Öncelikle herkese tekrar merhaba. Uzun bir aradan sonra farklı bir galibiyetin üzerine yazmanın keyfini paylaşmak güzel bir duygu. Gerçi bizim klasik yazılı ve görüntülü medyanın üzerine bir de sosyal medya fenomeni de eklenince fazla bilgi ve onun yarattığı kirlilikten kurtulmak maalesef mümkün değil ama bu bilgi bombardımanını damıtıp süzmek bizim elimizde. Ben de geçtiğimiz 3 ay boyunca bunu yaptım ve sadece uzaktan izledim. Çünkü yıllardır her yaz döneminde çıkan ve %80’i gerçekleşmeyen transfer haberleri de bütün futbolcuların denendiği hazırlık maçları da fazla umrumda değildi.
Sonuç olarak parasızlıktan gecikmeli yapılan ama bana göre fena olmayan transferler takıma katkı yapacak gibi görünüyor. Bu arada gelenler kadar kurtulunması gereken oyuncular listesinin bana göre başında yer alan Quaresma zaten geçen sezonu da yarardan çok takıma zarar vererek geçirdikten sonra daha fazla yıpranmadan ve yıpratmadan gitmeliydi ama henüz bu gerçekleşmedi. Gitmeyecekse de en iyi ihtimal yedek soyunması en doğrusu olacaktır. Quaresma’nın geçen yıl da sakat olduğu bir dönem Beşiktaş daha ‘takım’ gibi ve daha modern bir futbol oynayarak epey de puan toplamıştı ki bu bile anlamak isteyene bir şeyler anlatıyordu…
Geçen hafta Sivas deplasmanında alınan ağır yenilgi ve umut vermeyen kötü futbol tabii ki bütün Beşiktaşlıları endişeye sevk etti. Bu akşam stada giderken her ne kadar rakip geçen yıl son anda kümede kalan ve ilk hafta kendi sahasında yenilen Göztepe de olsa kimse tam anlamıyla rahat değildi çünkü Beşiktaş’ın ne yapacağı çok belirsizdi. Daha ikinci haftada alınabilecek bir yenilgi ise yeni felaket senaryoları yazılmasına neden olacaktı.
Bu ahval ve şerait altında stadı bir Cuma ve yaz günü için epeyce dolduran taraftarının da desteğiyle takım maça iyi başladı. Ancak saman alevi gibi geçen bir 5-6 dakikadan sonra golün geldiği 45. Dakikaya kadar oynanan (veya oynanamayan) futbol saç baş yoldurdu. Birbirini sanki hiç tanımayan acemiler mangası gibi sürekli yan ve geri pas yaparak ve geriden oyun kuramadan ne yapılabileceği konusunda kafamda çok ciddi soru işaretleri oluşmaya başlamıştı. Bu kadar kötü futbola rağmen iki şutumuzun direkten dönmesi ve rakibin neredeyse hiçbir ciddi atağının olamaması ise sadece Göztepe’nin gerçekten çok kötü olmasıyla açıklanabilir bana göre. Bu oyunla ligde kalmaları mucize olur, bu kadar net söyleyebilirim.
İkinci yarıda ise yine taraftarın ilk yarının sonunda gelen golün de verdiği moralle takımı ateşlemesi meyvelerini çabuk verdi ve maç art arda gelen iki golle bitti. Sonrasında futbolcular daha becerikli ve daha az lakayt olsalar fark rahatlıkla artabilirdi ama Beşiktaş ihtiyacı olan morali ve coşkuyu zaten bulmuştu. Kadro açıklandığında benim de tepkimi çeken Caner’in ilk golde asist yapması ve geçen yıl Kayseri’deki son dakika golüne benzeyen 2. Golü sanırım herkesi epey mahcup etti ama ben zaten Caner’in sol bek olarak oynamasına karşıyım, sol açık olarak eğer günündeyse ve hakemle uğraşmazsa Türkiye’nin en iyi orta yapan futbolcularından birisidir. Ljajic’in kendi hırsı ve becerisiyle getirip Beto’nun hatasıyla attığı gol de Göztepe savunmasının ve kalecisinin ne kadar kötü olduğunu bir kez daha gösterdi. Medel – Necip değişikliği hangi akla hizmet yapıldı açıkçası ben anlayamadım çünkü Necip de aynı Pektemek gibi bana göre bu saatten sonra Beşiktaş’ta kesinlikle düşünülmemesi, yerine gençlere şans verilmesi gereken bir futbolcu. Lens için zaten yazmaktan sıkıldım, adamın yıldızı Beşiktaş’la bir türlü barışmıyor, zorla güzellik olmuyor. Slimani’nin bile Monaco’ya transfer olabilmesi Lens’ten kurtulabilmemiz konusunda bana bir umut veriyor, hayırlısı diyelim. Bir de bazı oyuncular bazı takımlarda randıman veremez. Lens’in de durumu bu.
Karius’un kaleyi yeniden devralması savunmaya da güven verdi, Ruiz Vida ile iyi bir ikili olabileceğinin sinyallerini verdi ve sanırım en önemlisi de Oğuzhan’da uzun bir süreden sonra ilk kez bir ışık gördüm. Zaten Oğuzhan 2015-16 ve 2016-17 sezonlarında oynadığı futbola yaklaşırsa Beşiktaş çok rahatlar. Ben Şenol hocanın kendisine epey şans verdiğini ama değerlendiremediğini, şimdi Abdullah Avcı ile birlikte yeni bir başlangıcın kendisi için de artık şart olduğunu düşünüyorum. Oynadığı süre içnde N’Koudou çok iyi sinyaller verdi. Daha birkaç gün önce transfer olmasına rağmen belki daha ismini bile tam bilmediği oyuncularla gösterdiği performans güzeldi. Güven ileride iyi bir golcü olacak ama Beşiktaş’ta tek forvet oynamanın ağırlığını kaldırabilecek seviyede değil. Gol yollarındaki tıkanıklığın aşılması için Burak’ın dönmesi şart ama bu bölgeye bir transfer de elzem çünkü Beşiktaş bu yıl UEFA ve Türkiye kupasında da iyi bir noktayı hedeflemeli.
Son olarak Abdullah Avcı’ya gelirsek, o da aynı Şenol Güneş’in Beşiktaş’a geldiği zaman gibi bir kendini yeniden kanıtlama çabası içinde ve ben başarılı olabileceğine inanıyorum. Kulübün son derece yanlış yönettiği Orhan Ak krizinde de kendisinin istifasıyla önemli bir safra atılmış oldu ve taraftara rağmen kulüp yönetilemeyeceği de umarım anlaşıldı. Avcı yıllardır son düzlükte arkasında bir camianın olmamasının dezavantajını yaşadı ama artık öyle bir handikapı da kalmadı. Yeter ki takım yaratma sürecinde elini çabuk tutsun ve futbolcuları sistemine değil, sistemini oyunculara göre kurgulasın.
Bugün bütün kamuoyunu meşgul eden ve haklı olarak büyük infial yaratan Emine Bulut cinayetine maçın başında gösterilen tepki ve saygı duruşu son derece yerindeydi. Bu tür cinayetlerin önüne geçmek için futbolda şiddeti engellemek adına passolig sistemini getiren hükümetin kadına şiddet konusunda çok daha kararlı yaptırımları hayata geçirmesini beklemek de sanırım en doğal hakkımızdır.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @gorkem7305