Açıkçası bu akşam maça giderken içimde bir endişe yok değildi. Uzun yıllardır şansımızın tutmadığı ve üstelik FB ve GS’nin elinden son üç ayda iki kupa almayı başaran Akhisar bir zamanlar köftesini yemeyi reddedecek kadar sinirlerimi bozmuştu. Ne var ki korktuğumun aksine üstelik de Perşembe günü ikinci yarıda uyutan kadronun aynısı sanki bir dönüşüm geçirmiş, bambaşka bir takım haline gelmişti. Art arda kaçan gollerin bir tanesinde oturduğum koltuğu yumrukladıktan sonra geçen yıl tonlarca gol ve bir penaltı kaçırdığımız Akhisar maçı aklıma geldi ve içimi büyük bir karamsarlık kapladı çünkü aynı senaryonun tekrar edeceğini düşündüm. Neyse ki bitime 6 dakika kala önce Pepe’nin harika kafası ve ardından Babel’in golüyle tribünler rahatladı ve devre arasıyla birlikte tam gevşemeye hazırlanırken bilgi akışının hiç durmadığı sanal dünyadan TL ile ilgili kara haberler gelmeye başladı. Ağız tadıyla maç izlerken bir anda yine 90 dakikalığına da olsa ülke gerçeklerinden kaçmayı başaramadık ve ikinci yarıyı bu halet-i ruhiye ile izlemeye başladık.
Beşiktaş’ta adettir, herşey çok iyi giderken genelde kendi ayağına kurşunu sıkıverir. Bugün de karavana atışları ile meşhur olağan şüphelilerden Necip yaptığı felaket hata ile özümüze dönmemizi ve kalan 35 dakikayı stres içinde izlememizi sağladı. O dakikaya kadar dişe dokunur pozisyonu olmayan Akhisar ilk tehlikeli atağında golü buldu. Sonrasında yine hücumda başlayan bir hatalar zinciriyle ikinci golü yememize ramak kalmışken bulduğumuz bazı net pozisyonları da harcamaya devam ettik. Ilk yarıdaki güzel futbolu ve ikinci yarıda anlık bazı hatalar ve konsantrasyon kayıplarını saymazsak Beşiktaş’ın bu akşam gayet iyi bir maç çıkardığını söyleyebilirim.
Sezonun ilk yazısı olmakla birlikte Torshavn ve Linz maçlarını da statta izledim ama ilkinde rakibin aşırı zayıflığı nedeniyle, ikincisinde ise takımı hiç beğenip ilham alamadığımı için yazmadım. Bir de taşların yerine oturmasını bekledim. Bu akşam kısır geçen transfer sezonunda sık sık tekrar ettiğim ‘In Şenol Hoca We Trust’ düşüncemde ne kadar haklı olduğumu anladım. Elindeki en önemli silahı Talisca’yı, defansta Tosic’i, kalede güven veren Fabri’yi kaybeden kurt hoca eldeki malzemeden yine helvayı pişirmeyi başaracak gibi görünüyor. Beşiktaş’ta şu ana kadar izlediğim maçlarda diğer hoşuma giden bir nokta ise futbolcuların ciddiyeti ve motivasyonu. Bunu aşılayan da kesinlikle hoca ve bu akşam takımı özleyen taraftarın da iyi performanstaki katkısını yadsıyamayız. Takım coşunca taraftar da ona eşlik ediyor ve ortaya birbirini besleyen tek vücut olmuş izlemesi zevk veren bir organizma çıkıyor.
Beşiktaş’ta lig ve Avrupa’da başarı için elzem olanlar içinde en başta güven veren bir kaleciyi sayıyorum. Tolga için kötü kaleci diyemem ama kaleci pozisyonu futboldaki en bireysel sporlara yakın pozisyondur ve çelik gibi sağlam sinir gerektirir. Kaleci yalnız adamdır ve o yalnızlığa ve olası hatalara direnebilecek mental güce sahip olması gerekir. Seyirciyle arasındaki bağ pamuk ipliğine bağlı olan Tolga özellikle Fabri’nin ve her modern kalecinin sahip olması gereken ayak hakimiyetinden yoksun olduğu için Linz maçında olduğu gibi her zaman takımın başını yakabilir. Brugge, Sporting Lizbon ve Akhisar maçları maalesef hafızalarda yerini koruyor. Abilik rolünde evet ama takımın as kalecisi olarak hayır diyorum. Defansın orta ikilisinde sanırım Vida’yı mutlaka satmak isteyen yönetim orada girişimlerine devam ettiği için bu akşam ilk izlenimim gayet olumlu olan Roco-Pepe ikilisi banko gibi görünüyor. İlk kez oynayan Roco güvenli tavırları, fiziği ve hava hakimiyetiyle geçer not aldı. Tolgay’ın mevcut form durumu tatmin edici değil maalesef ama gerçek kapasitesini bildiğim için izlemeye devam diyorum. Sağ bekte Gökhan Gönül’e bir alternatif şart. Solda ise Adriano ve Caner varken sorun görmüyorum.
Geçen sezon çok büyük hayal kırıklığı yaratan Oğuzhan bu sezon nispeten daha iyi başladı ama bazen fazla fantaziye kaçması, ekstra pasları ve top kayıpları can sıkıyor. Burada gerçek bir 10 numara transferi yapılırsa Oğuzhan’ın da rahatlayacağını ve veriminin artacağını düşünüyorum. Medel bıraktığı yerden devam ediyor, her maçın en iyi üç adamı içinde yer almaya aday bir görüntü çiziyor. Asıl güzel sürpriz ise ciddi şekilde vites yükselten ve iştahlı görüntüsüyle özlenen formuna dönüş sinyalleri veren Lens. O da geçen sezonun Oğuzhan ile birlikte en kötü oyuncusuydu ama şu ana kadar ciddi bir silkinme var, umarım böyle devam eder. Gelelim takımın asıl kanayan yarasına; hücumda Larin gelişmeye açık yetenekli bir genç arkadaş ama kesinlikle Beşiktaş’ın birinci forveti şu anda olamaz. Buraya Negredo’dan yüksek maaşı nedeniyle bir an önce kurtulup takviye yapmak şart yoksa geçen sezon gibi yine kaçan onlarca gole ah vah edip dururuz. Vagner Love da bu akşam daha gayretliydi ama artık kendisinden maalesef geçmiş, caipirinha içip Rio’da gün batımını izleme vakti gelmiş.
Sonuç olarak ben bu akşam olumlu sinyaller aldım ama yukarıda saydığım takviyeler şart. Ülkenin mevcut ekonomik ortamında yönetimin de tabii eli bağlı ama her şerde bir hayır vardır deyip yıllarca sokağa attığımız bazı paraları altyapıya harcarsak bir zamanlar Serpil Hamdi Tüzün hocanın çıkardığı cevherleri çıkartabiliriz. Saat 02:00 itibariyle yazımı bitirirken tek dileğim ise kabus gibi geçen bir haftanın ardından daha iyi bir sabaha uyanmak.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @saturnocontro3