Yanlış ligin bile sezonda iki defa doğruyu göstermesi gibi Cuma günü Fenerbahçe nihayet kötü futbolunun karşılığını alınca bir anda o maç fazlasıyla elde edilen 5 puanlık avantaj da çok bulanık hale gelmişti. Her ne kadar Mustafa Denizli bitti demeden Galatasaray’ın şansı bitmese de o cenahta da görünen köy uzun zamandır kılavuz istemiyordu. Hele ki Yıldırım-Özbek atışması Demirel’in 70’li yıllarda karşıt görüşlerin birbirleriyle kavgalarını betimlemede kullandığı sevimsiz benzetmeyi hatırlatıyordu. Yani, Beşiktaş’ın görünüşe göre rakibi kendisiydi ama kimseden de çekmemişti kendinden çektiği kadar!
İşte bu ahval ve şerait altında futbola olan susuzluğu hiç dinmeyen Beşiktaş seyircisi ve futbol takımı yayından fırlamaya hazır bir ok gibi saat 19.00’u beklemeye koyulmuştu. Maçın henüz 14. saniyesinde G.Antep’in golle burun buruna gelmesi ve Tolga’nın devamı gelecek kurtarışların ilkini gerçekleştirmesi şüphesiz gecenin beklenmeyen olaylarıydı. Ondan sonrası ise ilk şoku atlatan Beşiktaş’ın sahanın her yerinde yaptığı presle ve bol pasla rakibi bunaltması şeklinde devam ediyordu ki bunda hiçbir sürpriz yoktu. Rhodolfo’nun sakatlandığı pozisyonda herhangi bir darbenin olmaması ise hemen akla kötü olasılıkları getiriyordu ki nitekim maçtan sonra kendisinin sezonu kapattığı bilgisi geliyordu.
Diğer stoperini 7 milyon Euro gibi cazip bir fiyatla satan yönetim ve bu satıştan çok da memnun olmayan hoca için bu sakatlık gerçekten çok büyük bir talihsizlikti. Çizdiği efendi portreyle takım içinde de çok sevilen ve takımın bu noktaya gelmesinde ciddi emeği olan Rhodolfo’nun maçın ardından arkadaşları için de ne denli büyük bir kayıp olduğunu İsmail’in sözleri çok güzel özetliyordu. İsmail demişken, bu akşam oynadığı topla gerçekten parmak ısırttı. Hem defansta, hem de hücumda çok çalıştı, son golde de Gomez’e nefis bir asist yaptı.
Aslında Beşiktaş atak futbolunun meyvesini daha erken ve daha şık bir golle almalıydı ama bazen rakibi aparkatlarla çok bunalttıktan sonra küçük bir fiskenin devirmesi gibi Gökhan’ın orta niyetiyle yolladığı topu G.Antep kalecisi Alperen’in kolunun altından içeri alması tam olarak da böyleydi. Ardından abandone olmuş rakibin toparlanmasına fırsat vermeden Oğuzhan’ın şapkadan çıkardığı bilmem kaçıncı tavşanla Antep’in gardı düşmüştü. Bu akşam gol atmak için çırpınan Gomez’i mutlu etmek için arkadaşlarının çabaları da sonunda panzerin muradına ermesini sağladı ve harika asistleri kalitesiyle gole çevirip gol krallığında yarıştığı Eto’o’ya da gözdağı verdi.
Bugün Beşiktaş makinesinin bütün dişlileri kusursuza yakın işledi. Iki yeni stoper yerlerinde hiç sırıtmazken bunda ekibin kollektif oyunu da elbette çok önemliydi. Atiba yine her yere yetişti ve sigorta görevini yerine getirdi ve yüksek pas yüzdesiyle büyük güven verdi. Yine de gerçekçi olmak adına birinci kalecisi sakat olan ve Muhammet Demir’i satan G.Antep takımının özellikle yediği golden sonra direncini kaybetmesi de Beşiktaş’ın ekmeğine çok yağ sürdü ama bu takımdaki istek ve dayanışma o kadar üst düzeyde ki bir şekilde kilitler çok daha sağlam olsa da açmayı başarıyor.
Bundan sonra Fenerbahçe’yle amansız bir yarış olacak ve o güne kadar kayıpsız gelirsek Kadıköy’de alınacak 1 puan bile şampiyonluk yolunda avantajımızı korumamızı sağlayabilir. Kendi sahasında çok zor puan kaybeden Fenerbahçe’ye karşı kendi sahası olmadan 3 sezondur mücadele eden Beşiktaş için stat hasretinin bitmesi yakın gözüküyor ama bu kadar sabrettikten sonra aceleye getirip zemin oturmadan Vodafone Arena’da açılış yapmak da yanlış olur. Üç yıl bekledikten sonra günlerin ve haftaların artık bir önemi yok çünkü bu takım o kolej havasını yakaladı ve İngiltere’deki Leicester City örneği kadar endüstriyel futbolun dışında kalmasa da maddi güç olarak önündeki iki rakibine karşı özveri, gurur ve mücadeleyi ön plana koyarak hedefe emin adımlarla gidiyor.
Noktayı koyarken biraz da o kolej takımı yıllarının romantizmine ithafen rahmetli Ferdi Özbeğen’in ‘İşte Bu Bizim Hikayemiz’ şarkısının dizeleri aklıma geliyor:
Seni gördüğüm o günden beri
Kalbim perişan gönlüm bir deli
Sana yazdığım beni anlatan aşkımla dolu bu sözlerimiİşte bu bizim hikayemiz öyle saf öyle temiz
Kenetlenmiş ayrılamaz kalbimizde ellerimiz
Kalbim perişan gönlüm bir deli
Sana yazdığım beni anlatan aşkımla dolu bu sözlerimiİşte bu bizim hikayemiz öyle saf öyle temiz
Kenetlenmiş ayrılamaz kalbimizde ellerimiz
Bu saf ve temiz hikaye Mayıs ayında zaferle taçlanırsa çekilen bunca sıkıntıların karşılığı alınmış olur. Zaman, Kartal’ın tekrar yükseklerde uçma zamanı…
mail : gorkem.isik@abcspor.com
twitter : @saturnocontro3