https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

UMUT VARSA UMUT VAR AMA BU HAKEMLERDEN HİÇ UMUDUM YOK 

Okunması Gerekenler

UMUT VARSA UMUT VAR AMA BU HAKEMLERDEN HİÇ UMUDUM YOK 

Ankaragücü maçında kaçırdığı golden beri gözümden epey düşen Diaby bugün Burak’la birlikte yokları oynayınca ileri uçta kilidi açmak oyuna sonradan giren Umut’a kaldı haliyle. Galatasaray maçında Beşiktaş’ı hayata döndüren Umut bu sefer de olası bir şampiyonluk yürüyüşünün kıvılcımını çaktı. 10 kişi kalmış bir rakibe karşı bu kadar zor gelen bir galibiyet bardağın boş tarafı olabilir ama kendi hatalarımızın yanı sıra dış etkenlerin varlığı da geceyi daha stresli hale soktu, onlara ayrıca geleceğim.

Bunca önemli konu varken Beşiktaş’ın elinde RTÜK’ün 25. yılını harıtlatan bir pankartla çıkmasını doğrusu yadırgadım. Sahadaki diziliş sakatlıkları düşününce ideal olandı ama N’Koudou bu sezon beni en çok heyecanlandıran oyuncu olduğu için eksikliği hissedildi. Beşiktaş karşısında dişli bir rakip olduğu zaman isabetli paslardan daha ziyade özellikle orta sahada El Neny – Atiba ikilisinin presiyle kaptığı toplarla etkili ataklara çıkabiliyor. Uzun atılan topların çoğu rakibe gidiyor ki sanırım Abdullah Avcı’nın pas oyununda bu kadar ısrar etmesinin nedeni de orta sahada kaliteli bir 10 numaranın eksikliği çünkü sahada veya televizyon başında maçları izlerken o araya bir türlü atılamayan toplar ve bitmeyen yan paslar bizi çıldırtmaya devam ediyor.

Atiba’yı mutlaka bir laboratuvarda incelemek ve ardından klonlamak lazım. Eğer küçük Noah babasının genetik yapısını aldıysa Atiba 15 yıl sonra emekli olunca oğlu yerini alabilir. Birkaç haftadır değme forvete taş çıkaran hareketlere bugün bir yenisini ekleyip rakibi 10 kişi bırakınca Beşiktaş için maç tabii ki bir nebze daha kolaylaştı. Ancak o avantajı pek değerlendirmeyi başaramayan Beşiktaş geri dönüşlerde zorlanırken başlangıcı %1000 faul olan (kırmızı kart da yanında gelebilirdi) bir pozisyonda ağır ofsayt kokan bir de gol yiyince bu lige ve Beşiktaş’a yakışan tuhaflık ve terslikler de gerçekleşmiş oldu. VAR hakeminin Vida’ya yapılan hareketi her açıdan inceleyip de faulü vermemesi tam bir skandaldır. Yayıncı kuruluşta gördüğünü bile inkar edebilen Güntekin Onay ve Metin Tekin’in yorumları da benim nezdimde hükümsüzdür. Devamında faulü yapan Koita’nın pozisyona girmesi de işin tuzu biberi. Zaten bu Koita’nın maçı kırmızı kart görmeden bitirmesi de ayrı bir rezalet. Son haftalarda ciddi form yakalayan Gökhan’ın kestiği ortaya top yere değmeden ‘benim’ diyen forvetin yapabileceği vuruşla beraberliği getiren Caner’in hırsı takımı da ateşledi ve sonrasında 10 dakika boyunca Beşiktaş rakip sahada büyük bir baskı kurdu.

İkinci yarıya siyah-beyazlılar yine baskılı başladı ama önemli oyuncularından yoksun Kasımpaşa defansa çekilip duvar örünce ve hızlı toplarla kontratağa çıkınca rakip ceza sahası çevresinde duvar paslarında genellikle pek başarılı olamayan Beşiktaş’ta özellikle Ljajic gibi uzaktan şut çekebilen bir futbolcunun varlığına rağmen takımın ısrarla duvar paslarıyla kaleye gitmeye çalışması beyhude bir çabaydı. Zaten bu akşam gelen gollerin hepsinin kanat ortalarından olması konuyu net bir şekilde özetliyor. Maçın belki de paslaşarak girilen en net pozisyonunda Burak’ın yaptığı son derece kötü vuruş yaşadığımız stresi uzattı ama gecenin kahramanlarından Gökhan Gönül’ün ikinci golde kestiği harika orta ve ardından uzatmalarda benim uzun zaman önce ümidi kestiğim Lens’in kendi çabasıyla getirdiği topu çizgiye kadar inerek ve daha da mucizevi olanı en sonunda saçmalamadan ortaya keserek Umut’a attırdığı gol Beşiktaş’ın uzun süredir hasret kaldığı bir görüntüydü. Geçen yılı bir Sarpsborg bir de yanlış hatırlamıyorsam Konya maçıyla bitiren, buna karşın verdiği zararlar saymakla bitmeyen Lens için hemen umutlanmak istemiyorum ama en azından iyi niyetinden ve mücadele etme isteğinden pek şüphe etmiyorum. Eğer Abdullah Avcı onu kazanabilirse büyük iş başarmış olur.

Sonuçta Beşiktaş’ın hala eksikleri var. İki yıl üst üste şampiyon olduğumuz performansın gerisindeyiz ama futbolcuların mücadele azmi, hocanın soğukkanlı ve disiplinli karakteri, yönetimin ciddiyeti ve çalışkanlığı ve taraftarın inancı bir araya gelince bu kötü ligde ‘neden şampiyonluk olmasın?’ diyebiliyoruz. Oturdu diye düşündüğüm savunma göbeğinde özellikle Roco bu akşam aksadı ve takımın genelinde ciddi bir fiziksel düşüş vardı. Yine de uzun yıllardır Beşiktaş’a çok ters gelen Konya ve Kasımpaşa deplasmanlarında alınan 6 puan elbette ki çok kıymetli. Yazının başındaki bardağın dolu tarafıysa 8 maçta 22 puanla ikinci sıraya yükselmeyi başarmış olması. Gerçekten alkışlanacak bir durum ve önümüzdeki haftalara umutla bakmamızı sağlıyor. Şimdilik bunun keyfini çıkaralım ve sahamızda oyanyacağımız Malatya maçına odaklanalım çünkü epey sıkıntılı günler yaşadık, bu kadar mutluluğu fazlasıyla hak ettik.

mail: gorkem.isik@abcspor.com

twitter: @gorkem7305

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

EUROLEAGUE’İN YENİ YÜZÜ, YÜKSELEN DEĞERİ PARİS BASKETBOL

Geçen sezonun EuroCup şampiyonu Paris Basketbol, ilk Euroleague sezonunda ne yapacak herkesçe soru işareti idi. T.J. Shorts gibi çok kısa...

Benzer Konular