Bu maça çıkana kadar Fenerbahçe 1-0 öne geçtiği 7 karşılaşmanın tamamını kazanmış. Puan bile kaybetmemiş. Artık eskisi gibi büyük takımlarla Anadolu takımları arasındaki fark ta uçurum değil. Dolayısıyla maç içerisinde geriye düşünce işler iyice zorlaşıyor günümüzde. Erol Hoca da belli ki bu düşünceden yola çıkarak ”Aman ters bir golle yenik duruma düşmeyeyim. Hele hele paslaşmanın bu kadar zor olduğu bir zeminde geri dönmek iyice sıkıntılı olur” demiş. Hocanın bu düşüncesine katılıyorum ancak yine de geçen maçta nasıl ”topu rakibe bırakma” işini biraz abarttıysak, bu maçta da ”temkinli başlangıcı” biraz abarttık.
İşin doğrusu hücum anlamında hiç bir şey yapmadık 45 dakika boyunca. Tabii defanstan öylesine yavaş çıkıyorduk ki, böyle yavaş bir pas trafiği içerisinde rakibin kalabalık defansı arasında pozisyon bulmak oldukça zordu. Bu tip maçları ya duran toplar çözer, ya yetenekli oyuncuların şapkadan tavşan çıkartmasıyla öne geçersiniz, ya da rakip çıkarken topu kapar onları dengesiz yakalarsınız. İşte bunlardan üçüncüsü oldu ilk devrenin sonunda. Bu maç en beğendiğim isimlerden biri olan Nazım orta sahada araya girerek müthiş bir atak başlattı. Sonraki paslaşmalar, Sinan’ın sağ taraftan atağı sürükleyişi ve Pelkas’ın ustaca asisti harika bir golle sonuçlandı. Zaten orada maç ta bitti.
Maç bitti çünkü itiraf etmemiz gereken bir nokta daha var bugün biraz şansın yanımızda olduğunu gösteren. O da ikinci devre başladığı anda Erzurum 4 tane oyuncusunu değiştirmişti. Dirençli başladıkları oyunda bu sakatlıklar tempolarını kaybetmelerine sebep oldu. Sonrasında 2.devrenin başında hazırlanış açısından yine harika goller izledik. Vuruşlar kadar güzel olan verilen paslardı. Sinan 1 asist 1 golle morallendi. Pelkas yine tabelaya etki etmeye devam etti. Ozan-Gustavo idare ettiler, 60’tan sonra aktif dinlenmeye geçtiler. Thiam gol atamasa da katkı sağlamaya devam etti. Yine takım savunmasını önde başlatan adamdı. Sadık-Tisserand ikilisi de hatasız oynadı.
Yalnız Serdar’ın Corona sonrası yedek kulübesinde kalması inşallah ileride canımızı yakmaz. Bugün hoca haklı çıktı tercihinde ama özellikle hava toplarında daha etkili bir rakibe karşı yine Serdar’a ihtiyaç duyabiliriz. Ayrıca oyunun sıkıştığı ve bizim duran toplara kaldığımız bölümlerde yine en büyük silahımız Serdar olur. Ancak bir de yeni stoper transfer edilirse zaten o zaman defansta kartlar yeniden karıştırılır.
Kart demişken de bugün farklı skor yüzünden çok konuşulmayacak bir konuya değinmek istiyorum. İlk devre maç 0-0 iken son adam olarak kopup giden Sinan’ı Osman düşürdü. Bundan yıllar önce Antep’te aynı pozisyonda Hasan Ali’yi atan Serkan Tokat’ı dikkatli taraftarlarımız hatırlayacaktır. Mete Kalkavan ise çok kritik anda pozisyonu sarı kartla geçiştirdi. Bakın bu sezon Fenerbahçe Karagümrük, Göztepe, Denizli ve Kasımpaşa maçlarında hakemi de yenerek 3 puana ulaştı. Konya ve Antep maçlarında ise hakemi de yenemedi. Maçları kaybetti. Fenerbahçe bu kadar hakemlerle uğraşmak zorunda kalırken bakıyorsunuz sürekli şikayetçi olan iki kişi var Türk futbolunda; Sergen Yalçın ve Fatih Terim.
Fatih Hoca’nın kuşa döndürülen cezası bu hafta bitti. İlk röportajında kendisine büyük bir kıyak yapılmış olmasına rağmen ne kadar büyük haksızlıklara uğradığından dem vurdu. Onun sürekli kayrılıp sürekli mağduru oynayan tavrı baktı ki prim yapıyor Türkiye’de Sergen Hoca da onun izinden gidiyor. Dün hakemin tüm kritik kararları Beşiktaş lehine olmasına ve son dakikada bir penaltının es geçilmiş olmasına rağmen, Sergen Hoca çıkıp hakemden şikayet edebiliyor. Oysa gerçekler çok farklı.
Türkiye’de federasyonun geçen sezon transfer yaptırmadığı tek takım Fenerbahçe.
Atamalar yoluyla hakemlerin aleyhine yönlendirildiği tek takım Fenerbahçe.
Aleyhine kural hatası yapılan maç sonrası IFAB raporu hasıraltı edilen tek takım Fenerbahçe.
Tüm takım yöneticileri eleştiride bulunurken, en medeni ve en yapıcı eleştiride bulunan kulüp olarak federasyon tarafından alelacele cevap verilen tek kulüp Fenerbahçe.
Bu cevaplar sırasında her seferinde ”başarısızlığı örtmeye çalışıyorlar” algısıyla suçlanan tek kulüp Fenerbahçe.
Bu ülkede başına 3 Temmuz kumpası gelen, otobüsü kurşunlanan tek kulüp te Fenerbahçe.
Yani eğer mevcut düzenden şikayet etmesi gereken bir kulüp varsa o da kesinlikle Fenerbahçe’dir. Ancak işi gücü, tüm stratejisi algı operasyonu üzerine kurulu olanlar şikayetçi konumundadır Türkiye’de . Bu ”algıcılarla” mücadelenin tek ama tek yolu vardır. O da sahada çok kuvvetli olmaktır. Bugün belki 45+’da rakibi çözdük ve kuvvetli kalmaya devam ettik. Belki yine daha önce defalarca olduğu gibi hakemi de yendik. Ancak her zaman bu olmaz. O yüzden işi hakeme, şansa, 45+’ya ona buna bırakmamak için bizim de kalan haftalarda maçların başından itibaren daha baskılı ve tempolu oynamamız gerekiyor.
Daha gidecek çok yolumuz var, sürekli motive, konsantre ve güçlü kalmamız şart gözüküyor.
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72