Öncelikle bu akşam siyasi baskıya boyun eğip Beşiktaş’ın sahaya çıkacağından çok emin olan ve bunu hasretle bekleyen Fenerbahçelilere selam ederim. Umarım güzel bir maç yapıp kimsenin kafasına bir şeyler atmadan, soyunma odası koridorlarında kimseye saldırmadan ‘sahada’ haklı bir galibiyet almışlardır.
Ertesi gün devletin en üst kademesi ve tabii ki FB başkanı olayın mutlaka provokasyon ve hatta her zaman her yerde olduğu gibi FETÖ eliyle tezgahlanmış bir kumpas olduğunu henüz hiçbir somut delil yokken beyan ediyor ama akabinde sahaya yabancı madde atanların yıllardır kombine sahibi oldukları ortaya çıkıyorsa bile bunun bir önemi yok tabii. Şenol Güneş yıllardır Fenerbahçe nefretiyle kendini ve bağlı olduğu camiaları zehirlemiştir ama A. Yıldırım ve A. Kocaman psikolojik olarak son derece sağlıklı ve tutarlı insanlardır. Örneğin Yıldırım hiçbir zaman hocasına ‘bu kulüpten bir daha içeri giremez’ dememiş ve o muhterem hoca da kişilik sahibi her insanın yapacağı gibi bir daha asla dönmemiştir. Aykut hoca futbol oynadığı dönemde Beşiktaş’tan hiç çekmemiştir ayrıca, Fenerbahçe o dönem sürekli Beşiktaş’a 4-5 gol atmaktadır. Yani travma yaşayan ve yüreği kinle dolu olan sadece Şenol Güneş’tir.
Tabii en sonunda bu kadar çifte standardı ve haksızlığı kaldıramayan camia isyan etmiş ve sahaya çıkmama kararı almıştır. Beşiktaş da bu kararla cezalandırılmış, Şenol hocanın şeytani(!) planı da suya düşmüştür. Ama bir dakika!! Fenerbahçe bu kararla hükmen galip gelip turu geçmiş ve muradına ermiştir ama nedense Fenerbahçeli olmayan herkes ve Fenerbahçe taraftarının makul ve mantıklı olanlarının içine sinmeyen birşey vardır…
O içe sinmeyen şeyin ne olduğunu ben açıklamaya çalışayım; bir an için taraftar gözlüğünü çıkarıp karşı tarafla empati kurmaya çalışınca her insanda bulunan ama bazılarında çok derinlerde gömülü duran vicdan ve adalet duygusu su yüzüne çıkar. Çok fanatik olmayıp da olayları sağlıklı bir şekilde analiz etmek isteyen herkeste mutlak doğru veya mutlak yanlış diye bir yaklaşım zaten olmaz, diyalektik de bunu gerektirir. Mutlaka bir sorgulamaya girişir ama her zaman dediğim gibi hayattaki en zor şeylerden bir tanesi ‘mutlak doğru’ olduğuna inanılan yargıların sorgulanmasıdır. Çünkü çıkacak sonuçlar korkutabilir, üzebilir, hayal kırıklığı yaratabilir ve kişide derin bir boşluk duygusu yaratabilir.
Ben ne bir gün herkesin Beşiktaşlı olmasını istedim, ne de ayrı bir cumhuriyet olduğuna inandım. Sadece Cemal Süreya’nın dizelerindeki gibi: Bir takım ol. Mesela Beşiktaş gibi. De ki; Şerefim bitene kadar seveceğim seni” dedim ve sevdim. İyisiyle, kötüsüyle. İyi gününde, kötü gününde.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @saturnocontro3