Gary Lineker’in yıllar önce söylediği bir söz vardır. Futbol, 11’er kişiden iki takımını 90 dakika boyunca mücadele ettiği ve sonunda Almanların kazandığı bir oyundur. İngiltere’nin efsane golcüsü, futbolculuk yıllarında kolay kolay yenemedikleri Almanya için bu tespiti yaptığında kimse eleştirmemişti, çünkü bu tüm dünyanın kabul ettiği bir tespitti.
Buna rağmen Almanlar 2002’deki dünya kupası finalinde Brezilya’ya 2-0 yenilerek kupayı kaçırdıktan sonra kendi takımlarında revizyona gittiler ve özellikle altyapı çalışmalarına ağırlık verdiler. Bugüne kadar milli takımın yeniden yapılanması için harcanan para tam 900 milyon Euro. 2006’da kendi evlerindeki dünya kupasından da 3. olarak elleri boş dönünce, çalışmalara hız verdiler. Bu çalışmalar yavaş yavaş doğru yolda olduklarını gösterse de 2008’de Avrupa şampiyonasında İspanya’ya finalde kaybetmekten ve 2010 Dünya Kupasında yine bir 3.lük almaktan kurtulamadılar. 2012 Avrupa şampiyonasında yine 3. lük, 4.lük kürsüsünü paylaşıp 2014’de tam bir patlama yaptılar. Bu arada bu kadar harcanan paraya ve yapılan yatırıma rağmen bir türlü şampiyonluk gelmese de takımın başında tam 8 senedir Joachim Löw var. Bu da başarının kesinlikle istikrardan geldiğinin bir başka kanıtı olsa gerek.
Şimdi Almanya’dan bahsetmeyi bırakıp biraz kupadan bahsetmeye başlarsak diyebilirim ki, 2-3 maç hariç bugüne kadar ki en vasat kupalardan biriydi. Açılış maçlarında Hollanda’nın 5-1 lik İspanya galibiyeti ve Almanya’nın 4-0 lık Portekiz galibiyetlerini saymazsak çok zevkli geçen maçlar yoktu. Şimdi İspanya’nın elenmesi sürpriz değil mi diye sorabilirsiniz, ama bir evvelki kupa şampiyonunun gruplardan çıkamaması ilk defa olmuyor. Daha evvel de Fransa ve İtalya şampiyon olduklarından sonraki kupalarda gruplardan çıkamamışlardı. Şili, Kostarika gibi takımların sürprizleri de her şampiyona da rastlanan başarılar. Zamanında bizim 3. olduğumuz 2002 kupasında da Türkiye ve Senegal sürpriz yapmıştı.
Gelelim ev sahibine, daha evvelde söylemiştik, Brezilya bu turnuvaya, belki ev sahibi olduğundan belki de aşırı kendine güvenden mi nedendir bilinmez, tarihinin en kötü kadrosu ile çıktı. Yarı finale kadar dişe dokunur hiç bir rakiple eşleşmedi ama son iki maçında futbolu bilen takımlar karşısına çıkınca tam bir hezimet yaşadı ve iki maçta toplam 10 gol yedi ve sadece 1 gol atabildi. Bu istatistik olarak da Brezilya tarihinin en kötü istatistiğidir herhalde. Almanya maçından sonra Hollanda’ya karşı oynayacakları maçta taraftarına kendini affettirmek için galip gelebilir gibi düşünsem de o performanstan çok uzaktaydılar, HATTA nerdeyse ikinci bir Almanya faciası yaşayabilirlerdi.
Finalist Arjantin’den de biraz bahsedecek olursak diyebiliriz ki, bu kadar kötünün içinde vasat bir futbolla finale kadar yine iyi geldiler ve hatta finalde de iyi mücadele ettiler ama kupayı hakketmemişlerdi ve futbolun adaleti bu sefer haklıdan yanaydı. İlk devre Almanya karışışında biraz daha atak gözükseler de Messi’nin etkisiz oyunu ve Higuain’in beceriksizlikleri kupayı ellerinden kaçırmalarına neden oldu. Netice itibarıyla bence kupayı hakkeden takım kazandı. Alman disiplini ve dayanışması sonucu kupa, 24 sene sonra yine Almanya’ya gitti, daha da önemlisi, şampiyona başlarken söylediğimiz gibi Latin Amerika kupası bu sefer bir Avrupa ülkesine gitti ve zaten bozulmuş olan tılsım parça parça oldu.
Dünya kupası kaidesine göre kupa sırasıyla bir sefer Avrupa’da bir sefer de Avrupa harici bir kıtada oynanıyordu. Tılsıma göre de Avrupa’da düzenlenen kupayı Avrupa takımları, diğer kıtalarda düzenlenenleri de Latin Amerika takımları kazanıyordu. Aslına bakarsanız zaten İsveç 58’de Pele’li Brezilya kazanınca tılsım bozulmuş ama sonraki 52 sene aynı görünmez kural devam edince futbolseverler yine tılsımın işlediğini düşündüler. Öte yandan mantık dahilinde düşününce de Avrupa’da turnuva düzenleyecek büyüklükte ülke kalmayınca kaidenin değişmesi normal. Bu sebeple de zaten son iki kupa da Avrupa dışında oynandı ve tılsım bozularak her iki seferde de Avrupa takımları kazandı.
Aslında bu da Latin Amerika futbolunun biraz geriye gittiğinin en büyük göstergesi bence. Messi ise şansını iyi değerlendiremedi ve Maradona’yı geçme şansını yakalayamadı, buna rağmen futbolun aslında ne kadar bozulduğunun ve ticarileştiğinin bir göstergesi olarak yine de ticari kaygılar yüzünden dünya kupasının en iyi oyuncusu seçildi. Bana göre 2014 Brezilya’nın en iyi futbolcusu Hollanda’lı Arjen Robben olmalıydı.
Neticede iyisiyle kötüsüyle bir dünya kupasını daha geride bıraktık. Bundan sonraki duraklar 2016’da Fransa’da düzenlenecek Avrupa futbol şampiyonası ve 2018’de Rusya’da oynanacak Dünya Kupası: Bakalım oralarda şampiyon kimler olacak ?