Bisiklet, Güç ve Ölçülebilirlik Üzerine…
Merhaba AbcSpor okuyucuları,
Bisiklet, hepimizin hayatında yer etmiş veya iz bırakmış bir aygıt. Hepimiz, ilk bisikletini hatırlayacaktır… Benim gibi 40’lı yaşlarında olanlar Pinokyo’yu, BMX’i veya Cross’u. Biraz daha şanslı olanlarımız ise (Almanya’da yaşayan bir akrabanın gönderdiği) göbekten vitesli bir bisikleti veya yol bisikletini… Ama hiçbirimiz, bisikletlerimizi sürerken dakikada kaç pedal çevirdiğimizi, o anki hızımızın ne olduğunu, nabzımızın ne kadar attığını veya bisiklet üzerinde ne kadar güç ürettiğimizi hatırlamayacaktır. Çünkü bisiklet, bisikletti ve üzerine çıktığımızda herşeyi unutttuğumuz, üzerinde yaptığımız akrobatik hareketlerle izleyenlere hava attığımız veya A noktasından B noktasına ulaşmamıza yarayan bir aygıttı. Ama artık değil. Uzunca bir zamandır…
Öyle ki, belki de günümüzde yapılan sporlar arasında en fazla ölçüm toplanan sporlardan biri, belki de en falası. Nasıl mı? Herhangi bir atlet koşarken üzerinde nabız ölçer veya adım sayardan başka bir algılayıcı bulunmaz. Aynı şekilde bir yüzücü, yarışma sırasında dakikada kaç kulaç attığını sayan bir saat ile yüzmez. Birçok sporda, antrenmanlar sırasında birçok veri toplansa da, yarışma sırasında çoğu spor “çıplak” şekilde koşulmaktadır. Bisiklette ise durum farklı. Günümüzde yarışlarda kullanılan bisikletlerde, hız, kadans (dakikada çevirilen pedal sayısı), nabız ve güç ölçüm algılayıcları bulunmakta
(Görsel 1).
Sürüş sırasında bir bisikletçinin bisiklet bilgisayarında izlenen (temsili) veriler
Peki, tüm bunlara neden gerek var?
1980’lerde ilk güç ölçerlerin sahneye çıkmasıyla birlikte, bisiklet sporunda ölçüm bambaşka bir seviyeye taşındı. O zamana kadar, “bugün iyi hissediyorum” veya “bacaklarım iyi durumda” gibi nesnel omayan performans değerlendirmeleri yerini, “yarışın son 50 km’sinde 350 W ortalama güç ürettim” gibi bilimsel ve niceliksel değerlendirmelere bıraktı. Şu an bir yarışçı, o gün koşulacak parkuru çalışırken, hangi kilometreyi hangi güç ortalamalarıyla geçmesi gerektiğini planlayarak hazırlanıyor. Yarış sırasında toplanan tüm veriler takım arabasında anlık olarak takip ediliyor.
Üretilen Gücü Ölçebilmek Neden Bu Kadar Önemli
Diğer tüm veriler aslında en sonunda ürettiğiniz güçte toplanıyor. Düşünürsek, en kısa yoldan bir değerlendirme yapmak istediğimiz “çok güçlü bir yarışçı” ya da “bugün çok güçlüydü” diyoruz. (bu her spor dalı için geçerli). Ama ne kadar güçlüydü sorusunda yanıt güç değerlerinin ölçümünden geçiyor. Bir örnekle açıklamak gerekirse, bu seneki İtalya Bisiklet Turu’nun 19. Ayağında, çok uzun zamandır görmediğimiz türden bir atağa tanık olduk. Chris Froome, yarışın o ayağına kadar toplamda 3 dakika 51 saniye gerideydi ve bu zaman farkını kapatması gerekiyordu. Bitime 80 km kala atağını yaptı ve yarışın kalan kısmını tek başına koşarak, zaman farkını kapattığı gibi genel klasman ikincisine de 40 saniye fark yaptı (Bkz. Görsel 2). Bu öyle bir ataktı ki, akıllara bisikletin doping dönemlerindeki, izlerken çok heyecanlandığımız ama yıllar sonra hileli olduğunu öğrenerek yıkıldığımız günleri getirdi. Etap bitiminde dünya kamuoyu bölünmüştü. Birçok kişi peşinen Froome’un dopingli olduğunu ve bu atağı normal şartlarda yapabilmenin olanaksız olduğunu savundu. İşte bu noktada ölçülen veriler devreye girdi. Team SKY (Froome’un takımı), 19. Etapta Froome’dan topladığı verileri kamuoyu ile paylaşma kararı aldı. Buna göre Froome, atağına başladıktan sonra 11 dakika boyunca 397 W ortalama güç üretmişti. Onu kovalamakla uğraşan Tom Doumilen ise 10 dakika boyunca 395 W ortalama güç üretmişti. Peki yarışı Froome’a 2 W’lık fark mı kazandırmıştı? Tabi ki hayır. Bisiklet bir takım sporu ve tırmanış sırasında takım arkadşlarından aldığı destek ve kendisini saklayabilmesi, tırmanışın ardından gelen inişte çok bir performans sergilemesi ve daha birçok etken bir araya gelince bu fark oluşmuştu (Bu sayıları vererek Froome’un dopingli veya dopingsiz olduğu sonucuna varabilmek olanaksız, vermek istediğim düşünce eğer elinizde veri olursa bu size kıyaslama yapma şansı tanır. Bu değerlerin gerçekçiliği bambaşka bir konu) .
Görsel 2. Froome atağını yaptığı sırada, gözü sürekli bisiklet bilgisayarında ve ürettiği güçte. Arkada Tom Doumilen ile aynı karede
Bu noktada şunu diyebilirsiniz: bu kadar veri bu kadar ölçüm bisiklet sporunu çok fazla robotlaştırıyor mu? Bu soruya tek bir yanıt vermek zor. Zira hala bisikletimizi tüm bu verilerden bağımsız olarak sürmemiz mümkün. Veya herşeye rağmen hala bir yarışın sonucunu o gün kazanmayı ne kadar istediğiniz veya yaşayacağınız bir kaza, mekanik arıza daha büyük oranda belirliyor. Her spor dalı gibi bisiklet de artık teknolojiye çok daha bağımlı ve bu bağımlılık her geçen gün artıyor. Ama birçok dalda başarım hala niteliksel olarak değerlendiriliyor. Aynı futbol maçını iki kişinin aynı anda seyredip sonra aynı futbolcunun performansı hakkında taban taban zıt görüşlere sahip olması beni fena halde rahatsız ediyor. Bu nedenle, performansın niceliksel olarak ölçülebilmesinden ben kendi adıma çok memnunum. Dileğim, daha fazla spor dalının daha fazla ölçülebilir kılınması. Çünkü bence gelişimin anahtarı burada yatıyor.
Herkese esenlikler.
mail: ahmet.uygur@abcspor.com