2014 Dünya Kupası’nda çeyrek finale gelinirken dünya nüfusunun %95’lik bir kesiminin İspanya-ABD finalini beklediğini söylebiliriz. Fransa, çeyrek finalde çok ciddi bir mücadele sergileyerek evsahibi İspanya’yı eledi ve bu beklentileri boşa çıkardı. Çarşamba akşamı oynanan maç, Eurobasket 2007 finali olan İspanya-Rusya maçını akıllara getirdi, kısaca hatırlayalım…
Eurobasket 2007
İspanya’da düzenlenen Eurobasket’in kesin favorisi İspanya’ydı. 2006 Dünya Basketbol Şampiyonası’nı kazanan İspanya Calderon-Navarro-Rudy-Reyes-Gasol’lü beşiyle tarihteki ilk Eurobasket’i kazanmayı hedefliyordu, şampiyonluk yolundaki en büyük rakipleri Yunanistan olarak görülüyordu ve yarı finalde Yunanistan’ı geçtikten sonra şampiyon olmalarına kesin gözüyle bakılıyordu.
Rusya’ya dönelim… Eurobasket 2005’te sekizinci olan Rusya, WBC 2006’ya katılmamıştı ve Eurobasket 2007 öncesi koçluğa David Blatt’ı getirmişti. O dönemki kadroya bakarsak NBA’deki en iyi Avrupalılardan biri olan Andrei Kirilenko haricinde NBA’de etkisiz elemanlar Monia-Khryapa ve önemli Euroleague oyuncusu Savrasenko’nun yanına CSKA Moscow’un Amerikalı gardı JR Holden devşirildi. Rusya maçlar ilerledikçe çok daha iyi oynamaya başladı-bir Blatt klasiği olarak- ikinci tur grubunda İspanya’dan fark yedikleri maç dışında finale kadar rahat geldiler.
Final maçı beklenenden çok farklı geçti, ilk çeyrekte fark yiyen Rusya maç sonuna kadar tempoyu düşürdü ve farkı yavaş yavaş kapattı. Son 1:30 beş sayı farkla geride giren Rusya, Holden’ın son saniyedeki basketiyle İspanya’ya kendi sahasında şok yaşattı.
2014 FIBA World Cup
Bu yıl da benzeri bir senaryo izledik. Turnuva öncesi benim de Fransa’dan umudum yoktu, ispanya’yı zorlayacak takımlar olarak Yunanistan-Sırbistan’ı görüyordum. Eurobasket ’13 şampiyonu Fransa bu turnuvaya Tony Parker-Nando de Colo-Alexis Ajinça olmadan geldi, diğer oyuncular bir yana Tony Parker’ın olmaması Fransa’nın gücünü kağıt üstünde çok azaltmış görünüyordu.
Turnuvaya gelindiğinde ise öyle olmadığı ortaya çıktı. Fransız oyuncular Batum-Diaw etrafında müthiş bir kimya oluşturdular ve ilk günden itibaren savaşan ve izlemesi keyif veren bir Fransa gördük. İlk gün Brezilya’yı elinden kaçıran Fransa, ikinci gün Sırbistan’ı son çeyrekte yendi ve gücünü gösterdi. Dördüncü gün İspanya’dan fark yiyen Fransa’nın kaderi bu noktada Rusya’ya çok benzedi.
İkinci turda Hırvatistan’la eşleşen Fransa özellikle ilk yarısıyla acayip düşük bir tempoya sahne olan maçın son çeyreğinde Hırvatistan’ın hücum potansiyelini durduramadı ama maçı kazanmayı başardı, çeyrek finalde ise ilk tur grubunda yenildikleri İspanya karşısında çok üstün bir oyun oynadılar. 28.dkda geriye düşmelerine rağmen ayakta kalmayı başardılar ve son çeyrekte 23-9’luk üstünlük sağlayarak yarı finalist oldular. Parker yokken Fransa’yı yok sayan ben dahil çoğu basketbolsevere de ‘bir şampiyonunun yüreğinin küçümsenmemesi gerektiğini’ tekrar gösterdiler.
Bireysel istatistiklere bakmaya gerek yok, çünkü; Fransa’da çok fazla öne çıkan bir bireysel performans yok. Naz yapmayıp takıma gelen NBA yıldızları Nicolas Batum ve Boris Diaw’ı ayakta alkışlamak lazım, özellikle Diaw’ın ‘uzun oyun kurucu’ rolünü üstlenmesi kritik oldu, kötü sayılabilecek bir Euroleague sezonu-İspanya Ligi sezonunu geride bırakan Thomas Heurtel takımın birinci gardı olarak beklenenden etkili oldu. Genç Lauvergne başarılı çıkışını sürdürüyor. Altını çizmek istediğim isim ise Evan Fournier. NBA’de fazla şans bulamayan ve göze batmayan Fournier, bu turnuvada Fransa adına ‘Sinan Güler rolü’nü üstlendi, NBA’i bırakıp Euroleague’e gelirse çok etkili olabileceği ispatladı.
İspanya-Real Madrid benzerliği
Geçtiğimiz 2013/14 basketbol sezonunda en çok parlayan takımlardan biri de Real Madrid’di. Çok önemli oyuncuları biraraya getiren Real Madrid, müthiş bir takım kimyası yakaladı ve birçok maçı ‘şov yaparak’ kazandı. Real Madrid’in Euroleague finalini ve İspanya Ligi finalini çok rahat kazanacağı iddia edildi ama Avrupa basketbolu öyle oynanmıyor. Brose/Zalgiris gibi takımlara karşı ‘şov yapmakla’ ne Euroleague şampiyonu olunuyor, ne de ACB şampiyonu! Sonunda ne oldu, David Blatt’ın ‘taş gibi sağlam‘ Maccabi’si Euroleague kupasını Real’in elinden aldı, ACB final serisinde de Barcelona çok rahat bir şekilde 3-1’le kupaya uzandı.
İspanya Milli Basketbol Takımı’nın da Real Madrid’le çok benzer özellikler taşıdığını söyleyebiliriz. İspanya ilk iki günde İran ve Mısır’ı ortalama 33 sayı farkla geçti, Brezilya-Fransa ve Sırbistan’ı da ortalama 20 sayı farkla geçtiler, İspanya ikinci turda Senegal’i de çok rahat yendi, 33 sayı farkla bitti ama turnuvadaki ilk ve tek zorlu maçları olan Fransa maçında sıkıştıklarında hiçbir çözüm bulamadılar, Real Madrid gibi sıkıştılar ve turnuvaya veda ettiler…