Tüm kariyerini küçük sahil takımı Southampton’a adayan, underrated bir dünya yıldızı.
Bugün, futbol tarihinin izlemesi en keyifli futbolcularından olan, en şahane gollerin altında imzası bulunan Matthew Le Tissier’in 55. doğum günü. Biz de “Le God” lakaplı Southampton efsanesini kısaca kaleme aldık sizler için…
Birleşik Krallığın ana kara dışındaki 3 adasından biri olan Guenzi’de doğuyor. On yaşında doğduğu yerin takımı Vale Recreation’da çeşitli katogerilerde forma giydikten sonra, 85-86 sezonu öncesi Southampton’a transfer oluyor. Bir sezon genç takımda oynayan Le Tissier, bir sezon sonra A takıma yükseliyor.
Asıl hikaye de burada başlıyor. Ofansif ortasaha oynayan, bu sarışın hafif göbekli çocuk ilk sezondan itibaren takımın en önemli dinamiklerinden biri olmayı başarıyor. 16 yıl boyunca bu formayı terleten Le God, ikonik bir figür olarak The Saints tarihine geçiyor.
Kırmızı beyazlı forma ile 443 maçta 161 gol. Takımını, attığı gollerle en üst ligde tutan adamdı Le God. Mesela 94-95 sezonu 25 gol atmıştı ama, küme düşmekten 1 puanla kurtulabilmişlerdi.
Premier League tarihinde 100 gol üstüne çıkan ilk orta saha oyuncusu, onca teklife rağmen, 16 yıllık kariyer yaptığı Southampton’da futbolculuk ömrünü geçirmesini takdir etmek gerekiyor. Bu 16 senede hiçbir kupa kazanamadı oyuncu ve milli takım formasını sadece 8 defa giyebildi!..
Bunun birçok nedeni olabilir; İngiliz milli takımı ritüeli, 4-4-2 yazılı olmayan bir kanundu ve 10 numara kumaşlı biri olarak saha içinde boş koltuk bulamıyordu pozisyon anlamında.
Sherringham-Sharer gibi kaliteli forvetlerden dolayı ileri ikilide yer alamıyordu. Sonrasında ele avuca sığmaz sürati ve golleriyle nam salmış Mıchael Owen da alternatifler arasına katılmıştı. Orta merkez için de, eksik halkası olan defansif defosu nedeniyle de, ilk tercih nedeni olamıyordu.
Ve önünde de mevkiisel anlamda rakip olarak, Gazza gibi (Paul Gascoigne), Ada’nın kendi devrinin en yetenekli 10 numara özellikli orta sahası da vardı.
İtalyanların forvet ile orta saha arası, 10 numara özellikli isimlere dedikleri; trequartista’nın sözlük tarifiydi Le Tissier yani, klasik İngiliz 4-4-2 sistemine kurban olan belki de en iyi kumaştı süper yetenek.
Topsuz oyunda hiç yoktu, maçın adamı olduğunda bile, 90 dk boyunca belki en fazla 8-10 kez topa değiyordu, ama her 3-4 topa dokunuşunun biri golle sonuçlanıyordu dersek abartmış olmayız.
Hatta Adada çok meşhur ve gerçek bir hikayesi vardır. Futbolu bıraktıktan sonra Southampton Maratonu’na katılmak istiyor. Kondisyon için sokaklarda antrenman yaparken, yolda onu gören eski antrenörlerinden biri “ben seni maçlarda bu kadar koşarken görmedim” diye espriyi patlatıyor.
Southampton kulübü için bugün artık kutsal bir ikon haline gelmiş oyuncu, 1993-94 sezonunda da 30 gole ulaşmıştır ve tarihin de istatiksel olarak en iyi penaltıcısıdır (49 penaltı, 48 gol).
Mark Crossley, kariyerinde birçok takım dolaştı ama en hatırlanacağı yer, 303 kez formasını giydiği Notthingam Forest olan Galli kalecinin, Forest kariyerindeki en hatırlanacağı maç da, tarihte tek Le Tissier penaltısı kurtaran (24 Mart 1993) kaleci olması!..
Güçlü ve hızlı bir topçu değildi. Fizik gücü ve savunması da yoktu ama ön plana çıkan iki özelliği; mental olarak rahat olması ve kusursuza yakın tekniğiydi.
Küçüklüğümüzde, bugünkü gibi hemen her ülkenin her maçını 90 dakika canlı seyretme imkanımız yoktu. TRT’nin Avrupa ligleri maç özetleri hafta içi en çok beklenilen, merak edilenlerden olur ve İngiltere Ligi gösterildiğinde, her hafta en az 1, bazen 2 Le Tissier golü görürdük tv ekranlarında.
En güzel gollerin adamı. Onun kadar “çok güzel gol” atan futbolcu kaç tanedir bilemedim. 30 metreden çaktığı mermi gibi şutlar, doksana taktığı serbest vuruşları asla unutulmayacak.
Fazla uzatmadan; çoğu yıldız futbolcunun jeneriklik golü vardır ama hemen her golü jeneriklik olan sayısı 1 elin parmağını geçmez. Sezonun en iyi 10 golü listesinde, min 4-5 tanesinde O’nun imzası olurdu dersek, Le God’u anlatmak için yeterlidir sanırım.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: burak.belgen@abcspor.com
twitter: @BurakBelgen