“Kurtlukta düşeni yemek kanundur” diye son veriyordu hayatına Kara Kemal.
İzmir Suikasti’ni planlayan ekipten olduğu iddiası ile suçlu bulunan ve kellesine hükümet tarafından ödül konulan İttihatçıların İaşe Nazırı Kara Kemal, tavuk kümesinde güvenlik güçleri tarafından kıstırıldığında artık son anlarını yaşıyordu.
Kemal Tahir’in Kurt Kanunu adlı eserinde dile getirdiği bu son anlar tarihe geçecek şu cümleler ile nihayete eriyordu:
“Tarihin örneğini yazmadığı kurtlar boğuşmasına girip yenik düştük. Kurtlukta düşeni yemek kanundur.”
Bundan seneler önce bir yazımda GS’nin yapısının ve bu yapının gösterdiği özelliklerin entrika konusunda Bizans’ı bile gölgede bırakacak, hatta ona Beyoğlu Musiki Cemiyeti muamelesi yapacak seviyede olduğunu belirtmiştim. Sanıyorum Ünal Aysal dönemi idi ve yine bugünkü gibi kaotik bir ortam hâkimdi.
Aslına bakarsanız GS’de kılıçlar her zaman çekilmiş bekler ama yastık altına saklanır. Puslu havalarda kılıçlar yastık altından çıkar ve sağa sola sallanmaya başlar. Hava puslu olduğu için kim dost kim düşman tanıyamazsın ve kılıcı kime batırdığın belli olmaz.
Zaten en büyük sıkıntı da orada başlar zira kurt düşünce düşmanından gelen darbe değil de dostlarından gelen darbe ile aldığı yaralar daha çok acıtır.
2017-2018 sezonun ortasında ve bence UEFA kıskacında, tarihinin, finansal açıdan, en sıkıntılı dönemlerinden birinde yapılan seçim ile başa gelen yönetimin yaptıklarını beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz zaten hepsi internette var, açıp bakar değerlendirebilirsiniz ama asıl önemli olan şu anda UEFA kıskacının bitmesine aylar kala yaşananlardır.
İngilizlerin bir tabiri vardır, asıl oğlan gelinceye kadar geçici olarak işi idare edene “care taker” derler. İşte bu yönetim de ilk günden beri bende bu izlenimi uyandırmıştı. Anladığım kadarı ile camianın derinleri de bu şekilde düşünmüş olmalı ki, bugün sahnelenenler vuku buluyor.
Halihazırda iş başında olan yönetim UEFA’nın finansal müeyyidelerine, bence, kendi imkânları doğrultusunda cevap verebildi ama insan yönetimi konusunda ne kadar başarılı oldu, tartışılır. Sporun ve hayatın ana öğesinin insan olduğunu düşünürsek, neyleyim cebimdeki milyonları sen insanı yönetemeyince diyesi geliyor insanın.
Para ve insan yönetimindeki başarının sonuçlarını işte böyle kriz yönetimleri döneminde anlıyorsunuz. Bilanço en alt satırının kırmızı olmaması seni kurtarıyor gibi gözükse de sahaya çıkanlar Amerikan Doları değil insan sonuç olarak baktığınızda.
Genel kurul ve divanda yaşananlar, transfer dönemlerinde yaşananlar, teknik heyet ve futbolcularla yaşananlar, diğer kulüpler ve federasyon ile ilişkiler hep sıkıntılı oldu. Söylemek istenilenler ne kadar doğru olursa olsun üslup sebebi ile gerekli mesajlar genelde yanlış algı kurbanı oldu ve uzayın derinliklerindeki yerini aldı.
Bu yazıyı Erzurum maçı sonrası Terim’in söylediklerinden önce yazma kararı almıştım ama Hoca’nın söyledikleri de üzerine gelince daha da anlam kazandı. İçinden geçtiğimiz günler herkesin safları netleştirmeye çalıştığı bir döneme benziyor ve herkes güçlü olana yanaşmaya çalışıyor çünkü olası bir seçimde iktidar demek 2021 yazında kalkacak UEFA kısıtlaması akabinde transferde harcanacak paralar, medyaya ve taraftara yapılacak şov demek. TFF limiti ne olacak diye soracak olursanız, sahi TFF= Yalova Kaymakamı değil miydi yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum?
Maç sonrası Hoca’nın bahsettiği destek mesajı bence biraz da kendini seçim malzemesi yapmak isteyenlere idi. Herkes yönetime olduğunu düşündü ama kısmen öyle olsa da seçime yönelik de bir mesaj vardı.
Zaten yönetim de bu açıklamayı bu açıdan yorumladı, ya da yorumlamak zorunda kaldı zira olası bir seçimde Terim’in camia nezdindeki gücüne ihtiyacı vardı.
Kara Kemal tavuk kümesinde sıkışmış, ölmeye hazırlanırken ülkede sahneye konan ve eşi benzeri görülmemiş kurtlar boğuşmasından bahsediyordu. Kurtuluş Savaşı sonrası Cumhuriyeti kuranların birçoğu eski İttihatçı olsa da İttihatçılarla hesaplaşmak kaçınılmazdı. Bunu Atatürk de muhtelif defa dile getirmişti. İmparatorluğun fikren takriben son 50, fiilen 10 yılına damga vuran İttihatçılarla mücadele devrim kanunları çerçevesinde oldu çünkü şartlar tam tersi şekilde gerçekleşseydi yine devrim kuralları uygulanacaktı. Burada önemli olan puslu havada gelen darbe dostundan mı düşmanında mı onu kimse bilemedi ve birçok kişi kim vurdu kurbanı oldu.
Bu kadar sabır ile verilen finansal kurtuluş mücadelesi akabinde herkes tarafını seçip İstanbul’u Bizans’a çevirmeye başlamışken, kapalı kapılar ardında çatı adaylar, genç ve taze kanlar safları sıklaştırırken kim vurduya gidenin GS olmadığından hepimizin emin olması gerekir.
Peki, bu şartlarda bundan emin miyiz?
Ben emin değilim.
Herkese sıhhat, spor, akıl ve huzur dolu günler…
mail: osman.cetin@abcspor.com
twitter: @msdoc78