Beşiktaş’ta uzun süredir operasyon yapılması gereken yönetim – hoca ve takım üçgeninde herkes günü palyatif çözümlerle kurtarmaya çalışırken kangren olmaya başlayan bu uzuvlarda gerekli müdahaleler yapılmazsa gelecek sezon da kaybedilebllir. Benim açıkçası şu anda oynanan futboldan ziyade derdim gelecek yılın sağlıklı bir şekilde planlanması ama Mayıs ayında kongre olması bunun önündeki en büyük engel. Amerika’da görev süresi dolmak üzere olan başkanlar haleflerine koltuklarını teslim etmeden önceki son dönemlerini ‘topal ördek’ olarak geçirirler, yani fazla bir etkileri yoktur. Beşiktaş’ta her ne kadar Fikret Orman’ın karşısında ciddi bir halef adayı görünmese de son zamanlarda etkinliğini ve yetkinliğini ciddi şekilde kaybettiği de su götürmez bir gerçek.
Hocayla ilgili de çok yazılıp çizildi, onun da halefine yer açması herkesin beklentisi ve arzusuydu ama geçen hafta Bein Sport’a verdiği zehir zemberek demeçlerle bunun pek olmayacağı anlaşıldı. Sanırım gerçek anlamda neler döndüğünü çoğu olayda olduğu gibi belki yıllar sonra anlayacağız veya belki de 2003-2004 sezonu gibi karanlıkların girdabında bu sezon da buhar olup gidecek. Aslında bu kadar karışıklık ve kaosta benim deneyimlerden bildiğim Beşiktaş daha fena çözülüp dağılabilirdi ama takım pek de öyle ‘taş gibi’ diyemesek de ‘kurabiye’ kıvamında da değil. Evet, berbat bir ilk yarı oynandı ama rakibe de çok ciddi pozisyon verilmedi. İkinci yarı ilk kez organize geldiğimiz atakta Ljajic’in Quaresma’ya tam zamanında attığı pas ve ardından Q7’nin alışmadığımız şekilde ezbere değil de kafasını kaldırıp bakarak yaptığı orta sonucunda Burak’ın da nefis kafa vuruşuyla maç bitti. Aslında futbol olarak geçen haftanın tersine fazla bir üretkenlik yoktu ama bunda Göztepe’nin hocası Tamer Tuna’nın rakibini iyi tanıyıp analiz etmesinin de etkisi çoktu. Bir de Göztepe düşme hattında olduğu için farklı bir konsantrasyonla oynadı ve kadrosunda gerçekten de kaliteli oyuncular var. Bana göre seyircisiyle de bu ligden düşmeyi hak etmeyen bir takım.
Seyirci demişken, bu akşam FB faciasından daha da feci olan taraftar performansının ardından geçen hafta da tribünlerde yaşanan kaos bu hafta yerini nispeten sağduyu ve desteğe bırakmıştı. Olması gerektiği gibi. Çünkü ne kadar kızsak ve eleştirsek de sahada belli bir mücadele varsa – ki bence var, ben çok daha kötü Beşiktaş kadrolarının çok daha fazla desteklendiğini de gördüm – maç esnasında futbolcuları protesto etmek bence doğru değil. Stadın hem dolu olması, hem de tezahüratların yine bir zamanlarki gibi olmasa da belli derecede takımı ateşlemesi olumlu görüntülerdi.
Hoca Ljajic – Kagawa’yı birlikte oynatarak bir zamanlar dillere pelesenk olan Tümer – Sergen beraber oynar mı tarzı polemiğin önüne de geçmek istedi ancak bizim Q7 sağ kanatta sürekli ellerini havaya kaldırıp top duasına çıktıkça bütün takım da sanki şartlı refleksle topu ona göndermeden yapamıyor. Sonuçta da tabii ki dikine ve paslı oyun hayallerimiz heba oluyor ve Q7’nin 20’de 1 isabetli ortalarından medet ummaya başlıyoruz. Bu arada Q7 demişken de bir konuda yiğidi öldürüp hakkını vermek istiyorum; bu arkadaş ne zaman şuursuz bir sertlik yapsa elinde sarı veya kırmızı kartla koşa koşa gelmeye bayılan hakemlerimiz nedense bu akşam kendisine yapılan ikili bir bel kırma operasyonu ve kramponun tabanıyla kaval kemiğine yapılan darbeye toplamda ancak bir sarı kart çıkabildi. Evet, bu adam sorumsuzluğuyla çok canımızı yaktı ama hırsızın da hiç mi suçu yok?
Maçın başında Adriano’nun sakatlığı da tabii oyun planını etkileyen başka bir faktör oldu. Yerine Necip’in girerek kendine güvensizliği nedeniyle sürekli yan pas yapması zaten arasının açıldığı tribünlerle ilişkisini daha da sorunlu bir hale getirmişken sonra onun da sakatlığı öne sürülerek oyundan çıkması sahalarda ender rastlanacak bir olaydı. Gerçi daha hayırlı oldu, bir diğer nefret objesi Lens hiç olmazsa sol kanada biraz hareket getirip Serdar Özkan’ın etkinliğini de azalttı ama hücumda yine bildiğimiz Lens’ti. Karius gol yemeden bir maçı bitirdi, onu da tarihe not düşmek lazım ama özellikle Vida, Dorukhan ve Atiba’nın da bunda ciddi payı vardı.
Sonuç olarak Beşiktaş parlamıyor ama acımasız eleştirileri de hak etmiyor. Dediğim gibi şu anda acil birkaç operasyon ihtiyacı olan hastaya antibiyotik tedavisi uygulanıyor ve 9 hafta daha durumu idare etmesi bekleniyor. Ben ikinicilik adına da pek umutlu değilim çünkü Galatasaray’ı kendi sahasında yenebileceğimizi düşünmüyorum ama hoca gitmeden önce şapkadan son bir tavşan çıkarmayı becerirse ona da itirazım olmaz.
Tabii tavşan o zamana kadar Hakk’ın rahmetine kavuşmazsa…
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @gorkem7305