https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

ZİRVE OYUNLARI: WINTER IS COMING!

Okunması Gerekenler

ZİRVE OYUNLARI: WINTER IS COMING!

 

Galatasaray ile Akhisarspor arasında oynanan Süper Kupa maçı, Lig ve Kupa şampiyonlarının bu sezonki ilk resmi karşılaşmaları oldu. Uzatmalar ile 120 dakikası 1-1 sona eren mücadeleden sonra, penaltı atışlarında Süper Kupaya uzanan takım, son şampiyon Galatasaray‘ı 5-4 ile deviren Türkiye Kupası Şampiyonu Akhisarspor oldu.

 

Aradan geçen son bir yılda sadece Galatasaray‘da oynayan oyuncular değil, Akhisarspor‘da oynayan futbolcular da bir yaş daha almıştı. Ancak nasıl oluyorsa, Akhisarsporlu oyuncular bir yaş daha “büyürken”, Galatasaraylı oyuncular bir yaş daha “yaşlanmış”. “Büyümek olgunluk, yaşlanmak bilgelik getirir” gibi bir önyargı ile yaşama bakıyorsanız, bu akşam iki takımı izlerken bu düşüncelerinizden arınmış olabilirsiniz.

 

Galatasaray‘ın LinnesMaiconSerdarNagotomo‘dan ibaret bu savunma hattı, bu sezon Şampiyonlar Ligi‘nde Muslera‘yı hem en çok gol yiyen hem de en çok gol kurtaran kaleci istatistiklerinde zirvenin en güçlü adayı yapacak gibi gözüküyor. Akhisarsporlu oyuncuların kalenin ağzından kaçırdığı golleri, sadece Barcelonalı Messi ya da Juventuslu Ronaldo değil, üçüncü torbadan gelecek takımların savunma oyuncuları bile kaçırmayacaktır. Abuk subuk savunma hataları, “bek-stoper-stoper-bek” düzeni içinde “tirelerin” olduğu yerden gelen rakip oyunculara karşı herhangi bir eylem planı olmamasından kaynaklanıyor. Kimse bir taraflarını kaldırıp ara koridorların sorumluluğunu almadığı, kenardan azar işitilince de iki kişi birden sorunlu bölgeyi kapatmaya gidildiğinden, cisimsel hale gelmiş olan birçok koridor hatasını yazıya dökmek bile olanak dahilinde olamıyor.

 

Galatasaray orta sahası ise yine üretmekten uzak, yine birbirlerine alıp vermekten ibaret. Ve Galatasaray orta sahası yine savunmaktan uzak, yine aralarından hızlı ve delici oyuncular mızrak gibi çıktıklarında birbirinin suratına bön bön bakıyorlar. Her ne kadar form ve futbol olarak son üç sezondur büyük bir düşüşte olduğunu düşünsem de, Selçuk, Fernando ve Donk‘dan birinin yerine gayet rahat oynayabilir. Durumun gerçekten böyle olduğu da, ikinci yarıda Selçuk‘un oyuna girmesiyle gayet iyi anlaşıldı. Belhanda beklenen patlamayı hala yapamasa da, ben bu sezon mutlaka yapacağını düşünüyorum. Geçen yılki gamsız Belhanda‘dan farklı olarak, yapamadığında kendine kızdığı ve üzüldüğü yüzünden okunuyor. Ama her şeye rağmen, Ndiaye ayarında olmasa da, yine onun tipinde, yani: 21-27 yaş arası, atletik, hücum gücü en az savunma gücü kadar güçlü ve iki ceza sahası arasında oynayabilecek (box-to-box) bir orta saha oyuncusuna ihtiyaç var.

 

Galatasaray hücumunda ise Feghouli ve Rodrigues‘in, oyuna girdikten sonra da Yunus‘un kanattaki çalışkanlığına ve iş bilirliğine, aklı hala açıktan almayı düşlediği parada olan Gomis bir türlü bitiriciliğiyle katkı veremedi. Eren girdikten ve özellikle beraberlik golünü de attıktan sonra, Gomis işin ciddi ve forma için ne olursa olsun bir rakibi olduğunu sezdi. Maç başındaki halinden eser kalmaması bir yana, uzatmada, 100. dakikada orta sahaya gelip presle top kapıp hücum başlattı. Ama ne olursa olsun, penaltı yeteneğiyle (!) takımın “birinci penaltıcısı” olan Gomis, kupayı Akhisarspor‘a veren son penaltıyı kaçıran oyuncu oldu.

 

Adalet duygusuyla, geçen yıl Lig Şampiyonluğunu getirerek Süper Kupa maçını oynamaya hak kazandıran takımı sahada oynatmak isteyen Fatih Terim, Muğdat ve Onyekuru‘yu lige saklamayı seçti. Hazırlık döneminin diri ismi Sinan ve geçen yılın flaş ismi Tolga‘nın varlığını da hatırlamak gerek.

 


Öyle cümle arasında ezildiği düşünülmesin; zira yazının umuda bakan yüzü burada: En özel alkış ve övgü Yunus’a. Öyle güzel topları savunmada kaptı, öyle güzel toplar taşıdı ki, heyecanlanmamak elde değil. Elbette seyirciler büyük bir iştahla adına tezahürat yapınca, özgüven zehirlenmesi yaşayarak bir-iki aptal top kaybı yapsa da, bu zehirlenmenin Fatih Terim faktörüyle “sürekli bir şımarıklık” haline dönmeyeceğini umuyorum. Seyirci açısından da, her ne kadar içinde yıllardır beslediği bir canavar olduğu sonradan anlaşılsa da, futbolunun en olgun çağında magazin figürüne dönüşen bazılarında yapılan hataların bu çocuklarda yapılmaması gerekiyor. Çok sevmek ile ölümüne şımartmak arasındaki çizgi doğru çekilmeli.

 

U17 milli takımı üyesi 7 kişinin başını çektiği 2000 jenerasyonunun A takıma ciddi anlamda giren ilk üyesi Yunus, umuyorum ki çok güzel bir geleceğin başlangıcıdır. Fenerbahçe‘nin doğru bir hamle ile Altınordu‘dan transfer ettiği Barış ve Berke‘den farklı olarak, geçen yıl altyapıya alınan Ahmet Sivri ve 2000 jenerasyonunun U17 milli takımından arkadaşı, Karlsruhe‘den bu yıl transfer edilen Malik Karaahmet ile müthiş bir potansiyel güç Galatasaray’ın zaten elinde bulunuyor. Bu dokuz oyuncu ve özgüvenini çok beğendiğim kaleci İsmail, mutlaka Eray, Tarık ve Endoğan gibi kadro fazlalıklarının yerine 28 kişilik kadroya monte edilmelidir.

 

120 dakika boyunca futbol kişiliklerini, taktik disiplinlerini, çalışkanlıklarını ve olgunluklarını sahaya yansıtarak Süper Kupa’yı kazanan Akhisarsporlu oyuncuları, teknik direktörleri Saffet Susiç’i ve elbette tüm Akhisarspor camiasını can-ı gönülden kutlarım.

 

 

 

NOT: Galatasaray‘ın Süper Lig fikstüründeki ilk maçını Süper Kupa‘dan beş gün sonra oynaması akıl alır gibi değil. Yanlış anlaşılmasın, eleştiri konusu Galatasaray olayı değil, iş bilmezlik. 7 Ağustos Salı günü Benfica deplasmanında oynayacak ve 14 Ağustos Salı günü aynı takımla çok ciddi bir rövanş maçına çıkacak Fenerbahçe‘nin lig maçını ilk maça daha yakın oynaması, ikinci maça daha çok hazırlık süresi vermek gerekirdi. Özetle Galatasaray ve Fenerbahçe maç saatleri birbiriyle değiştirilebilirdi. Ancak Futbol Federasyonu‘nun maç planlama departmanındaki kişilerin takvimleme yeteneği harikulade(!) olduğu için bize söz düşmez. “Artık kısa arayla maç oynamaya alışmamız lazım” beylik sözüyle eleştirecek olanlara, Ağustos’un hemen başında, sezon öncesi yükleme üstüne yükleme yemiş, güneşin sadece ısıtıp yakmadığı adeta kavurduğu, nemin %80’lere ulaştığı bu kurak yaz günlerinde oyunculara bu eziyeti reva görmemek gerekirdi.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: murat.guler@abcspor.com

twitter: @kirjalian

Son Haberler

QUADRUPLE-DOUBLE, NBA TARİHİNDE SADECE 4 KEZ

NBA'de double-double hemen her maç, triple double'da her sezon onlarca kez gördüğümüz istatistiklerdir. Peki ya quadruple-double ? 350 bine yakın oyuncunun...

Benzer Konular