim sayesinde, lig ve bütçe standartlarının üzerinde, seçkin bir kısa rotasyonu oluşturmuş İBSB. Forvetlerde ise, Uğur, Mert ve umarım bu sezon artık bir yıldız adayı kıvamına gelecek olan Metecan var. Uğur henüz genç bir görev adamı; Metecan ise bu yıla dek, hem 3 hem de 4 numarayı layıkıyla oynayabilen, fakat büyük maçlarda kaybolan, o eşsiz yeteneklerini sergileyemeyen bir yapıya sahipti. Eğer bunu bu yaz milli takımlardaki performansında şahit olduğumuzun aksine geliştirmediyse, kariyeri daha başlamadan sona erer. 4 numarayı sevdiğini, sağlam bir ribauntçu ve orta mesafe şutörü olduğunu biliyoruz; lakin bu takımda 3 numarada da o’na çok iş düşecektir. Bilhassa da, dış şutlar, savunma ve ribaunt yönünden.

 


Neden mi? Çünkü 4 numaradaki NCAA (Providence) çıkışlı Kadeem Batts dışında kadroda savunma seven çok az uzun var.
Ne Markota, ne de Labovic, ömürlerinde savunmanın s’sini sevmemiş isimler. Markota biraz daha zeki ve ağır işçi olduğu için, savunmada ister istemez katkı vermiştir, ama Labovic’in arkasını muhakkak birisinin toplaması gerekecek. Metecan da burada devreye girmeli işte. Deniz Kılıçlı, aradığı fırsatı nihayet buldu, fakat undersize ve atletizm yönünden eksik kaldığı için, 5 değil 4 numarada boy göstermesi istenebilir. İşin en kötü tarafı da, kadrodaki her pivotun, aslen pivot değil 4 numara asıllı olması. Dusan gitmese, burada kral olurdu, düşünün artık vaziyeti. Labovic, birinci sınıf bir pota altı skoreri, bitiricisi. Ama büyük takımlara karşı hep söndü gitti. Markota, ribaunt sevmez. Sertlikten hazzetmez. Elle tutulur tek uzun, Kadeem Batts.

 

Batts, kısalara yardımı ve perdeyi çok doğru zamanda doğru şekilde yapıyor, ayrıca o kadar dinamik, savaşçı, takipçi, atletik ve güçlü ki, hem savunmada hem de ribauntlarda terör estiriyor. Batts için, 4 numaranın Patric Young’ı desek yanlış olmaz. Young’dan fazlası ise, her türlü atışı deneyip kaçırmayı değil, marka bitirişi olan sağ yarım hook’u tercih etmesi. Sırtı dönük oyunla tek veya çift dribbling üzerinden soluna dönerek bulduğu yarım sağ hook’ları da, en az takip smaçları veya boyalı alandan panyalı bitirişleri kadar etkili.

 

Tüm bunların ışığında, İBSB’nin bu sene, akıllı bir basketbolla, play-off kovalaması bile muhtemel. Çünkü hem ilk 5’leri, hem de benchleri, kalburüstü isimlerden oluşuyor ve uzun soluklu maceralarda boy gösteren rakiplerine kök söktürebilirler. Doğru bir sistemle, Batts-Cobbs ikili oyunları ve perde üzerinden kuracakları oyunlarla kaderlerini değiştirebilirler. Parçalar düzgün. Sıra, sistemde. Tahminim, 10-12. sırada ligi bitirecekleri yönünde. Ama play-off potasında uzun bir süre yer almaları şaşırtmasın.

 

İdeal 5: Denmon – Klobucar – Metecan – Batts – Deniz veya Cobbs – Armand – Metecan – Batts – Deniz. Labovic ve Markota benchten gelmeli.

 

(Devam edecek)

 

Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın

 

mail: efe.ozenc@abcspor.com

twitter: @efe_ozenc

 

Son Haberler

AVRUPA’NIN “LİDER OLAMAYAN” ŞAMPİYONLARI

Ligin son haftasına kadar hiç lider olamayan ama sezonu şampiyon olarak kapatan 2 Avrupa kulübü var: Bayern Münih (1985-86)...

Benzer Konular