https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

KOBE BRYANT, SON ALFA KÖPEĞİ..

Okunması Gerekenler

Köpekler yaradılışları gereği sürü halinde yaşarlar. Sürü demek ortada bir düzenin, bir hiyerarşinin olması demektir. Alfa köpeği ise bu sürünün başındaki köpektir. Diğerleri ondan korkarlar, itaat ederler, sadece yardımcıları olabilirler. Ama herhangi bir başkası sürüye saldırdığında en önde yer alan, en güçlü, en korkusuz köpek de alfa köpeği olur. En belirleyici özellikleri ise bir sürüde tek alfa köpeğinin bulunmasıdır. İkinciyi yakınlarında bulurlarsa onu öldürmek için ellerinden geleni yaparlar.
kobeBu tanımlamayı sadece köpeklerde veya hayvanlarda kullanmak çok yanlış olur. İnsanların da topluluk halinde yaşadığı ve bir düzenin bir hiyerarşinin olduğu gerçeğini düşünürsek , insanlarda da “alfa” karakterlerin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Hele hele Makyevelist felsefenin dibine vurulan spor dünyasında, hayatını rekabet ederek kazanan sporcuların içinde bu karakterlere sıkça rastlarız.
Magic Johnson ve Larry Bird bu karaktere tam olarak uyan insanlardı. Keza Michael Jordan da öyle. Majestelerini takım arkadaşları genellikle sevmezdi, belki bazıları onunla aynı takımda olmak bile istemiyordu. Ancak hepsi saygı duyuyordu, korkuyordu hatta ondan. Antrenmanları ciddiye almadığı için yüzüne top fırlattığı arkadaşından tutun da sahada yaptıkları her yanlış için bağırdığı herkes ondan korkardı. İş rekabete geldiğinde karşı takımdaki en iyi oyuncuyu gözüne kestirir, üzerine yürürdü. Onlara sataşıp, sinirlendirip zayıf taraflarına saldırırdı. Kendisinden hala “Majesteleri ” diye bahsediyor oluşumuz da bundan ileri geliyor. Hayranlığımız, idol haline getirişimiz de bundan.
kobe jordanBasketbolda artık başka bir çağa girmiş durumdayız. Eskiden olduğu gibi basketi atabilmek için sağlam bir dayak yemeniz gerekmiyor. O eski “Bad Boys” takımı yok. Eskisi gibi “trash talk” yapılmıyor maçlarda. Rakipleriyle ölümüne mücadele eden süper yıldızlar yok artık. Maçta karşısındaki oyuncuyla laf dalaşına girmektense birbirlerine gülümseyen oyuncular var. Hakemler eskisi gibi faullere iltimas geçmiyorlar . Sert bir faul yapan oyuncu anında özür diliyor rakibinden. Eskisi gibi tüm benliğiyle rekabet eden gladyatörler değil de sadece sporunu yapan sporcular var artık.Ama biz insanlar böyle sporcular mı istiyoruz sizce? Hepimiz Lebron’u yeterince sert olamadığı için eleştirmedik mi ? Kevin Durant’in Russel Westbrook karşısında “dayılık” yapmasını ve sazı eline almasını istemedik mi ?
Sporda her ne kadar şiddeti desteklemesek de alfa karakterler görmek istiyoruz sahada. Karşısındakini yenmek için değil de sanki öldürmek için sahaya çıkan karakterleri istiyoruz. Centilmenliği, fair-play’i ne kadar yaymaya çalışsak da içimizdeki rekabet duygusu ağır basıyor, doğamıza karşı gelemiyoruz. Kabul edelim insan doğası bunu istiyor.
LEBRON KOBETürünün son örneği olarak kalan isim ise Kobe Bryant.  Başlangıçta sürüdeki alfa köpeği olamadı takımında. Ancak hiçbir zaman Scottie Pippen’ın yaptığı gibi kabullenmedi de yardımcı olmayı. Shaq ile birlikte tarih yazdılar yıllarca ancak kavga ettiler ve ayrıldılar.Bir sürüde iki alfa birlikte bulunamadı. Shaq’ın gidişi ile birlikte sürüdeki lider konumuna geçti. Yardımcı olup kazanmaktansa lider olup kaybetmeyi seçti. Yıllarca kaybetti, yenile yenile yenmeyi öğrenene kadar. Her maçına aynı ciddiyetle aynı rekabet duygusuyla çıktı. Maçın en kritik anlarında o meşhur alt çenesini öne çıkardı. Rekabetten beslendi, kendisine bir kariyer yarattı rekabetten. Tıpkı majesteleri gibi o da geride olmayı, yenilmeyi kabullenmedi. Kazanmak için ne gerekiyorsa yaptı. Takım arkadaşlarına kibar bir tabirle ”büyük abi” oldu. Yaptıkları her yanlış harekette, kaçırdıkları her adamda tıpkı büyük abiler gibi kızdı bağırdı. Sadece sürüyü takımı yenilmekten kurtarabilmek için. Sahada ona herkes saygı duydu. Onun yanlarında olduğunu bilmek her zaman kazanmak zorunda olduklarını hatırlattı. Kazanırken de kaybederken de en büyük payı aldı. Aşil tendonunun koptuğu anda bile yere yatıp acıdan şikayet etmedi. Kalktı, faul atışlarını kullandı ve yürüyerek sahayı terk etti. Takımını (sürüsünü) böyle bir sakatlık için bile olsa bir başka sürünün karşısında yalnız bırakmak istemiyordu sanki.
Takımdaki lider olmadan kazandıkları sanki hiçbir şey ifade etmiyordu onun için. Kendi başına kazanmak zorundaydı. Tarihe Shaq’la birlikte şampiyonluklar kazanıp sonra da kavga eden uyumsuz çocuk olarak değil de “Black Mamba” olarak not düşülmek istedi.

LAKERS 200Dallas’a süpürüldükleri 2011 playyofflarını hatırlayalım. 3-0 geriye düşmüşlerdi. Tarihte böyle bir geri dönüş yok. Kendisi de yapamadı belki ama çok iyi hatırlıyorum “Hala şansımız var, sahaya çıkıp savaşacağız.” sözünü. İşin asıl bizi ilgilendiren tarafı ise kimse Kobe’nin bunu inanmadan, sadece medyaya malzeme vermek için söylediğini düşünmedi. Herkes Kobe’nin buna gerçekten inandığını biliyordu.
Şu anda 36 yaşında iki yıldır doğru düzgün basketbol oynamadı. Lakers takımı hiç de şampiyon olmak için kuracağınız türde bir takım değil. Ama o yine şansları olduğunu düşünüyor. Sakatlıktan hele hele bu yaşında geçirdiği bu derecedeki ağır sakatlıklardan sonra bile bir şansı olduğunu düşünüyor. Yaşlandığını, eskisi gibi olamayacağını kabullenemiyor. Vücudu artık bunu kaldıramayacak derecede yorgun olsa da zihni hala aynı rekabet duygusuyla düşünüyor.  Tıpkı Michael Jordan’ın Hall Of Fame konuşmasında söylediği “Beni 50 yaşında basketbol oynarken görürseniz sakın şaşırmayın.” sözü gibi. Rekabet Kobe Bryant ve Michael Jordan gibiler için hiç bitmiyor.

Doğamızın, bilinçaltımızın sahada görmek istediği alfa köpekleri artık yok. NBA yönetiminin böylesine karakterleri istemediği , uygulamaları düşünürsek gün gibi ortada. Sadece Kobe kaldı geriye, onun da ne kadar süre daha devam edeceğini bilmiyoruz.Elimizdekinin değerini bilelim.

MEHMET TEZCAN GÜDEN

Son Haberler

ARTIK KROS DA BİZİM İŞİMİZ

Artık Kros da Bizim İşimiz 8 Aralık Pazar günü Türkiye önemli bir sınav verdi: SPAR Avrupa Kros Şampiyonası’na ilk kez ve...

Benzer Konular