SARISI ASALET, LACİVERTİ CESARET !!
Her zevke, her ihtiyaca otomobil var; tabii ki parasına göre. Sıra dışı pahalı bir kaç markayı bir kenara bırakırsak, ne kadar para öderseniz o kadar kaliteli bir otomobil satın alırsınız ama bir otomobili ruhuyla beraber satın almak her zaman mümkün olmaz çünkü her otomobilin bir ruhu yoktur !
Mesela Vos Vos ruhu olan bir otomobildir. Bir otomobilden çok daha fazlasını temsil eder, bir felsefedir. Tercih edenler genelde bohem bir yaşam tarzını kendisine felsefe olarak edinmiş insanlar, sanatçılar, sanat severlerdir vs. Özel kulüpleri bile vardır, “sen Vosvos’a kötü davranıyorsun” diye bakımsız Vosvos sahiplerini de kulübe kabul etmezler. Şahin’ler de ülkemdeki varoş halkın ezilmişliğine olan isyanını temsil eder, tüm yedek parçaları satın alıp, sıfırını üretenler bile var, çünkü hastası çok, alıcısı hala var. Subap ayarını çektin mi, flüt gibi ses çıkarır motoru, kimine şarkı gibi gelir. Ucuzdur ama kişiliği vardır.
Futbol takımlarının da bir ruhu ve kişiliği vardır, işte böyle. Nasıl Real Madrid güçlüden yana olanların takımıysa, Atletico Madrid halkı temsil ediyorsa Fenerbahçe de halkı temsil eder, güçlüye karşı diklenmeyi temsil eder, cumhuriyeti temsil eder, bağımsızlığı temsil eder ve gücünü halktan alır. Fenerbahçe taraftarı hiç bir şeyden memnun olmayan bir taraftar grubu değildir, gerçek Fenerbahçelilik ruhunu özümsemiş olan taraftardan bahsediyorum tabii, Hatice’ye bakar, neticeye bakmaz her zaman. Böyle bir ruhun sahada hükmetmemesini hazmedemez çünkü. G.Saray tek kale top oynadı, son dakikalarda kazanılan frikikte Johnson vurdu, top barajdan sekti, kaleci yerinde çakılı kaldı, gol oldu, maçı kazandık sevindik ama hala oynadığımız ezik futbol yüreklerde yara misal.
Şimdi Pereira’ya birinin bunları anlatması lazım. Kulüp tarihini, taraftarın beklentisini. Hatta imza atmadan evvel kafasına sokmak lazımdı. Beyin yıkama operasyonu gibi. Toplamda 7 defans oyuncusuyla oynamayı değil İstanbul Başakşehir’e, Kadıköy’de Barcelona’ya bile kabul edemeyiz biz. Orta sahada üç tane ön libero var, ikisi stoper tekniğinde. Alves ikisinden de teknik mesela, 3-5 maç şans ver oynar. Aynı şekilde Abdoullaye Ba da öyle. Bugüne kadar çok eleştirdim, Aziz Başkan’ın soyunma odasına girişlerini, oyuna müdahelelerini. Seyircisiz oynanan Manisaspor maçında Daum’a “Deniz’i al” diye bağırması da hala kulaklarımda ama bu Azizsilin o kadar da kötü bir şey değilmiş. Azizsilin yakında gelecek falan dediklerine bakmayın, Pereira” bir kulüp başkanı bana kimi oyuna alacağımı söylüyorsa derhal istifa ederim diyor ya ?? Azizsilin’i yemiş bile; bunlar hep yan etkileri, çaktırmamaya çalışıyor.
Kocasından dayak yiyip gözü moraran kapıya çarptım der, burun estetiği olan, “benim burnum güzeldi, küçükken düşmüşüm, nefes alamıyordum, o yüzden estetik yaptırdım” der, Azizsilini yiyen Teknik Direktör hafıza kaybına uğrar, Azizsilini kalçasından yemiş Pereira gören Fernandao da dizim ağrıyordu, o yüzden ağır ağır çıktım der. İşin latifesi bir yana, Fenerbahçe taktik anlamda çözüldü. Mutlu Hoca da Abdullah Hoca da santrfor ve iki kazma ön libero arasındaki bağlantı eksikliğini iyi değerlendirdi. Ligin ikinci yarısı ligde hedefler de ortaya çıkar, can derdi başlar ve maçlar daha zorlaşır ve bu zaafiyet çok puan kaybı yaratır.
Şimdi gözler tekrar Azizsilin’de. Dozun artması lazım, orta sahanın kısalması lazım. Ama en önemlisi Pereira’nın cesur olması lazım ve birinin ona bunu öğretmesi lazım. Bu kulüpte sarı ve lacivertten bol bir şey yoktur ve bu renklerin sarısı asalet, laciverti de cesarettir.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail : bruno.monte@abcspor.com
twitter : @BrunoMonte1907
