Yalnızlığı da gördüm, bir tek hasretinle baş edemedim diyordu Asya ‘İsyankar’ şarkısında yıllar önce. Ben askerdeyken epey popüler bir parçaydı ve tabii hepimiz en başta bir sevgilimiz varsa onu düşünürken bir yandan Beşiktaş hasreti de o günlerde zorluyordu. Hele 3-1’lik PSG galibiyetinde nöbette olmak çok ağır gelmişti. O sezonu Türkiye Kupası ve Cumhurbaşkanlığı kupası ile kapayan Beşiktaş oynadığı futbolla ara ara yine keyif veriyordu ama o performansı bütün maçlara yayma başarısını gösteremiyordu.
Bu sezonda ise Bilic zamanının hırsı ve takımdaşlığının yanında özellikle hücum bölgesinde hep yüreğim buruk olarak hatırlayacağım Gomez gibi 1. Kalite bir dünya çapında forvet performansı göremesem de yuvasına dönen Cenk’le birlikte o konunun da icabına bakıldı gibi görünüyor. Önemli eksiklerin olduğu buz gibi bir havada ve ikinci yarısı yoğun kar yağışı altında geçen maçta Beşiktaş rakibini yine boğdu ve adeta bir mengene gibi sıkarak posasını çıkardı. 97. Dakikada hala endorfin ve adrenalin patlaması yaşayan takım dur durak bilmeden saldırmaya devam ediyordu ki zaten bütün taraftarların istediği de budur! Trabzon ve Antalya maçlarında bitiricilik sorunu nedeniyle kaybedilen puanlardan sonra açıkçası bu akşam da ikinci gol geciktikçe bir kaza kurşunu ihtimali beni endişelendirmedi değil ama oyuna sonradan giren ‘has evlat’ Cenk fişi çekip işi bitirdi. Gökhan Töre’nin aldığı az süreye rağmen yıpranan ve yorulan Gençlerbirliği defansını sonlarda hallaç pamuğu gibi atması da seyre değerdi doğrusu.
Ghezzal’in sol ayağının içiyle attığı muhteşem golle perde açılınca açıkçası ikinci bir Karagümrük maçı performansı bekledim ama can derdindeki Gençlerbirliği de saygıyı hak eden kora kor bir mücadele sergileyince 4 gün önce çok yorucu bir 120 dakika oynayan takım Mesut Bakkal’ın aldığı dopingi yemişçesine sahada basmadık yer bırakmayan oyuncularla çok net bir galibiyet almayı başardı. Hiçbir futbolcuyu öne çıkarmak istemem çünkü belki biraz son haftalarda verimsiz gördüğüm N’Koudou, sıkı markaj altında boğulan ve mental/fiziksel olarak yorgun gördüğüm Aboubakar ve kendini inanılmaz geliştirmesine rağmen yetenek anlamında eksikleri olan Larin dışında herkese 10 üzerinden 10 verebilirim ama yanlış anlaşılmasın onlar da inanılmaz koşup ellerinden geleni yaptı. Hatta belki de kavanozun kapağını gevşetip başkasının açmasını sağlamak misali Cenk’e de kroşe ve aparkatları yemiş rakibi nakavt etmek düştü. Rakiplerimizin aksine hakemlik hiçbir olayın da yaşanmadığı bir maç olması da ayrıca önemliydi. Sergen hocanın maç sonrası röportajındaki serzenişleri de son derece yerindeydi çünkü son birkaç sezondur yaşananlara bakınca her türlü tedbiri almak son derece elzem görünüyor.
Çok yoğun bir maç temposundan çıkarak bu haftayı pas geçecek olan Beşiktaş’ta sakatların iyileşmesi ve dinlenmeyle birlikte Sergen Yalçın yine geniş ve futbol oynamaya aç kadroyla en iyi kombinasyonları eminim ki sahaya yansıtacaktır. Sergen hocanın yine çok beğendiğim Şenol Güneş’e göre bence üstün tarafı psikolojik savaşa da daha hazırlıklı olması. Yüz ifadelerine de dikkat edince aynı zamanda öğretmen olan Şenol Güneş’in tecrübesine sahip olmasa bile lider yapısıyla onun elinde olan malzemenin çok daha azıyla şu ana kadar büyük iş çıkardı. Negatif elektriği ve hiç gülmeyen stresli ifadesiyle Fenerbahçe’ye potansiyelinin altında futbol oynatan Aykut Kocaman’ın kazdığı kuyuya düşen Şenol Güneş maalesef o maçlar yönetimin de büyük hataları ve basiretsizlikleriyle birleşince takımın iki sezonunu da heba etmiş ve Galatasaray’ın önünü açmıştı. Manipülasyona açık ve geçmişi şaibelerle dolu ligimizde önümüzdeki haftalar ne olur bilinmez ama Beşiktaş bu futbolu oynamaya devam ederse en başta gönüllerin şampiyonluğunu ve ardından da ligin zirvesini kimseye bırakmaz. Yeter ki maçları herkes şerefiyle oynasın ve hak eden kazansın
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @gorkem7305