ACABA?

İnsanoğlu böyle işte. Hemen umutlanıveriyor. Tutunacak bir dal buldu mu sımsıkı sarılıyor. Biz Fenerbahçe’lilere de hem Beşiktaş’ın sürpriz Akhisar beraberliği, hem de Galatasaray’ın farklı Başakşehir mağlubiyeti umut oldu lig bitti derken. Hemen kağıdı kalemi elimize alıp hesap yapmaya başladık.

Acaba bu hafta Sivas’ı yenip bir hava yakalar mıyız? Daha Beşiktaş-Galatasaray maçı var, devre arasına kadar puan farkını daha da indirebilir miyiz? Acaba bir kaç takviye ile şampiyonluk potasına girer miyiz?

Tabii hesap kitap işine girebilmek için önce bugünün olmazsa olmazı sahadan 3 puanla ayrılmaktı. Hırslı da başladı takım maça. Zaten bu takımın hırsında, mücadelesinde ben en kötü oynadığımız maçlarda bile problem görmüyorum. Çok yorum okuyorum futbolcuları “ruhsuz” gibi gösteren. Hiçbirine katılmıyorum bu yorumların.

Bu takım kesinlikle ruhsuz falan değil ama yeteneği kapasitesi sınırlı.Vasat oyuncumuz çok maalesef. Bugün oynayan Şener, İsmail, Neustaedter, Aatıf, Dirar gibi oyuncuların iyiniyetinden zerre şüphe duymuyorum ben ama kapasiteleri sınırlı. Bana göre Fenerbahçe’de ilk 11 oyuncusu olamazlar. Volkan ve Mehmet Topal da yıllarca üst düzey oynadılar ama maalesef artık eski performanslarında değiller. Geriye de zaten 3-4 oyuncu kalıyor ki onların içinde de öyle kendi başına bir takımı sırtlayacak Alex gibi bir süperstar yok.

Yani demem o ki, yıllarca çok üst düzey kadrolar gördük. Müthiş ustalar seyrettik ama giderek vasatlaştı Fenerbahçe’nin kadrosu. O yüzden oyunculara “ruhsuz” yakıştırması yapmadan önce bu durumu kabul edelim.

Şimdi diyeceksiniz ki ,”Kadro vasatsa neden umutlanıyorsun şampiyonluk için, hemen ‘acaba’ diye başlık atıyorsun?”. Öncelikle havaya girmek için muhakkak bir galibiyet serisine ihtiyacımız var. Özellikle devre sonuna kadar olan Antalya, Bursa, Konya gibi zorlu deplasmanlardan başarıyla ayrılmamız şart. Yoksa hiç boşuna heveslenmeyelim.

Bu arada önemli sakatlarımız Valbuena ve Isla takıma dönerse, artık Mehmet Ekici’den istikrarlı biçimde verim alırsak, Guiliano son goldeki gibi pasları daha çok denerse, devre arasında bir solbek, bir çift yönlü ortasaha bir de sağaçık alırsak o zaman işin rengi değişebilir. İşte o zaman hücumda daha renkli , daha üretken, forvetlerini daha çok besleyen bir takım olabiliriz.

Bakın bugün Soldado 3 kez ceza alanında topla buluştu. 3’ünde de usta işi vuruşlar yaparak harika goller attı. Demek ki bizim sorunumuz forvetlerimizi ceza alanı içinde çok az topla buluşturmak. Mesela Janssen de iyi santrafor bana göre ama maç başına kaleye çektiği şut sayısına bakın Gomis’in, Cenk’in çok gerisindedir.

Hemen herşeyi tozpembe görmeye gerek yok. 2-1 sonrası Sivas 10 kişi kalana kadar yine çok üretken değildik. Yine saçmasapan bir bireysel hata sonrası gol yemeyi becerdik. Yine son paslarda bol bol hata yaptık ama rakibin sormsuzca gördüğü kırmızı kart bizi rahatlattı kabul etmek gerekirse.

Kırmızı karttan söz açılmışken beni çok rahatsız eden bir durumdan bahsetmek istiyorum. Bu kart öncesi hakemin her iki tarafa da bir kaç hatalı düdüğü vardı ama neticeye tesir edecek pek bir karar yoktu ortada. Sivas’lı oyuncuların Kadiköy’de bu şekilde tepki göstermelerini çok yadırgadım. Bunda hepimizin suçu var.

Bakın artık Fenerbahçe’li yöneticilerin hakemler ve federasyon aleyhine verdikleri demeçlerin eski ağırlığı yok. Kimse ciddiye almıyor bu açıklamaları. Biz taraftarlar stadı boş bıraktığımızda rakip üzerinde eskisi kadar baskı kuramıyoruz. Yani yönetimiyle taraftarıyla Fenerbahçe’nin ağırlığını hissettiremiyoruz. Tam tersine üstüne bir de Fenerbahçe’nin kollandığına dair bir algı oluşuyor.

Bir kaç hafta önce Galatasaray-Fenerbahçe maçı oynandı. Maçın daha başında Fenerbahçe’nin golü verilmedi ve rakibin kırmızısı atlandı. Yani daha 25.dakika belki de maç bitmiş olacaktı. Maç sonrası bi baktık mağdur olan taraf Galatasaray olmuş. Iki gün evvel Beşiktaş-Akhisar maçı oynandı. Beşiktaş’a penaltı, Akhisar’a kırmızı kart verildi. Maç 7 dakika uzatıldı. Ardından yorumlara demeçlere bakıyorum. Sanki Beşiktaş’ı doğramışlar 3 puanını çalmışlar.Yani işin algı oluşturma kısmında biz çok gerilerde kalmışız.

Dolayısıyla eğer şampiyon olmak istiyorsak öncelikle taraftarıyla yönetimiyle futbolcusuyla dimdik durmamız gerekiyor. Sezon sonu mayısta kongre olacak ama kongre farklı şampiyonluk yarışı farklı. Herkes kongre hesaplarına girmeden elinden gelen desteği vermeli.Isteyen Ali Koç’u destekler, isteyen Aziz Yıldırım’ı (örneğin ben artık yönetimin değişmesi gerektiğini düşünüyorum fakat her maça gelip takımı destekledim, desteklemeye de devam edeceğim) ama sezon sonuna kadar bugün 1-1 sonrası sağanak yağmur altında “beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda” diye haykırdığımız gibi zor anlarda takımın yanında olmalıyız.

Önce biz kendi içimizde tek yumruk olduğumuzu gösterelim, şampiyonluk için maksimum desteği verelim, sonra işin ACABA’sına bakarız.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: alp.eralp@abcspor.com

twitter: @alperalp72