https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

DİNAMİZM

Okunması Gerekenler

DİNAMİZM

Avrupa kupalarında mücadele eden takımlar, sezonun ilk yarısında birçok lig karşılaşmasını ya Avrupa maçı öncesi ya da Avrupa maçı sonrasında oynayacak. Galatasaray da o takımlardan biri ve Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden tek Türk temsilcisi. Bu mücadelenin, temponun içerisinde, oyuncuların maç seçme durumu olursa, puan kayıpları kaçınılmaz olur. Bazı maçlarda oyuncuların maç seçmesinden, Şampiyonlar Ligi konsantrasyonunu lige yansıtamadıklarını söylemek mümkün olsa da, Galatasaray-Sivasspor karşılaşması için bu durumun yaşandığını söylemek mümkün değil.

Fatih Terim, Gençlerbirliği maçı sonrası tespiti doğru yapmış ve sahada formanın hakkını veren futbolculara şans vermiş. Özellikle Şener, Ömer Bayram, Emre Mor ve Andone takıma dinamizm ve enerji kattı. Andone hariç bu oyuncular ve Emre Taşdemir, Adem Büyük’ü de ekleyebiliriz, düzenli forma şansı buldukları takdirde, A Milli takımı kadrosu için düşünülebilecek ve oyuncu havuzunda olduğunu tahmin ettiğim oyuncular. Euro 2020’ye katılım garantilendiğinde, bu isimler turnuvaya gitmek için kendilerini daha fazla göstermek isteyecek ve onların istekleri, Galatasaray’ın oyununa olumlu yansıyacaktır.

Sonuçtan bağımsız olarak, Galatasaray futbol takımının bu sezon ligde en fazla gol pozisyonuna girdiği, güzel futbol ve oyun kalitesinin doksan dakikanın önemli bir bölümüne yayıldığı bir karşılaşmaydı. Çok gol pozisyonuna girilmesi, Galatasaray’ın hanesine artı olarak yazılabilecekken, rakibe bol şans verilmesi, üzerinde düşünülmesi ve gerekli önlemlerin alınmasının şart olduğu gerçeğini hatırlattı. Sivasspor karşılaşmasında, taktiksel açıdan diğer maçlara göre birkaç farklılık vardı

. Öncelikle, diğer maçlarda yavaş tempoda oynayan Galatasaray, bu maçta biraz daha yüksek tempoda oynadı. Oyuncular topu ayaklarında fazla tutup vakit kaybetmektense, topu daha hızlı çevirdi. Önde baskıyla rakip hataya zorlanıp, bu sayede birkaç gol pozisyonu yakalandı ve yan-geriye paslar yerine biraz daha dikine paslarla oynayan bir Galatasaray seyrettik. Galatasaraylı futbolcular top Sivasspor’dayken genellikle doğru şekilde alan daraltıp rakibe pres uyguladı, ancak alan daraltıldığında, sahanın bazı bölgelerinde boşluk kaldığından dolayı Sivasspor baskıdan kurtulup, boşlukları değerlendirdi ve bu sayede birkaç gol pozisyonu yakaladı.

Bazı Galatasaraylı futbolcuları inceleyecek olursak;

-Muslera, iki gol yemesine rağmen yine birçok kritik kurtarış yaptı ve yine sahanın en iyilerinden biriydi. Muslera, zaten açık ara ligin en iyi kalecisiydi, bu sezon aradaki farkı daha da açmış gözüküyor ve formu ilk geldiği sezonki formuna yakın. Ancak, hemen hemen her maçta Muslera takımın en iyilerinden biri oluyorsa, takım savunmasında sorunlar var demektir.

-Şener, 21. dakikada çok kritik bir müdahalede bulunup Sivasspor’un olası golünü engelledi ve bir dakika sonra da Andone’nin golü geldi. Galatasaray’dan ezeli rakibe giden futbolcular genellikle üst düzey performans sergiler ancak rakipten Galatasaray’a gelen oyuncularda aynısını söylemek mümkün değil. Umarım, Şener bu klişeyi kırar ve Galatasaray’a uzun yıllar katkıda bulunur. Bana göre, Mariano bitik durumdayken, maalesef Linnes’ten faydalanılamıyorken, Şener sağ bekte ilk tercih olmalı. Özellikle, maçın ilk yarısında üst düzey oynadı. İkinci yarıda maç ritmi eksikliğinden dolayı yoruldu. Sadece maçın özetini seyreden biri, Şener’in kötü oynadığını düşünebilir, çünkü Sivasspor’un iki golü de kendi bölgesinden geldi. Bunun sebebi Şener’in hataları değil, orta sahadan gereken yardımın gelmemesiydi.

-Emre Taşdemir, bana göre en kaliteli olmasa da en yetenekli Türk sol bek. Potansiyeli ve sahaya yansıttıkları arasında büyük farklılık olduğunu düşünüyorum. Sakatlıklar ve Bursaspor’da yaşadığı sorunlar olmasaydı hem Galatasaray hem de A Milli takım için tartışmasız şekilde ilk sol bek tercihi olurdu. Maç eksikliği göze çarpsa da, aylardır resmi maça çıkmayan biri için fena oynamadı. Oyundan alınmasının sebebinin, kötü oynadığı için değil, fiziksel olarak yeterli seviyede olmadığı için olduğunu düşünüyorum.

-Nzonzi, puan farkı daha da açılmadıysa ve fazla gol yenmediyse, Muslera’yla birlikte en kritik role sahip oyuncu. Nzonzi üst düzey bir kesici, oyun kurulumunda da iyi ama top 1.bölgeden 2.bölgeye aktarılırken biraz daha sorumluluk almalı. Bu kapasitesi var ancak enerjisini dengeli kullanıyor. Fernando, bana göre Nzonzi kadar iyi bir kesici değildi ancak oyun kurulumunda Nzonzi’den daha fazla katkı sağlıyordu. Yine de Nzonzi mi Fernando mu diye soracak olursanız, sanki Nzonzi bir adım önde gibi gözüküyor ve daha istikrarlı bir performans sergiliyor. Yaşının daha genç olması da bir diğer avantajı ama Galatasaray’ın sezon sonu bonservisini almasının ya da tekrar kiralamasının zor olacağı fikrini taşıyorum.

-Belhanda, maçın ilk yarısında son haftalarda yaptığı pas kayıplarını tekrarladı, ikinci yarıdaysa biraz daha etkili oynadı. Yine de geçen sezonun ikinci yarısındaki performansından uzak olduğunu söylemek mümkün. Belhanda ile Feghouli’nin ücretlerine zam istediklerine dair haberler çıkmıştı. Eğer, geçen sezonki formlarından uzak olmalarının sebebi buysa, bu düşüncelerinden vazgeçmelerini öneririm, çünkü Avrupa’da Galatasaray’da aldıkları maaşları alabilmeleri mümkün değil.

-Emre Mor, topsuz oyunda kaybolsa da top kendisiyken fark yaratabilecek yeteneklere fazlasıyla sahip. Maçtaki gol pozisyonlarına dikkat edecek olursanız, Emre Mor’un şut yerine pas tercihleri Galatasaray’ın üç gol pozisyonuna girmesini sağladı. Eskiden olsa muhtemelen pas yerine ya çalımı ya da şutu tercih ederdi. Sivasspor karşılaşmasında hem bireysel yeteneklerini sergiledi hem de takımın hücum yönüne katkı sağladı, savunmaya az yardım etmesi eksik olduğu noktalardan biri.

-Andone, yapılması gereken her şeyi yaptı. Attı, penaltı yaptırdı, asist yapması da işten değildi. Rakip savunmanın üstüne doğru top sürdüğü her an tehlike yarattı. Böyle oynamaya devam ederse, Hagi, Popescu, Filipescu gibi Galatasaray’a önemli katkılar sağlayan Rumen oyuncuların yanına ismini yazdırması olası gözüküyor. Andone’nin bugünkü oyunu, 4-4-2 dizilişini de Fatih Terim için ihtimaller arasına ekliyor. İkinci yarının başında bir pozisyonda sağ beke gidip, top kapıp faul alması konsantrasyonunu, Real Madrid maçında ve Vodafone’da oynamayı ne kadar istediğini açıkça gösteriyor.

Galatasaray’ın özellikle de iç sahada oynadığı karşılaşmalarda, beklerin alan genişletmesi ve açtıkları ortalar oyun planının önemli bir parçası. Yalnız, gözüme çarpan bir eksiklik, açılan ortalarda ceza sahası içinde yeterli kalabalığın sağlanamaması. Şenol Güneş’in, kanat oyuncularına dayalı oyun anlayışında, top Quaresma’dayken santrafor, Babel, Talisca, hatta bazen orta sahadan da bir kişi ceza sahasına koşular yapıp, bu sayede birçok gol pozisyonu yakalıyorlardı. Galatasaray, bu konuda gelişim kaydetmeli diye düşünüyorum.

Bir diğer eksiklik, iç sahada savunma hattı öndeyken, savunma arkasına atılan uzun paslar tehlike yaratıyor. Bu zaaf, Sivasspor karşılaşmasında da devam etti. Ali Sami Yen’e gelen tüm Anadolu takımları aynı dizilişle, benzer oyun anlayışıyla oynuyor. Savunmaya çekiliyorlar, alan daraltıyorlar, topu Galatasaray’a bırakıp, top kendilerine geçince de savunma arkası paslarla kontra deniyorlar. Rakibin ne yapacağı az çok belliyken, Galatasaray futbol takımının savunma arkası paslara çözüm üretmesi gerekiyor.

Hakemin gösterdiği kırmızı kartın hatalı olduğunu düşünüyorum. Coffie bence kasıtlı olarak ayağa basmadı. Eğer, kart göstermeden VAR’a danışsaydı, muhtemelen böyle bir karar vermezdi. Yanlış hatırlamıyorsam, hakemlere mümkün oldukça VAR’a gitmemeye çalışın diye bir talimat geldi. Bu durum, büyük risk taşıyor. Premier Lig’de de böyle bir durum var ancak orada tempo yüksek seviyede ve hakemler zaten oyunun durmaması, akıcılığını kaybetmemesi için büyük önem gösteriyorlar. Ligimizde, hakemlerin hem oyunu sürekli durdurup tempoyu düşürmesi hem de VAR’a danışmayıp tempoyu düşürmeyeceklerine inanması çelişkiden başka bir şey değil. Önümüzdeki hafta derbi de varken, geçen sezon Galatasaray aleyhine dört derbinin üçünde maçın sonucuna direkt etki edilmişken, hakemlerin VAR konusunda biraz daha dikkatli olmaları gerekiyor.

Bir diğer konu da çizilen ofsayt çizgisi. Saliseler içerisinde iki farklı ofsayt çizgisi çizilebilir ve ben ofsayt çizgisini çizenlere güvenmiyorum. Birçok futbolseverin de güvendiğini düşünmüyorum. Tüm bunları önlemenin tek yolu da, VAR konuşmalarının kamuoyuyla paylaşılması olarak gözüküyor. Tabii, paylaşacak cesareti göstereceklerini de düşünmüyorum.

Sivasspor karşılaşması son dakikaları stresli geçse de, bana göre Galatasaray’ın takım halinde oyununda ve bireysel performanslarda gelişim gösterdiği bir maç oldu. Zaten, öyle bir Gençlerbirliği maçı oynandı ki, gelişim göstermemek pek mümkün gözükmüyordu. Sanırım, üç puanı getiren en önemli faktör, formanın hakkını veren oyuncuların gösterdiği dinamizm oldu.

Yine de, Sivasspor maçında rakibe tanınan fırsatlar Real Madrid’e tanınırsa cezayı keserler. Hem Galatasaray hem de Real Madrid için altı puanlık bir maç oynanacak. İç sahada onlara karşı şansımız tutuyor, finalde kendilerini yenip Avrupa Kupasını Türkiye’ye getirmişliğimiz de var. Yani, psikolojik üstünlük bizde. Barcelona maçının ertelenmesi ve Real Madrid’in tüm konsantrasyonunu bu maça verecek olması Galatasaray açısından dezavantaj. Dezavantajı avantaja çevirecek etkenlerse, onlardan daha fazla istemek, onlardan daha fazla mücadele etmek, onlardan daha fazla konsantre olmak. Bir de, Galatasaray’a yakışan oyunu oynamak.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: emre.cihangir@abcspor.com

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

QUADRUPLE-DOUBLE, NBA TARİHİNDE SADECE 4 KEZ

NBA'de double-double hemen her maç, triple double'da her sezon onlarca kez gördüğümüz istatistiklerdir. Peki ya quadruple-double ? 350 bine yakın oyuncunun...

Benzer Konular