Beşiktaş kapalısından maç seyretmiş iseniz , hele de yaşınız 40 üstü ise başlıktaki tabiri hatırlayacaksınızdır. Gençlere de hatırlatalım..Yaşayan efsane Gordon Milne zamanının takımı, her rakip atağını başlamadan kesip topyekün saldırıya geçtimi, kapalının ön tarafındaki taraftar da ellerini (yere paralel uzatılmış şekilde açık olarak) karşı kaleye doğru savurarak takımı iterdi..Yürü yürü yürü..
Karakartallar, 20 yıl aradan sonra ‘’yürü yürü’’ futbolundan örnekler verdi dün gece..İlk yarıda Sivasspor, biraz da Aatıf Chahechouhe’nun olmayışından kaynaklı kadro yapısının getirdiği zaafiyet ile tempo olarak çok eksik kaldı. Önde oynayan oyuncularından sol kanatta kullandıkları Macauley Chrisantus santrafor formatlı bir oyuncu olduğundan kanat oyuncusu pozisyonun ihtiyacı duyduğu tempoyu ortaya koyamadı. Montpellier’de bir çok kez maçını seyrettiğim ve o pozisyon için çok tecrübeli olan John Utaka neden kanatda tercih edilmedi anlamak güç!
Sonuçta bu tercih, ortasahada oynayan Adem, İbrahim ve Mehdi Taouil’in pozisyon alma dengelerini bozarak Beşiktaş’a boş alanlar kalmasına sebep verdi. Hoş, bu 3 ortasaha oyuncusunun birbirini tamamlayacak dengede olduklarını söylemek de kolay değil. Beşiktaş ise buna karşılık Veli ve Atiba’nın baskı gücünü kullanarak ortada kalan her topa sahip oldu. Özellikle ilk yarıda hücumcu bek örneğini çok doğru veren Motta’nın yanısıra Gökhan Töre’nin de isabetli uzun ters topları Beşiktaş’ın futbolunu parlattı.
Gökhan Töre demişken bir parantez açalım. Tipik bir kanat oyuncusu gibi değilde kanatda oynayan serbest bir oyuncu gibi oynuyor. Kötü mü? Tabi ki hayır.. Özellikle bu sene çok etkili işler yapmaya başladı. Her geçen gün üstüne koyuyor ve takımı öne taşımada başrolü üstlenmiş durumda.Ayrıca solak bir oyuncu için hiç de fena olmayan bir sağ ayağı var. Fakat dünkü maçta, Sivas’ın yukarıda bahsettiğim kenar oyuncu zaafiyetini daha ilk yarıda anlayıp kanadında kalmayı ortaya kaymaktan daha fazla tercih edebilirdi. İkinci yarıda tipik bir açık gibi oynayıp topla köşelerde buluştuğunda neler olabileceğini 1 ve 3 üçüncü gollerde gösterdi. Bana göre Gökhan Töre yeteneğinde bir oyuncu bu fotoğrafı, devre arasındaki teknik heyet uyarısını beklemeden maç içinde kendi de çekebilmeli.
İkinci yarı özellikle birinci golden ikinci Beşiktaş golüne kadar sanki ağır sıklet boks ünvan maçı seyrettik. Ha düştü ha düşecek tadındaki Sivasspor’un imdadına yetişen gongu, eyvah öne geçtik şeklinde panikleyen Beşiktaşlı oyuncular çaldı. 5 dakikalık tempo kaybı ne yaptığını bilememezlik 2-2 ye getirdi maçı.. İşte maçın bundan sonraki dakikaları, tüm Beşiktaşlıların dilinde tüy bitiren stad avantajı meselesine denk geliyor. Şundan net eminim; dünkü oyunu 75. Dakikada kesip aynı şartlarda ATATÜRK Olimpiyat stadına taşısak Beşiktaş’ın alacağı en iyi skor 2-2 olurdu! Ama yaklaşık 15 bin kişinin küçük bir alanda yarattığı coşku ve karşı taraftaki panik galibiyeti getirdi. Yani neymiş ev sahibiysen avantajını kullanacaksın..
Beşiktaş zorlu iki deplasmana çıkacak bu hafta .. Biri futboldan çok herşeyin olacağı Partizan diğeri o yorgunluk ile gidilecek Kayseri. Seyirci baskısının üst düzey olacağı Partizan maçı, takımın bu şartlarda ne tepki vereceğini test etmesi açısından çok önemli. Dönüşünde ki Kayseri deplasmanı ise, haftada iki maç fazla mı gelir yoksa kadro yapısı bu işin altından kalkabilir mi sorularının bir nebze olsun cevap bulacağı bir mücadeleye sahne olacak.
Bekleyip görelim.. Bir sonraki sezon oynanacak dünya derbisini !! saymaz isek, ülkede futbol adına bekleyecek başka birşey de yok zaten….