Fatih Terim’i, Hasan Şaş’ı, Abdürrahim Albayrak’ı ile birlikte tam kadro oradalardı yine. Son geldiklerinde, dışarıda insanlar polis terörüne maruz kalmış,anormal miktarda biber gazı yemiş, ölüm tehlikesi geçirmişlerdi. Tarihte görülmemiş olaylar yaşandı o gece, Fenerbahçe Stadı cenaze evine dönmüştü. Buna rağmen bu ekip ısrarla cenaze evinde şampiyonluk kupasını kaldırmak istedi. İstediklerine de ulaştılar. Kadiköy’de kupayı karanlıklar içinde kaldırdılar ama Fenerbahçe taraftarı yaşadıkları o zorlu dönemde bu yapılanları hiç ama hiç unutmadılar.
Ne kadar kişinin umurundaydı bilmiyorum ama benim için 3 puandan çok daha önemli bir maçtı bu maç 12 Mayıs’ın rövanşı olmasından dolayı.
Ama olmadı maalesef.
12 Mayıs’ta olduğu gibi net bir üstünlük kuramadık rakibe ikinci yarının bir bölümü hariç. Yine o gün olduğu gibi maçı berabere bitirmek için sahaya çıkmış bir hakem vardı sahada. Amacına da ulaştı. Önce Mehmet Ekici’ye göstermediği sarı kartla Fenerbahçe’lilerin ağzına bir parmak bal çaldı, sonra ise penaltı pozisyonlarını görmezden geldi. Maçın son bölümünde ise gol olmasın diye elinden geleni yaptı.
12 Mayıs’ın rövanşı olacak diye ümit ederken ortaya 12 Mayıs’ın birebir aynısı çıktı.
Ama biz de skorun böyle olması için bazı hatalar yapmadık değil.
İkinci yarı ise Fenerbahçe giderek baskıyı artırdı. Aykut Hoca belli ki takımın fizik gücüne, devamlılığına güveniyor. Onun hesapladığı gibi ikinci devrenin ortalarında da orta sahayı ele geçirdik hakikaten. Dönen topları aldık. Sağlı sollu geldik. Oyuna sonradan giren futbolcularımızın hepsi pozisyon buldu. Ancak gol gelmeyince ciddi riskler de aldık.
Son 10 dakika Aykut Kocaman’ın hiç sevmediği, gitmeli gelmeli bir oyun oldu, adeta rus ruleti gibiydi. Ciddi pozisyonlar da verdik ve maçı kaybedebilirdik de. Kadiköy’deki 19 yıllık seri neredeyse son bulabilirdi. Laf bu seriye gelmişken bunu ”tutunacak dal” olarak görmek beni hakikaten üzüyor. Fenerbahçe bence bunlarla avunmamalı. Bana kızanlar olabilir ama ”bugün yenileceğiz ama sezon sonu şampiyon olacağız” deseler, tereddütsüz kabul ederdim ben.Günün birinde bu seri elbette son bulacak ama her sezonun şampiyonları ilelebet tarihe kazınacak.
Bu takım zaten gücünü mücadeleden,yardımlaşmadan, kompakt oyundan, sahaya iyi yayılmadan alıyor ama asla ve asla hızlı ve rakibin başını döndüren,kapanan defansları açan bir pas trafiğine sahip değil. Zaten sahip olamaz da çünkü bunun için top tekniği üst düzey oyunculara ihtiyaç var.
Bakın mesela bugün Dirar fena değildi. İki güzel gol pası da var ama taraftar tepki gösterdi, çünkü öyle basit top kayıpları da yaptı ki, taraftarın böylesine basit top kayıplarına tahammülü çok azaldı artık. Şener ise Rodriguez karşısında çok zorlandı, hatta bir ara resmen koridor oldu. Jozef-Topal çok top kazandılar ama onlar da fazlasıyla pas hatası yaptılar. Giuliano kalitesini gösterdi bazen ama karşı karşıya kaldığı pozisyonda keşke onun yerine tribündeki Alex sahada olsaydı dedirtti.
Galatasaray için ”beraberliğe razı bir oyun sergilediler” şeklinde eleştiriler yapılıyor. Ne yapsalardı peki ? 6 puan önde gelmişler. Beşiktaş’la da kendi sahalarında oynayacaklar. Önce savunmayı düşünüp hızlı ataklarla kontrataktan bir tane atmayı düşünmeleri gayet doğal. Keşke biz onların işini kolaylaştıracak şekilde koca ilk yarıyı çöpe atmasaydık. Maçın başında baskı kurmayı deneyip Kadiköy’deki Beşiktaş maçında olduğu gibi golü erken bulmaya çalışsaydık. En azından 12 Mayıs’ta eziyet çekenlerin yaralarına bir nebze de olsa pansuman olsaydık…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72