Skor güzel, büyük ihtimal gruplara kalmak ta güzel, en güzeli de önümüzdeki yıllarda daha üst torbalarda yeralıp seribaşı olmamızı sağlayacak puanları almaya başlamamız. Ancak önemli olan tüm bu artıların yanında gereken dersleri çıkartabiliyor olmak.
Öncelikle şunu bir kenara koyalım, ilk devre hakem Caner’in hareketi sonrası penaltı ve ikinci sarıdan kırmızı kart kararı verse ağzımızı açamazdık.Aynı şekilde son dakikada o golü biz yesek ”faul” diye ortalığı inletiyorduk. Hakem açısından çok ama çok şanslı olduğumuz bir maç. Başımıza ciddi bela alabilirdik!
Oyuna gelirsek,hoca aynı şablonda ve oyuncularda ısrar ediyor, tabii ki sezonun çok başlarındayız ve hepimizin mümkün olduğunca sabırlı olması gerekiyor ancak bu rakibe karşı insan ister istemez daha baskılı bir oyun beklentisi içine giriyor. Şimdilik beklenen baskıya ve hücum zenginliğine ulaşamadığımız kesin, gol pozisyonu sayısındaki artışa rağmen.
Bunun sebeplerinden biri maalesef beni Van Persie transferi kadar heyecanlandıran Nani. Hani okulun bahçesinde yarı boyunda çocuklara karşı oynayan abiler olur ya, küçümser karşısındakini çünkü adı üstünde ”küçüktür” kendisinden karşısındaki. Sanki Nani o havada oynuyor biraz. Bu isteğiyle ve temposuyla Alper veya Volkan Şen tarafından ismine ve kariyerine bakılmaksızın yedek kulübesi tozu yutmaya gönderilebilir.
Hatta gönderilmesi de gerekir. Çünkü takım içindeki ”adalet duygusu” çok önemlidir. Eğer bazı oyuncular performansıyla değil de ismiyle oynamayı sürdürüyorsa adalet duygusu sarsılır. Virüs gibi sarar vücudu hastalık her tarafa yayılır. Bir bakarsın takımın coşkusu ve isteği dibe inmiş, aynı geçen sezon Emenike ısrarı sonrasında yaşandığı gibi. O yüzden aman dikkat diyorum. Bu kadar geniş ve kaliteli kadro kurulduktan sonra kimse yerini garanti görmemeli,bıkmadan usanmadan çalışmalı. Takım içindeki adalet duygusu da hiç ama hiç kaybolmamalı.
Maalesef Portekizli futbolcularda bu konuda bazı eksiklikler var. Beşiktaş bu dertten çok çekti. Fenerbahçe Alves’in Galatasaray maçında yaptığı tek bir sorumsuzlukla şampiyonluğu kaybetti. Meireles uzunca bir süre kırmızı kartları ve sakatlıklarıyla manşetlere taşındı. Mesela ben eminim ki takımdaki en kariyerli futbolcu olmasına rağmen Robin Van Persie’nin hiç bir zaman iş ciddiyetini kaybettiğini görmeyeceğiz, aynı diğer Hollandalı Fenerbahçe’liler gibi. Kuyt’in verdiği profesyonellik dersleri çok taze, antremanlardan sonra kalıp frikik çalışan 35’lik Pierre Van Hooijdonk ta hala hafızalarda.
Portekizlilere fazla yüklendim o yüzden daha uzatmadan kısaca bir kaç diğer arızaya da değineyim. Defansın arkasına atılan bir kaç topta stoperlerin yavaşlığı alarm verdi, daha kaliteli rakipler başımızı çok ağrıtır. Bir de Sow’un vücut dili iyi sinyaller vermiyor. Satılıp yerine bir alternatif alınacaksa acilen bu operasyon gerçekleşmeli, eğer kalacaksa da sözleşme uzatma konusu bir an önce hallolmalı. Bu şekilde belli ki verimi düşecek.
Sevindirici nokta ise tabii ki Van Persie’nin attığı kritik golle merhaba demesi. Belli ki bu sezon kadromuzdaki en kritik rollerden biri Fenerbahçe sağlık ekibinde olacak. Takım doktorlarımızın ne yapıp edip Van Persie’nin tam hazır biçimde oynamasını sağlamaları gerekecek. Onlar bunda ne kadar başarılı olurlarsa, biz de Van Persie’den o kadar yararlanırız. Sağlam bir Van Persie sahada oldukça da çok daha kuvvetli bir takım haline geliriz.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail : alp.eralp@abcspor.com
twitter : @alperalp72