Euroleague’de yine 1 doğru – 1 yanlış şekilde ilerledik; Fenerbahçe zor da olsa Brose’yi geçti, Efes ise maç sonunu yine oynayamadığı için Baskonia’ya elindeki maçı verdi. Heurtel’i, Granger’ı sevemezken, Vesely’nin faul çizgisindeki sorunlarını konuşurken, konu dönüp dolaşıp Shane Larkin’e, Bargnani’ye, Blazic’e, Udoh’a, Vesely’ye, Datome’ye, Anthony Randolph’a, yani NBA’den gelenlere kadar uzuyor. NBA’de ise hiç uzayıp kısalmayan bir takım var senelerdir: Brooklyn Nets. Bir vakitler Prokhorov’un yatırımlarıyla Deron Williams’ı (o dönem ligin en iyi iki point guard’ından biriydi), sonra Garnett’i, Pierce’ı, Kirilenko‘yu getiren Nets, o günlerden geriye kalan tek neferinin, Brook Lopez’in omuzlarında bir şeyler yapmaya çalışıyor. Lakin, olmuyor. Gerçek şu ki, vaziyetleri böyleyken bir Brook Lopez, pardon, Brooklyn Nets incelemesi yazmayı işin kolayına kaçmak olarak görüyorum, ama, neticede onlar da bir NBA takımı. Bakalım, Sixers bile sorunlarına çare bulmak için adım atarken, Nets, elindeki kıymetleri niye, nerelere saçmış?
20 – BROOKLYN NETS
–
Gidenler: Koç Tony Brown, F Thaddeus Young, G Jarrett Jack, G Donald Sloan, G Wayne Ellington, F/C Willie Reed, C Henry Sims, C Andrea Bargnani, G Shane Larkin, F Sergey Karasev
Gelenler: Koç Kenny Atkinson, G Isaiah Whitehead (Draft’tan); G Beau Beech, G Yogi Ferrell, G Caris LeVert, F Egidijus Mockevicius, G Joe Harris, F Anthony Bennett, F Trevor Booker, G Randy Foye, G Jorge Gutierrez, F/C Justin Hamilton, G Jeremy Lin, F Chase Budinger, F Luis Scola, G Greivis Vasquez (serbest oyuncu olarak)
Geçen sezonki derecesi: 21-61
Koç: Kenny Atkinson
Evet, ellerinde bir avuç işe yarar oyuncu ve işe yaramaz Willie Reed vardı, onları da umarsızca saçıp savurdular. Evvela, hiçbir takımın Thaddeus Young gibi çalışkanlık ve fayda abidesi bir forveti kolayca bırakma gibi bir lüksü olamaz; üstelik bu takım Brooklyn gibi dibe vurmuşsa, hiç olamaz; ama oldu. Jarrett Jack ve Wayne Ellington, tıpkı halefleri (bitik) Deron Williams ve Alan Anderson gibi, bu virane takımda iş yapabilen, ortalıkta amaçsızca gezinmeyen isimlerdi – onlar da gönderildiler. Ümidi kestikleri Sims, Bargnani, Sloan, Larkin ve Karasev gibi vakaları da apar topar yolladılar. Nasılsa bir şey fark ettirmez diye, taze kan için taze koç da buldular ve Atlanta’nın Budenholzer sistemindeki asistanlardan Kenny Atkinson’ı başa geçirdiler. GM Sean Marks’ı da herkese mukayyet olsun, bir pusula belirlesin diye görevlendirdiler. Marks, Miami’den Tyler Johnson ve Portland’dan Alan Crabbe’e kancayı takmasına karşın o seferlerden eli boş döndü ve basketbolun Villarreal’i olmayı seçti; yani, çıkış yakalayanlara, veya son şans için çırpınanlara bir fırsat verecekler…
Gelenleri şöyle bir kabaca ele alalım; kaç yaşına gelirse gelsin, Luis Scola daima muteber ve önemli bir takviyedir, ki yeni transferler içerisinde bir tek kendisi soru işareti yaratmıyor. 2013 Draft’inin 1 numarası ve 1 numaralı hayal kırıklığı forvet Bennett, yine kariyerini kurtarma ve en azından orta düzeyde bir oyuncu olduğunu gösterebilme peşinde. Utah’ta benche gömülen Booker, çıkış arayan isimlerden birisi ve kadroda Linsanity hariç bir tek o liderlik potansiyeli taşıyor. Greivis Vasquez, Randy Foye ve Budinger, halen oynayabileceklerini ve bir takımı sürükleyebileceklerini ispatlamak isteyen, meziyetleri belli veteranlar. LeVert, Ferrell, Beech ve Harris, draft’te seçilmeden sözleşmeye imza atan gençler. Whitehead, ikinci turdan seçtikleri çok yetenekli bir isim; ve iyi beslenip büyütülürse, bu draft’ın steal’ı, yani kimsenin göremediği büyük av olabilir. Mockevicius, NBA’de şansını denemek üzere burada. Gutierrez, bir türlü kara sevdalısı Nets’ten kopamadığı için geri geldi. Ve Booker dışında ciddi bir ekleme sayılabilecek iki kişi, Lin ve görev adamı Hamilton, Young ve Ellington‘ın bıraktığı yerden devam etmeye çalışacaklar.
1 numarada, Linsanity var. Eski ekol basketboluyla Lakers’ta tutunamayan, ama geçtiğimiz sezon Charlotte’a benchten muazzam katkılar veren Lin, burada direksiyonun başına geçecek – muhtemelen de tek hakimi olacak. Atletizmden kaybettiklerini fundamental, zeka, saha görüşü ve zamanlama ile kotarabilmesi sayesinde ayakta duruyor; fakat ne olursa olsun dış şutunu geliştirmesi şart. Lin, olumsuz bir yatırım değil belki; fakat savunmada öylesine aksıyor ki, takımı kurtaracağını veya sınıf atlatacağını düşünmek hayalcilik olur. Aksi gibi, yedekleri Vasquez (dış şutta ve pasörlükte iyidir), Gutierrez ve Foye da savunmada ciddi anlamda aksayan isimler. İçlerinde bir tek Foye Lin’in arkasını toplayabilir, ama o da bir yere kadar. Gutierrez haricinde yedek playmakerlar dış şut sorunu çekmiyorlar, da, takıma ek bir şey kattıklarını da iddia edemeyiz. Ferrell da bu takım Brooklyn olduğu için kontrat kapacaktır.
2 numarada, ne işe yaradığını henüz tam olarak çözemediğimiz bir Hollis-Jefferson var. Hakikaten kendisini sınıflandırmak veya oyun karakterini tespit etmek zor, çünkü ikisine de sahip değilmiş gibi oynuyor. Her şeyden biraz yapan fakat hiçbirini iyi seviyede yapamayan bir “sözüm ona bitirici” diyebiliriz kendisi için; ama doğruya doğru, top çalmada fena değil. Draft’ten seçtikleri combo guard Whitehead ise, saha görüşü ve pasları kuvvetli, kendi şutunu yaratabilen, atletik, güçlü ve komple bir oyuncu. 2 numaradaki kıtlık yüzünden Foye, Gutierrez ve hatta Lin ile beraber Whitehead’i de kimi zaman 2 numarada, kimi zaman 1 numarada görebiliriz – nasılsa kaybedecek bir şeyleri yok. Fakat birkaç yıl içinde Whitehead saygın bir seviyeye çıkabilir, söylemesi bizden olsun. Ah tabi, aklı fikri bitiricilikte olan bir Kilpatrick de rotasyonda mevcut, ama taş çatlasın selefleri Alan Anderson veya Ellington kadar faydası dokunur – üstelik kendisi hakikaten vasat bir şutör. Harris adım başı muadili bulunabilecek, sıradan bir şutör; Beech’in ise nihai kadroda tutulacağını sanmıyorum.
3 numarada, mahallenin en iyi sokak basketbolcusu “kırılgan” Budinger, LeVert ve swingman Bojan Bogdanovic’i göreceğiz (kısmetse). Eğer Budinger müzmin sakata dönüşmeden oynayabilirse, şut ve pas katkısıyla takıma maç başına 10 sayı daha fazla kazandırır; ama (yine sakatlardan) Karasev’in aksine savunmada kaplan kesilen sert bir forvet olmadığı için, muhtemelen ilk 5’i Bojan’a kaptırır. Bazı zamanlar Jefferson’ı da bu mevkiide görebiliriz, ama bu yoklukta Bojan ve Budinger’dan iyisini bulamazlar. Bojan, eli çok zor ısınan, ısınınca da kaçırmayan çok yönlü bir forvet, malum, ama ligde bir türlü istediği etkiyi bırakamadı, oralara alışamadı. Üstelik, fiziğini lig seviyesine uydurmak için şut mekaniğini alt üst etti. LeVert ise, atletik, birebiri ve dribbling üzerinden şutu kuvvetli, ama savunmada aksayan bir cevher. Dolayısıyla, 3 numarada da savunma namına çok az şey sunabilecek Nets ahalisi…
4 numara, takımın nispeten güçlü ve derin bir mevkisi. Burada Jefferson’ın 4 numara hali diyebileceğimiz, her şeyden biraz yapan ama hiçbir alanda ustalaşamayan Bennett var, süre bulduğunda ciddi ribaunt ve mücadele desteği sunan genç bir Hamilton var, geçen yıl kimseleri etkileyemeyen McCullough var, Mockevicius var, Booker var ve Scola var. Scola gerekirse 5 numarayı da zaman zaman kotarabilir; aynı şeyi Hamilton da yapabilir. Şimdi, buradaki mesele şu: Bu isimler eğer kendilerini göstermek adına sadece bireysel başarılarına mı bakarlar, yoksa takım halinde bir şeyler başarmayı mı denerler? Bennett bu alanda ilk kategoriye giriyor; Scola ikinci gruptan hiç şaşmadı, Mockevicius henüz lige hazır değil, McCullough zaten kapasitesi çok sınırlı bir uzun. Geriye, Booker ve Hamilton kalıyor. Booker sert, amansız, yırtıcı, yüreğiyle oynayan akıllı bir uzun, ama yeteneklerinin tavanı belli. Hamilton ise, iyi kötü bir dış şutu olan, mücadeleden kaçmayan, ribauntları toplayan bir genç. Burada Scola – Booker – Hamilton – Bennett dörtlüsünden seçip beğenecekler – ben olsam, Bennett’ı çok fazla kurcalamazdım.
5 numarada, Brook Lopez var. Artık buralardan, kaybetmekten sıkılsa bile, sakatlanmalara doyamasa dahi, takımın yine her şeyi Lopez – takımı üzerine yapsalar yeridir. Eski ekol sırtı dönük oynayan uzunların son büyük temsilcisi, meslektaşı Minnesota’lı Pekovic gibi durmadan sakatlandığı için gücüne güç katamıyor. Aslında kardeşi Robin ile yan yana oynayabilseler, birbirlerini çok güzel tamamlayacaklar; Robin, Brook’ta olmayan savunma sertliği, alan açma ve ribaunt alanlarında uzman. Brook ise, boyalı alanda durdurulamaz bir skorer. Hal böyleyken, takımda da Brook’a hakiki bir yedek bulunmazken, her türlü riske ve ihtimale karşı, Hamilton ve Scola ile dakikalarını paylaşacaktır Brook. Eğer en iyi şekilde kullanılırsa, All-Star kalibresini yine gösterebilir. Ama Hamilton gibi bir ribauntçuyla veya Booker gibi bir savunmacıyla desteklenmesi şart; Scola veya Bennett o’na uygun birer partner değil.
Hücumda bir nebze tehditkârlar, ama savunmada paramparça olacaklar ve stajını Atlanta’nın meşhur hücum düzeninde bitiren koç Atkinson ne yaparsa yapsın 20 galibiyete bile şükredecekler – benim görüşüm bu yönde. LeVert ve Whitehead’in yanı sıra, Booker ve Hamilton’a yatırım yapıp, ileriyi düşünmeleri lazım. Tabi GM Sean Marks, kendisinden evvel Garnett-Pierce için yapılan takasta elden çıkartıp Boston’a ikram ettikleri nice draft hakkını düşündükçe saçlarını yoluyordur, o da ayrı. Sözün özü, Brooklyn şehrinin ve New York’un büyüklüğüne rağmen, Nets’ten iki yıl daha pek bir şey beklememek lazım…
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc
Youtube: Turuncu ve Siyah Kadar Yuvarlak