Fenerbahçeliler arasında bir araştırma yapılsa eminim kanser ve kalp en çok görülen taraftar kitlesidir. 3 Temmuz ve sonrası öldürmedi ve daha güçlü kıldı camiayı. Türkiye’nin tartışmasız en güçlü sivil toplum kuruluşu. Alakalı alakasız bir takım misyonlar yüklenme durumları zaman zaman olsa da, kitlenin tek derdi Fenerbahçe. Dokunan yanar demişti Ahmet Şık, işte bu Fenerbahçe için geçerli.
Takım şampiyon, davalarla ilgili olumlu gelişmeler oluyor ya da olması beklentisi var, herşey güzel. Takım tatilde, Başkan tatilde, hoca tatilde. Yalıkavak marinada başkan mutlu, güler yüzlü, stres düşük, şeker zorlamıyor görüntüsü veriyor gördüğümde.
Neden çok daha önce halledilmediği muamma olan Caner’le sözleşme yenilenmesi de halloluyor. Transfer transfer diye kimse tuturmuyor, herkes takımdan memnun, oynanan futboldan memnun, üstüne Diego Ribas geliyor; oh be, ver coşkuyu!
Formalara reklam alınmıyor. Alınsın alınmasın, para lazım, neden alınmıyor falan tartışmaları… İyi mi oldu kötü mü göreceğiz. Bunun kendini görme, tek başına değerini rakamsal olarak ispat etme, bir nevi havuzdan çıkışın ilk adımı gibi değerlendirebiliriz de. Uzun vadeli planlamalar, stratejik hamleler Fenerbahçe’de anlık, fevri ve duygusal kararların yerine geçmeyi henüz başaramadığı için bana bile çok inandırıcı gelmiyor ama umut fakirin ekmeği. Tabii 3 Temmuz’dan bu yana taraftarda oluşmuş “biz tek siz hepiniz” pathos’unu besleyici özelliği sayesinde ister istemez oluşan bir marketing artısından da bahsedilebilir. Çok da güzel hazırlanan formalarla rekor satışlar geliyor. İşin bu tarafı da güzel.
İşin iç yüzünü bilmeyen milyonlarca insan gibi benim de anlamadığım bir şekilde bir anda Ersun Yanal haberleri dolanmaya başlıyor medyada. Servis olduğu çok belli haberlerle yıpratılıyor hoca. Sonra Başkan çıkıyor bir basın toplantısı düzenliyor. Ertesi gün hoca istifa ediyor! Ses kayıtları gibi kepazelikler, hoca ve kadınlar temalı rezillikler medyada bayram havası estiriyor. Servis haberlerden, ne idüğü belirsiz ses kayıtlarından, alenen yürütülen itibarsızlaştırma çalışmalarından 3 Temmuz’dan beri sürekli yıpratılan, kişi ve kurum bazında çok büyük acılar çekmiş bu camianın ahlaki açıdan dip noktasını gördüğü, bence çok acı ve kara bir dönem yaşandı. Klüp tarafından halen bu ses kaydının kimden çıktığı ve servis edildiği konusunda bir açıklama yapılmaması da ayıbı her geçen gün çoğaltıyor.
Ersun Yanal dünyanın en aşağılık insanı en kötü teknik direktörü de olsa bu yapılanların yanlış olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Velev ki öyle, e niye kontrat uzattın Başkan diye soruluyor elbet. Başkan da diyor ki, araya kıramayacağım biri girdi imzaladık. Hatır gönül işiyle bu camianın geleceği belirleniyor. Bir haber için diyor ki Başkan: “Haber doğruydu ama yalanladık; kurumsallık için bunu yaptık, bundan sonra kurumsallık için de olsa bazı şeyleri yapmayacağız.” Kurumsallığı kendisine anlatabilecek biri varsa bir şansını denesin derim. Ben şimdiye kadar nerede kurumsal davrandık merak ediyorum açıkçası.
İsmail Kartal takımın yeni hocası oldu, hayırlı olsun. Tabii aslında İsmail Kartal aynı pozisyonda devam ediyor çünkü Aziz Başkan yeni teknik direktörümüz oldu. Zaten hocaların bir şey yapıtğı yok, takımı onlar mı şampiyon yapıyorlar? Böylece futbolcuya bağlı hoca düzeni de yeniden hortladı. Taraftara düşen desteklemek. İsmail Kartal’ı sevmeyeni de tanımıyorum. Keşke böyle gelmeseydi. Bu sene 4. yıldız baskısı bir anda 10 kat arttı. Allah sonumuzu hayır eylesin.
* Her daim gündemin değiştiği, kaosun en büyük güç olduğu dünyanın en büyük akıl hastanesinde yaşayan bizlerin peşini türlü olaylar yaz boyu bırakmadı elbette. Burada yazanlar doğal olarak olup biten garabetin tamamını kapsayamaz. Arşiv falan taramadan aklımda kalanların empresyonist derlemesi; her absürd gelişmeyi yazmaya vakit yetmez.
ABCSPOR