https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

3-‘72 VS 23-‘15 (MÜNİH’TEN EFES’E) – 2. BÖLÜM

Okunması Gerekenler

efeTabi bu iki ekolün, yani SSCB ve ABD’nin bu turnuvada bu denli sivrilmelerinin sebepleri sadece bunlar değil; işin içerisinde başka öğeler de mevcut. Bu iki devin en kuvvetli rakiplerinden Küba 1972’de güzel günler geçirirken, Yugoslavya ise, 1968 Olimpiyatları’nda onları gümüş madalyaya taşıyan efsane isimlerden Radivoj Korac’ın (Korac Kupası’nın isim babası) 1969’da bir trafik kazası sonucu vefatı, Ivo Daneu, Petar Skansi ve Vladimir Cvetkovic gibi yıldızların da milli takımdan emekli olması neticesinde, ’72 yazında uzun bir aradan sonra en zayıf kadrosuyla mücadele ediyordu ve ellerinde yıldız namına tek bir efsaneleri vardı: Kresimir Cosic. Cosic sayesinde ’72 Olimpiyatları’nda ulaşabildikleri mertebe ise, 5.lik olacaktı, ve tekrardan yükselişe geçmek için 1973’ü, yani genç Drazen Dalipagic ve Dragan Kicanovic’in onlara kazandıracağı Eurobasket altınını beklemeleri gerekecekti1

 

munich_athletes_original_crop_exactBöylesi bir tabloda kolayca edinilen namağlup bir karneyle finale gelen bu iki devin, yani ABD ile SSCB’nin karşılaşması, Olimpiyatlar’da yaşanan korkunç cinayetlerin acısını belki de bir nebze hafifletebilecek bir heyecanı doğurmuştu belki, lakin basketbolcuların da bu terör ortamından ötürü yıpranan sinirleri ve iki ülkenin on yıllardır birbirlerine karşı beslediği hisler, maçta sert faullerin birbiri ardına gelmesine de sebep olmuştu. ABD’liler, savunma ağırlıklı ve yavaş tempolu taktikleriyle adeta Sovyet basketbolu oynuyorlardı ve Sovyetler bunun acısını fena çıkartıyorlardı –maçın çok büyük bir bölümünde skor tabelasının hakimi Sovyetler Birliği’ydi. Maç sonuna gelindikçe sertlik giderek artıyordu; tabi maçın sonunda yaşanacak olayların yanında, bu sertliğin esamisi bile okunmayacaktı..

 

Her şey, maçın bitimine 3 saniye kala, skor 49-48 SSCB lehineyken, A. Belov’un uzun pasına pas arası yapan Doug Collins’in başlattığı ABD hızlı hücumunda Sovyet Sakandelidze’nin ABD’li guard Doug Collins’e çok sert bir faul yapması ve faul çizgisine gitmesiyle başladı2. “Collins nefes alabiliyorsa, o faulleri de atacak!”3 diyen koç Iba’nın teşvikiyle Doug Collins, sert bir faulün neticesinde kafasını pota direğine çarpsa bile, iki faulü atışını da sokmayı ve takımını 50-49 öne taşımayı başarıyordu. Başarıyordu başarmasına da, iki faul atışının arasında duyulan bir korna sesi, her şeyi alt üst edecekti. Çünkü Sovyetler, Collins’in ilk faul atışından sonra, ikincisini atmadan evvel son mola haklarını kullanmak istemişlerdi ve atış isabetli olunca, masadaki hakemler de bu molayı vermişlerdi. Lakin, molanın atışlardan önce mi yoksa o ilk atışın ardından mı istendiğini tam bilmeyen ve o günkü kurallara göre iki faul atışı arasında mola alınıp alınamayacağını kestiremeyen masa hakemleri, topun ölü değil “canlı” bir pozisyonda olduğuna kanaat getirerek oyunu devam ettirmiş, korna çalsa bile molayı vermemişlerdi. Böylelikle Collins, duyulan korna sesine rağmen, olayı anladığını sanan saha baş hakemi Righetto kendisine “devam et” dediği için ikinci atışını da kullanıp sayıya çevirmişti. Böylelikle skor 50-49 ABD lehine dönmüştü2.

 

Gelgelelim, Collins ikinci atışını sokar sokmaz, Sovyetlerin efsane koçu Vladimir Kondrashin ve asistan koçu Sergei Bashkin hakem masasına koşup, mola aldıklarına dair itirazlarını feryat figan sundular. Nedeni ise çok basitti; ikinci serbest atış sayıya çevrildikten sonra takımların mola alması o günün kurallarına göre mümkün değildi ve bu mizansende, Sovyetler’in mola alamadan, hemen topu kendi yarı sahalarından oyuna sokup başlamaları gerekecekti3. Bu durumda kalan 3 kritik saniye için Sovyetler molaya gidemiyor, kenar yönetimi de son topu nasıl kullanacaklarına dair taktik ve planlarını oyunculara iletemiyordu. Hakemin uyarısıyla, tartışma henüz bitmemişken Sovyet basketbolcu Zharmukhamedov, topu oyuna sokmak ve oyunu başlatmak zorunda kaldı. Pası alan Sergei Belov tam topla birlikte yarı sahayı geçecekken, ikinci bir korna duyuldu ve bitime sadece 1 saniye kala, maç durdu…

 

Maç durmuştu, çünkü Sovyet teknik ekibinin isyanları dinmiyordu. Zamane kurallarına göre, bir mola ya masa hakemlerine doğrudan sözlü taleple, yahut da hakem masasındaki bir kırmızı lambayı yakmak için koçların ellerinde bulunan aygıtın tuşuna basılarak, yani elektronik yolla istenirdi. Sovyet koç Kondrashin, daha sonra görüntü tekrarlarından ispat edeceği üzere, molayı henüz Collins hiçbir serbest atışını kullanmadan, aygıtın düğmesine basıp masadaki lambayı yakarak talep etmişti. Kurallar uyarınca, molayı ister atışlardan önce, isterse de iki atış arasında kullanabilirdi; ve tecrübe abidesi Kondrashin, Collins’in ilk atışı sayıya çevirip çeviremeyeceğine göre taktik belirlemek adına iki atış arasında molayı kullanmak istemişti. Gelgelelim, masa hakemleri ile nispeten daha tecrübesiz olan saha hakemlerinin iletişim sıkıntısı yüzünden, Kondrashin’in bu isteği saha hakemlerine iletilmemişti, ve oyun, mola olmadan sürmüştü. İkinci serbest atıştan sonra da molaya imkan yoktu2

 

1972_3_t1yvkwet_p5mkmwiwBurada maçın FIBA’lı resmi istatistik tutucusu Alman Hans Tenschert’ın ise, Sovyet koçların elektronik aygıtı kullanmayı beceremediğini ve mola istemekte geç kaldığını ileri sürdüğünü, yani tarafların hatayı birbirlerine yüklediğini bilmekte fayda var4. Tabi Collins ilk atışı attıktan sonra duyulan o esrarengiz ve manasız korna sesinin, Sovyetlerin mola talebini geç fark eden masa hakemlerinin son anda o molayı Sovyetlere vermeye karar kılıp hatalarını telafi etmeye çalışma çabasının bir neticesi olduğunu düşünenler de çok5.  Zamanın FIBA Sekreteri Renato William Jones’un 11 Eylül 1972 tarihli Telegraph Herald gazetesinde yayınlanan beyanları da, saha hakemlerine bu mola talebini iletmekte geç kalan masa hakemlerinin hataya sebep olduğu yönünde6. ABD’liler ise, Sovyetlerin mola aldığından şüphe ettiklerini söyleyip, her ne olursa olsun molanın verilmediğini ve Collins ikinci atışı soktuktan sonra topun “canlı” hale geldiğini, molanın alınamayacağını, ve hatta Kondrashin itiraz için kendisine ayrılan yeri terk edip hakem masasına geldiği için o’na bir de teknik faul verilmesi gerektiğini savunmaktaydılar5. Hakem Righetto’nun beyanları ise, neticede Sovyetlerin itirazlarının reddedildiğini gösteriyor7. Hatta ABD’lilerin maçtan sonra yaptıkları itirazda kanıt olarak kullandıkları üzere, skor kağıdında da o molanın Sovyetlere verildiği yazmıyor5. Bu molanın akıbeti bugün bile tartışma konusudur.

 

1200x-1Bu noktada kaos sürerken, ABD’lilere yakınlığıyla bilinen Britanyalı FIBA Sekreteri R. William Jones’un tribünden inip olaya müdahalesiyle, işler daha karışık bir hal aldı. Jones, molanın alınamayacağını, Collins’in ikinci atışı tekrardan atmasına gerek olmadığını, Kondrashin’in yerini terk ettiği için teknik faul almayacağını, mola alınmadığı için takımların oyuncu değişikliği yapamayacaklarını (bunu unutmayınız) ve fakat, bu karmaşa yüzünden Sovyetlerin topu yeniden kendi sahalarından oyuna sokacaklarını söyleyerek oyunu bu yönde şekillendirdi4. Böylelikle saat tekrardan 3 saniyeye getiriliyordu. Tabi bu kaos esnasında Sovyet teknik ekibi oyuncularla rahat rahat konuşup taktik verme imkanı da buldular; yani istedikleri ama alamadıkları mola, onları mağdur edememiş oldu2.

 

Hakem Righetto saatin 1 saniyeye ayarlanması gerektiğini söyleyedursun, daha üst yetkili makam olan Jones’un direktifiyle saat 3 saniyeye getirilecekti. Esasen maç esnasında herhangi bir FIBA yetkilisinin veya hakemin kural yaratması, yorumlaması mümkün değildi, lakin böylesi bir durumda Jones, kural yaratmadığını, doğru olan şeyi yaparak boşluğu doldurduğunu iddia ediyordu5. ABAUSA Başkanı ve FIBA Teknik Komite üyeliği yapmış Ed Steitz’ın itirafına göre ise, ABD’liler saatin 3 saniyeye getirilmesine karşı olmadılar, çünkü o süre zarfında Sovyetlerin sayı atabileceklerini düşünmüyorlardı8

 

(Devam edecek)

 

https://en.wikipedia.org/wiki/Yugoslavia_national_basketball_team

https://en.wikipedia.org/wiki/1972_Olympic_Men%27s_Basketball_Final

http://www.theguardian.com/sport/blog/2011/nov/16/usa-ussr-olympic-basketball-1972

http://www.bloomberg.com/news/articles/2012-07-23/three-seconds-at-1972-olympics-haunt-u-s-basketball

http://articles.latimes.com/print/2002/sep/10/sports/sp-olyhoops10

http://news.google.com/newspapers?id=WhJRAAAAIBAJ&sjid=1sQMAAAAIBAJ&pg=7128,1695444

https://news.google.com/newspapers?id=tzkQAAAAIBAJ&sjid=VI8DAAAAIBAJ&pg=3264,1200612&dq=completely-irregular-and-outside-the-rules&hl=en

http://articles.latimes.com/1989-09-24/sports/sp-507_1_olympic-basketball

 

Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın

 

mail: efe.ozenc@abcspor.com

twitter: @efe_ozenc

Youtube: Turuncu ve Siyah Kadar Yuvarlak

Son Haberler

FENERBAHÇE GİBİ

Önce kızlarımızı kutlamak istiyorum. 2 sene üstüste Euroleague şampiyonluğunu kazanan kadın basketçilerimize ve böylesine yetenekli ve karakterli oyunculardan oluşan...

Benzer Konular