Çok kötü top oynuyoruz.
Yavaş oynuyoruz her şeyden önce.
Rakibi hiç dengesiz yakalayamıyoruz.
Örneğin karşı karşıya pozisyonumuz yok hiç.
Sadece bu maçta değil, bir çok maçta oyuncularımız rakip kaleci ile karşı karşıya kalamıyorlar bir türlü.
Defansın arkasına koşu yapan yok; koşu yapan olsa bile araya final pasını atabilecek oyuncu yok, önde presle top kapıp baskı sonrası girilen pozisyon yok.
Yok yok yok.
Karşı karşıya gol kaçırmayı bile özledim, o kadar diyeyim.
Kim bu takımın ofansif orta sahası? Alper Potuk.
Bir tane isabetli ara pası var mı? Yok.
Kanatlarımızı sağdan soldan hiç kaçırmış mı? Sow’u pozisyona sokmuş mu?
Arkadan gelen oyuncuların koşu yoluna topu yuvarlamış mı? Hayır.
O zaman biz nasıl pozisyona gireceğiz?
Lens’in de etkisiz oynamaya hakkı var zaman zaman. Bugün o hakkını kullandığı günlerden biriydi. İster istemez Aatıf’tan hücuma destek vermesini bekliyor insan. Aatıf dediğiniz de, gol krallığı kazanmış bir oyuncu. Bir tane şutu yok doğru dürüst. Kırk yılda bir hızlı atağa çıkma şansı yakalıyoruz. Top Aatıf’ın ayağına gelince mutlaka bir duruyor. Güzel kardeşim sen Fenerbahçe’de ofansif bir pozisyonda oynuyorsun. Git rakibin üstüne, birebirde adam eksilt, risk al biraz. Ama yok, tribün baskısı bu kadar azken bile oyuncularımızda maalesef risk alma cesareti yok.
Hasan Ali ile İsmail Köybaşı son haftalarda ”hangimiz daha kötü oynayabiliriz” konusunda ciddi bir rekabete girişmişlerdi. Neyse ki bugün Hasan Ali biraz kıpırdandı, ancak diğer tarafta Şener’in son haftalarda yaptığı hatalar, önemli asistlerine rağmen tahammül edilmesi zor bir hale geldi. Gelecek sezon bu beklerle ligi götürebilir miyiz diye sorarsanız benim cevabım şu olur : ”İmkan yok”
Fenerbahçe’nin en büyük sorunu taraftar problemi.
Bugün yine bomboş tribünlere oynadık.
Benim bu konudaki fikrim sabit.
Seneye Messi ile Ronaldo’yu bile transfer etseniz, taraftar konusunu çözmediğiniz sürece başarılı olmak hayal.
Ama hafta sonu divan toplantısında gördük ki, başkan seyirci azlığını Türkiye’nin ekonomik sorunlarına bağlıyor.
Görünen o ki, herhangi bir öz eleştiri veya bu konuda bir adım atma niyeti başkanda yok. O zaman maalesef gelecek sezondan umutlanmak için de herhangi bir sebep yok.
Seyirci demişken az sayıdaki Rize taraftarına da ufak bir parantez açalım.
Daha önce deplasmanlarda Fenerbahçe aleyhine ”şike yapsana” tezahüratının defalarca Fenerbahçe’ye gol getirdiğine şahit olmuştuk. Bu kez deplasmandaki Rize seyircisi hiç üzerine vazife değilken ”Trabzon” diye bağırdı; hemen ardından da Fenerbahçe’nin 90+’daki golü geldi. Senin takımın sahada canla başla mücadele ediyor küme düşmemek için; sen kendi takımını destekleyeceğine ”Trabzon” diye bağırıyorsun. Bazen diyorum ki, bizim seyircilerde hakikaten hiç akıl yok.
Ve son olarak kaleci Fabiano. %100 golü kurtardı, maçı çevirdi ama o pozisyonda çapraz bağlarını kopardı. Bu galibiyet önce Fabiano’ya yazar. Zaten kiralık olduğu için, muhtemelen onun Fenerbahçe’ye vedası manasına geliyor bu sakatlık. Yedek kaldığı dönemlerde aylarca hiç surat asmayan, görev verildiğinde çıkıp en iyisini yapmaya çalışan bu güzel insana, umarım hak ettiği şekilde veda etme imkanı buluruz. Eğer Türkiye’de ameliyat olursa, koltuk değnekleriyle de olsa bir basketbol play-off maçına gelsin, dolu tribünler ile alkışlarla veda etsin Fenerbahçe’ye. Hiç olmazsa vefa duygumuzun yok olmadığını gösterelim kendisine.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72