https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

ULRICH VE DIETER HOENESS KARDEŞLER

Okunması Gerekenler

Ulrich ve Dieter Hoeness Kardeşler

Yaşları birbirlerine çok yakın olmasına rağmen kariyerlerinde bir arada oynama fırsatını hiç bulamamış olan Hoeness kardeşlerin futbol hayatı güzel bir Baden-Württemberg şehri olan Ulm’de başladı.

5 Ocak 1952 doğumlu olan Ulrich futbol hayatına VFB Ulm altyapısında başladıktan sonra 13 yaşındayken Ulm 1846 altyapısına geçti. 18 yaşına geldiğinde ünlü Bayern efsanesi Udo Lattek’in dikkatini çeken sol açık, 1970 senesinde giymeye başladığı Bayern Münih formasını 8 sene sırtından çıkarmayacaktı.

Kendisinden 1 yıl ve 2 gün daha genç olan, 7 Ocak 1953 doğumlu kardeşi Dieter de Uli ile aynı dönemde Vfb Ulm altyapısında başladığı futbol hayatını, 14 yaşında Ulm 1846’ye geçerek sürdürdü. Ağabeyinden farklı olarak 22 yaşına kadar amatör kümede oynamaya devam eden Dieter de sonunda dikkatleri çekmeyi başardı ve Vfb Stuttgart’ın kadrosuna dahil oldu.

Dieter alt liglerde savaşını sürdürürken ağabeyi Uli ise Bayern’de fırtınalar estiriyordu. 1973-74 sezonunun Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde Atletico Madrid’i 4-0 yenerek tarihinde Avrupa Şampiyonlugu’na uzanan ilk alman takımı olan Bayern’de, o gün oynadığı inanılmaz kontratak futbolu ve attığı iki golle, 22 yaşındaki Uli Hoeness de adını, Beckenbauer, Maier ve Müller’in yanına, efsanelerin arasına yazdırmıştı.

**Uli’nin sakatlığı

Alman futbolunun dünyayı kasıp kavurduğu 1972-77 arasındaki beş yılda, Bayern bu kupayı üstüste üç kez kaldırırken, ikinci şampiyonluğa uzanılan Leeds United maçında geçirdiği diz sakatlığı Uli’nin başarılarla dolu hikayesinde sonun baslangıcı anlamına geliyordu.
Bir daha asla eski Uli Hoeness olamadı. Evet, sakatlığından kağıt üstünde kurtuldu, 1978 sonuna kadar da Bayern formasını duzenli olarak giydi ama eski Uli haline dönemedi.

Çok genç bir yaşta, 27 yaşında asmak zorunda kaldığı kramponlarının ardından kulüp yöneticiliğine yönelen Ulrich “Uli” Hoeness, 35 kez giydiği milli forma ile de Euro 1972 ve 1974 Dunya Kupasi madalyalarının yanı sıra 5 de milli gol bıraktı ardında. Milli takımda kulüp kariyerinin aksine, daha çok iki penaltı ile anıldı: 1974 Dünya Kupası’nın unutulmaz final maçının hemen başında Cruyyf’a faul yaparak sebep olduğu penalty ve Euro 1976 turnuvasının penaltılara kalan Çekoslavakya finalinde üstten auta göndererek kupayı kaybetmelerine sebep olan penaltı…

**O yillarda Dieter…

Çok genç yaştayken Bayern tarafından fark edilen Uli’nin aksine küçük kardeş Dieter kendi yolunu savaşarak açmak zorundaydı. 1977 senesinde attığı 19 golle Vfb Stuttgart’ın Bundesliga’ya yükselmesinde önemli rol oynayan Dieter, 1978-79 sezonunda kaydettiği 16 golle Stuttgart’ın Bundesliga’yı ikinci sırada bitirmesinin de baş kahramanlarından olmuş ve en sonunda hayalindeki kırmızı beyazlı formaya kavuşmuştu.

Bayern forması ile, ağabeyi gibi, 8 sezon geçirmiş ve 5 Bundesliga, 3 de DFB Kupası’nı kariyer defterine işlemişti. Kariyerinin tek eksik halkası olan Avrupa Kupası hayali ise önce 1982’de Aston Villa’ya; 5 sene sonrasında, 1987 final maçinda ise, Futre ve Madjer’in gazabı altında Porto’ya kaybediliyor ve Dieter’in futbol kariyeri de bu maç ile, 34 yaşındayken, son buluyordu.

Nedendir bilinmez, sadece 6 kez giyebildiği milli takım forması ile 4 gol atarken, 60. dakikada Felix Magath’in yerine oyuna girdiği 1986 Dunya Kupası final maçında, 33 yıl ve 173 günlükken, sahadaki en yaşlı isim oluyordu. 0-2’den Rummenigge ve Völler’in golleriyle bir anda 2-2’ye taşınarak umutları yeşerten maçta son sözü Arjantinli Burruchaga söylüyor ve Dieter’in ilk ve son dünya kupası madalyası şansı da uçup gidiyordu.

Futbol labirentinin sürprizlerle dolu kıvrımları, aynı jenerasyona mensup olan iki yıldızın, aynı kulüpte oynamalarına rağmen, ne Bayern Münih’te ne de Alman Milli Takımı’nda aynı anda sahada olmalarına olanak tanımamıştı işte. Uli futbolu bırakır bırakmaz, Dieter onun yerine Bayern formasını sırtına geçirmiş, kim bilir, belki de pek çokları, aralarındaki fiziksel benzerliğe de kanarak, Uli’nin yerini Dieter’in almış olduğunu belli bir süre fark etmemiş dahi olabilir.

** Uli ve Dieter’in yöneticilik kariyeri…

Hoeness kardeşlerin hikayesi burada bitmiyor elbette. Dieter futbolu bıraktıktan sonra ilk 3 sene Bayern’in o zamanki sponsoru Commodore International’ın Halkla İlişkiler Müdürü olarak başladığı yöneticilik kariyerine, 1990-95 arası Vfb Stuttgart’ın Genel Müdürlüğü ile devam etti. Bir yıl sonra tam 13 yıl sürdüreceği Hertha Berlin İkinci Başkanlığı görevi ise onu bir sonraki işine, VFL Wolfsburg Genel Menecerligi’ne taşımıştı. Bu 13 yıl zarfında Hertha 1930lar’daki pırıltılı günlerine dönemese de iki Almanya Lig Kupası ve bir Intertoto Kupasını müzeye eklemiş, düzenli olarak Avrupa sahnesinde yer alan, saygın bir kulüp haline gelmişti.

Kaderin tuhaf bir oyunu ile 1986 dünya kupası final maçında yerine oyuna girdiği Felix Magath’ın iki sene süren Schalke 04 macerasından, efsane kabul edildiği Wolfsburg’a geri dönmesi Dieter’in de Wolfsburg kariyerinin sonunu getirdi. Bunun sebebi ağabey Uli Hoeness’in 2007’de Magath’I Bayern’den kovması mıydı bilinmez ama Hoeness kardeşlerin Magath ile yıldızının barışmadığı su götürmez bir gerçekti.

Uli’nin 2014’te söylediği “Felix Magath kontrol manyağı bir paranoyaktır, tüm oyuncuları ondan nefret eder. Simdi yurtdışında tanınmadığı için (Fulham) şansı var ama artık Almanya’da takım çalıştıramaz” sözleri o zamanlar Almanya’yı epeyi sallamıştı. Magath’ın Fulham’da fazla tutunamaması ve o günden beri herhangi bir takım çalıştırmamış olması da (sadece 1 sene Cin ve sezonu 6. olarak bitirebildi) dikkate değer.

** Zirveden cezaevine…

1952’nin soğuk bir Ocak günü, Ulm’lu bir kasabın oğlu olarak başlayan yaşamının onu götüreceği yerleri elbette ki, Uli de dahil kimse bilemezdi. Belki bugün bir sosis firmasının ortağı olması tahmin edilebilirdi ama ya diğer yasadikları?

1977’de yaşadığı diz sakatlığı hayatının en önemli olayı oldu belki de. Öyle ya, o sakatlık olmasa Uli muhtemelen en az bir 5 sene daha futbol oynamaya devam edecek, belki de kardeşi ile hem Bayern hem de Alman Milli Takimi formalarını beraberce giyecekti.
Eğer sakatlanmasa, 1980’lerin ilk yarısında kimlik değiştiren Bayern Münih şirketi, onu değil, bir başkasını Genel Menecer olarak atayacak, belki de Bayern Münih’in finansal hikayesi de farklı yazılacaktı.

Öncelikle şunun altını çizmek lazım: Uli Hoeness’in Bayern Münih Genel Menecerliğine getirildiği 1979-80 sezonuna kadar Bayern Münih 5 kez lig, 5 kez kupa, 3 kez Avrupa Kupası ve bir kez de Kupa Galipleri Kupası’nı kazanmıştı.

Görevinden istifa etmek zorunda kaldığı 14 Mart 2014 tarihine kadar ise Bayern Münih tam 19 lig, 12 kupa, 2 Şampiyonlar Ligi, bir UEFA Kupası, bir Süper Kupa, bir Kıtalararası Şampiyonluğu kupasını ve bir de FIFA Kulüpler Dünya Şampiyonluğu kupasını müzesine dizmiş, dünyanın en büyük dört kulübü arasındaki yerini garantilemişti.

Sportif başarıların finansal başarılardan bağımsız olarak gelemeyeceğinin bilincinde olan Bayern Münih, Uli Hoeness yönetiminde gelirlerini ve üye sayısını 20’ye katlamış, 340 milyon Euro’ya dünyanin en güzel stadlarından birine sahip olmuş ve 2012 yili itibarı ile net değerini 249 milyon Euro’ya yükseltirken, kulüp 2013’te marka değeri sıralamasında Manchester United’I geride bırakarak futbol dünyasının zirvesine yerleşmisti.
Sakat bir futbolcu tablosundan dünyanin en başarılı spor yöneticisi profillerinden birini çıkaran Uli Hoeness, 1982 yılında arka koltuğunda uyumakta olduğu küçük bir uçağın düştüğü ve iki arkadaşının hayatını kaybettiüi kazadan da sağ kurtulmuş, kadere bir çalım daha atmayı başarmıştı.

** Peki üçüncü çalımı atabilecek miydi?

20 Nisan 2013’te Uli Hoeness’in vergi kaçakçılığı suçlaması ile soruşturma altına alındığı haberleri Almanya’yı çalkaladı. İddialara göre Uli adı açıklanmayan bir isviçre bankası üzerinden yaptığı bir operasyon ile külliyetli miktarda bir meblağı Bavyera Eyaleti Vergi Daireleri yerine kendi hesaplarına yöneltmişti.

Artan eleştirilere rağmen mahkemenin başladığı Mart 2014’e kadar Uli Bayern Münih’te yürüttüğü yönetim görevlerinden istifa etmedi. Mahkemede 7 değişik operasyonla toplam 28.5 milyon Euro vergi kaçırdığını kabul eden Uli Hoeness, 13 Mart 2014 tarihinde suçlu bulunarak 3,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve aynı gün Bayern Münih’teki tüm görevlerinden istifa etti.

Kararı temyiz etmeyeceğini de ilan eden Uli 40 aylık cezasının yarısını yatmasi üzerine Mart 2016’da serbest bırakıldı. Cezasının son 14 ayini gündüzleri Bayern Münih genç takımları ile ilgili çalışmalara katılarak, akşamları ise cezaevine dönerek tamamlayan Uli, bu süre içinde kazandığı tüm paraları Bayern genç takımlarına bağışlamıştı.

Bayern Münih’te tekrar üst düzey bir görev alıp almayacağı hakkında ketumluğunu sürdüren Uli yaşadıklarını “Tek istediğim huzur, evimin önünde bekleyen gazeteciler olmadan Bayern maçlarına sıradan bir taraftar olarak gidebilmek, ağaçların arasında saklanan bir gazeteci var mı diye endişelenmeden karımla yürüyüş yapabilmek. “ diye özetlemisti.

Kadere üçüncü çalımı atmayı başaramayan Uli Hoeness’in tekrar Bayern Münih’te üst düzey bir görev alabilme ihtimali düşük gibi gözükse de “şirketler duygularla değil rakamlarla yönetilir” sözünü unutmayan Bayern genel kurulu Uli’yi 2016 Ağustos’unda tekrar başkanlığa seçti.

Kasım 2019’da, Bayern’de tam 49 yılını oyuncu ve yönetici olarak geçirdikten sonra emekliye ayrıldı. 1979’da göreve geldiğinde Bayern’in 12 çalışanı, 12 milyon DM geliri ve 8 milyon DM borcu vardı.
2018 Kasım ayında çalışan sayısı 1000’in üzerine, gelirler toplamı ise 650 milyon civarlarına çıkmıştı.

mail: tayfun.gerdan@abcspor.com

twitter: @tgerdan

Son Haberler

HEP SONLAR HATIRLANIR

Maç başlamadan önce sorsalar, ''Beşiktaş'ı 2-1 yeneceksin, razı mısın?'' diye, çoğumuz kabul ederdik herhalde. İstediği kadar sıkıntılı bir dönem...

Benzer Konular