https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

ÇİRKİN VE KÖTÜ TEZAHÜRAT

Okunması Gerekenler

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) bu sene siyasetten sonra en tartışmalı kurum olma hedefinde emin adımlarla ilerlerken, işini sağlam tutup Futbol Disiplin Talimatı 52. Maddesi olan Çirkin ve Kötü Tezahürat’ı devreye soktu.
Zaten dünyada pek eşi benzeri olmayan bu madde yeterince keyfi kullanılamadığından olsa gerek, daha da ucu açık eklemelerle günümüzdeki halini aldı. Öncelikle bu maddenin adında geçen çirkin ve kötü tezahürat nedir diye tanımlanmadığından, ne zaman uygulanıp ne zaman uygulanmayacağı konjonktüre göre belirlenebiliyor. Bu tür ucu açık maddeler gerektiğinde silah olarak kullanılmak için başvurulan eşsiz kaynaklar. Buna bir de süre kısıtı olmaması, “topluca” ifadesinin tanımsız bırakılıp 2 kişiyi de toplu sayabilme gibi esneklikler gelince tadından yenmiyor.
6 Nisan’da Türk futbolunun tek bayramı, yayıncının ekmek parası, taraftarın gözbebeği, medyanın bir aylık malzemesi Galatasaray-Fenerbahçe derbisi oynanacak; maç seyircili mi olacak, kadın ve çocuklar mı seyredecek, ihlal yapılırsa hesabı sonradan mı sorulacak kimse bilmiyor.
Bugün Mustafa Kemal’in askerleriyiz sloganı rapora girer, yarın çıkar. Ali İsmail Korkmaz tezahüratlarından nem kapan cezayı ondan vermez, kalabalık bir grup futbolcuya küfür etti yazar rapora sen etmediler diye ispata uğraşırsın. O yüzden tanımlarda netlik önemli.
retÇok net olması gereken ayrım noktalarında bile işin içine kültürel farklılıklar ve başka hassasiyetler girebiliyor. Bu konu kim ne kadar uğraşırsa uğraşsın, özünde çözümsüz bir mesele. Bu çözümsüzlüğün birilerinin eline sopa olarak verilmesi esas dert. Olayları netleştirmek için, en azından tanımları belirleyerek sınırları daraltma yoluna gidilseydi, TFF’nin doğru/yanlış, ama en azından iyi niyetli bir çaba içinde olduğunu savunabilirdik. Ne yani küfür mü edilsin aklıevvelliğiyle olaya yaklaşanlara, 5 kişi küfredince 50.000 kişi maç mı seyredemesin sorusunu yöneltiyoruz.
Irkçılık ve ayrımcılık tanımları en kolay yapılabilecek olan ihlaller. Buna karşın Polonya’da Lech Poznan-Widzew Lodz maçında Poznan taraftarlarının “Yahudiler Auschwitz’e, gaz odalarına” türündeki tezahüratlarının Musevi cemaatiyle bağları olan Lodz takımına yönelik olmadığına karar verildi ve Poznan ceza almadı. Legia Warsaw Hapoel Tel Aviv’le yaptığı maçta kale arkasına kocaman bir Cihad bayrağı açmış ve her zamanki “Sizin eviniz Aushwitz, Yahudi orduları gaz odasına” tezahüratı yerine “Hamas, Hamas! Yahudiler gaz odasına” tezahüratı yapmışlardı. Yahudi karşıtı tezahürat yapan taraftarların takımında Yuahıdi oyuncuların oynaması da ayrı bir tezat. Taraftarların büyük kısmı ise Yahudileri gaz odasına gönderme tezahüratlarının ırkçılık olmadığını, eskiden beri gelen aşağılama yöntemi ve alışkanlık olduğunu savunuyor.
Anelka’nın yaptığı “quenelle” hareketi müsabakalarda ilk kez görüldüğü için İngiltere Futbol Federasyonu önce bunun anlamını çözmek, Fransız kültüründeki yerini kavramak ve bir hakaret olup olmadığı konusunda bilgilenmek için saatler süren Fransızca videoları İngilizceye tercüme ettirmiş, oturup izlemiş ve sonunda Anelka’ya 5 maç ceza vermişti. Bu hareket Soykırım’ı reddeden Fransız komedyen Dieudonne M’Bala M’Bala tarafından popüler hale getirilmişti.
Irkçılık bizim stadlarımızda pek rastlamadığımız bir konu. Hiçbir takım taraftarı bir diğerine etnik kimliği ya da dini tercihi üzerinden tezahüratta bulunuyor neyse ki. Siyahi oyunculara muz gösterme gibi temelsiz ithal zevzeklikler tek tük yaşansa da, toplu bir hareket olduğu söylenemez.
Klüpler taraftarlarına ancak bunları yapmamaları konusunda çağrıda bulunabilirler, kombine taraftarlarına ihlaller halinde hak kayıpları yaşayacaklarını anlatırlar, uyarırlar, taraftar temsilcileriyle toplantı yaparlar, ama engel olamazlar. Bu engel olamama durumu yüzünden cezalandırılmalarının hiçbir anlamı yok çünkü ben engel olamadım gel sen engel ol dese ne emniyet ne TFF kimse başarı elde edemez. Yapabilen, ihlalde bulunanları tek tek tespit edip cezalarını bireysel olarak versin.
İtalya’da Napoli aleyhinde yapılan bölgesel ayrımcı tezahüratlar nedeniyle saha kapama cezaları gündeme geldiğinde bunun bir çözüm olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Çünkü azınlığa hakettikleri cezayı vereceğiz diye suçsuz çoğunluğu cezalandırmanın bumerang etkisi olduğu görüldü. İtalya’da saha kapama cezaları stadlarda parça parça yapılabiliyor, örneğin sadece kapalı tribün seyircisiz kalabiliyor. Buna rağmen infial yaratan uygulama, bir süre sonra taraftarların kendi aralarında organize olarak tüm maçlarda ihlallerle bir haftayı tamamen seyircisiz oynatarak ortadaki yanlışı protesto etme noktasına getirdi.
Bölgesel ayrımcılık bizim için tanıdık bir mesele. Diyarbakırspor’la oynanan maçlarda PKK dışarı sloganları atılırken aslında bu kimsenin itiraz edemeyeceği bir temenni olmasına rağmen, kullanımı terör örgütü karşıtlığı olmadığından bir anda işlevi farklılaşıyor.
Tezahürat tanımı gereği desteklemek ya da aşağılamak için kullanılır. “Hakem gol gol gol” bir aşağılamadır, ıslıklama, yuhalama da öyle. Fenerbahçe Stadı’nda “lay lay lay laay laaay Galatasaraaay” diye bağırılırsa burada açıklayıcı kelimelere gerek olmadan bunun küfür olduğu anlaşılır. Engellenmesi, azaltılması arzu edilir ama bunun yükünü klüplere bindirmenin ne anlamı olabilir?
Kültürel farklılıklarla değişkenlik gösteren küfür etme alışkanlığı da pek çok yerde var ama bunlara saha kapama cezası uygulayan bizden başka olmayabilir. İngiltere’de pek çok tezahürat küfür içeriyor ve genel küfürlerin yanı sıra oyuncuya özel tezahüratlar da oluyor. David Beckham’ın eşi Victoria Beckham’ın ters ilişkiye girip girmediği hakkındaki tezahürat da bir dönem bayağı popüler olmuştu.
Bizde bir dönem Alpay Özalan ve Tugay Kerimoğlu eş durumundan sıkıntı yaşasa da, saldırıların hedefi eşlerden çok anneler. Galatasaraylılar arasında popüler olan NKFVAS de bu amaca yönelik, Fenerbahçelilerin Galatasaray’a karşı yaptıkları tezahüratların teması da çoğunlukla bu istikamette. Tüm rakip oyuncular, taraftarlar, yayıncı kuruluş, yöneticiler, hakemler, federasyon yetkililerini aynı potada eriten alayına isyan tezahüratı “Hepiniz o. çocuğusunuz!” da yine anneler üzerinden yürüyor.
Oyuncuların cinsel tercihlerinin sorgulanması ise bir klasik. Bakmayın siz eskiden küfür müfür yoktu diyenlere. 50lerden beri i*ne diye küfrediliyor stadlarda. Oran artmışsa belki faaliyet de arttığındandır, bilinmez.
Peki ne yapalım? Yapılacak tek adilane hareket ihlalde bulunanların bireysel olarak cezalandırılması. Bunun yapılmasına yardımcı olmakla klüpleri sorumlu tutmak, ellerinde olmayan ve engellemeleri mümkün olmayan eylemlerden sorumlu tutmaktan çok daha mantıklı. İsteyen klüp yabancı madde sokulmasını, atılmasını engellemeyi başarır. Gerekirse herkesi tek tek çamaşırına kadar aratır. Ama içeri giren seyircinin ağzını bantlayamaz.
Küfür etmeyelim de ettirmeyelim de. Daha yaratıcı ve küfür içermeyen alternatifleri bulacak mizahi zekanın varolduğunu son dönemde fazlasıyla görüyoruz. Belki şimdilerde eskiden çok daha popüler olan baba hindi tezahüratı yeniden gündeme gelebilir.
Bir baba hindi,
HEY ALLAH! (koro)
Kovalara bindi.
HEY ALLAH!
Olaydı şimdi,
HEY ALLAH!
Pilav da zerde.
HEY ALLAH,
Kaşık da nerde?
HEY ALLAH!
Geliyoruz billah,
YALLAH YALLAH, HEEY ALLAH! YALLAH YALLAH, HEEY ALLAH!
Gerçi neyin çirkin, neyin kötü olduğunu bilemiyoruz(!) ama en azından içinde Allah geçiyor, hem de Beşiktaşlılar gibi bela okumadan.

ABCSPOR

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

EUROLEAGUE’İN YENİ YÜZÜ, YÜKSELEN DEĞERİ PARİS BASKETBOL

Geçen sezonun EuroCup şampiyonu Paris Basketbol, ilk Euroleague sezonunda ne yapacak herkesce soru işareti idi. T.J. Shorts gibi çok kısa...

Benzer Konular