Maç başlıyor, takım kabus gibi rakibin üzerine çöküyor ya, işte büyük takım oyunu bu. Rakibi sahasına hapsediyorsun. Sağlı sollu geliyorsun. Kaybettiğin topları da yaptığın baskı ile hemen geri kazanıyorsun. Bu özlenen oyun. Bu Fenerbahçe’ye yakışan oyun.
Ismail Hoca’nın büyük rolü var tabii bunda. Hatırlayın geçen sefer takımın başına geldiğinde de biraz sürmüştü oyunu oturtması. Önce yıpranan takımı toparlamıştı, sonra da bir kaç deneme sonrası hem 11’i hem de oyun tarzını belirledi. Sezonu da formda bir takımla bitirmişti.
Bu kez sezon başı geldi. Toparlaması gereken, morali bozuk bir takım yoktu. Elbette bazı denemeler yaptı ama sonuçta ideal 11’ini bu kez daha çabuk oturttu. Sonuçta hem hücum açısından zengin bir takım ortaya çıkarttı ama daha önemlisi rakibe hiç pozisyon vermeyen, Livakoviç’e kaleciliği unutturacak bir düzen kurdu.
Bakıyorsun teker teker oyuncuları ön plana çıkartamıyorsun. Fizik olarak hepsi üst seviyedeler. Irfan Can Kahveci’nin bile oyunu tempo kazandı. Ferdi zaten uçuyor. İsmail kemik gibi adam geçirmiyor. Dziku-Becao tandemi güven veriyor. Tadiç ve Dzeko büyük ustalar. Vücutlarını kullanışları, top alışları bile derslik.
Özetle takım zıpkın gibi. Tribünler de bir o kadar etkili. Her şey iyi gidiyor. Bunu ancak dışarıdan bir müdahele bozar gibi gözüküyor. O yüzden uyanık olmalıyız. Konsantrasyonumuzu, coşkumuzu hic kaybetmemeliyiz. Başkanı, yonetimi, hocası, oyuncuları, taraftarıyla “zıpkın gibi” devam etmeliyiz.
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72
