TRT Spor spikeri ve muhabiri değerli büyüğüm sevgili Veli Yiğit ile geçtiğimiz günlerde hem kendi kariyerine dahil hem de ligimize dair çok önemli bir röportaj gerçekleştirdik. Sevgili Veli Yğit ve TRT ailesine misafirperverliklerinden ötürü çok teşekkür ediyorum. Gelin şimdi röportajımızın detaylarına bakalım:
Öncelikle sohbetimize sizinle başlamak istiyorum. Sizi yakından tanıyan biri olarak abcspor okuyucularına kendinizden ve şuan ki kariyerinizden bahseder misiniz?
Elbette. 1982 Almanya doğumluyum. 11 sene Almanya’da kaldıktan sonra Türkiye’ye döndüm ve eğitimimi burada sürdürdüm. Aslen Kütahyalıyım. Kocaeli Üniversitesi İşletme mezunuyum. Bu işe başlama hikâyem ise play station oynadığım dönemlerde arkadaşlarımla maç oynarken maçları ben anlatırdım ve anlattığımda onların çok heyecanlandığını gözlemlerdim. (Gülerek). Arkadaşlarım da sen neden spiker olmuyorsun dediler. Bu sözlerden sonra ben de araştırmalara başlayarak ‘Diyalog Anlatım İletişimin Spor Spikerliği’ kursunu gördüm benim için hikâye bu noktadan sonra başladı.
Spor Spikerliği eğitiminizde kimlerden dersler aldınız?
Barbaros Çıdal ’ın bizlere verdiği eğitim TRT kökenli bir eğitimdi. Burada hakikatten çok iyi eğitimler aldık.
O dönem sizinle beraber mezun olan isimler var mı şu an spor sektöründe?
Biz spor spikerliği kursunun ilk mezunlarıydık. Benimle birlikte Gökhan Abdik ve Hakan Dede mezun olmuştu.
Ailenizin bu sürece katkısı nasıl gelişti?
Spor spikeri olmak istiyorum düşüncesini ailemle paylaştığımda sağ olsunlar çok destek oldular inandılar. Eşimle o dönem nişanlıydık ve kendisi de bu sürece çok destek verdi. Bütün aileme bir kez daha her şey için çok teşekkür ediyorum.
Kariyeriniz anlamında sırasıyla çalıştığınız kurumlar hangileriydi?
- TV 8
- Galatasaray TV
- TRT Spor
İlk çalıştığınız kanal TV 8. Buraya girişiniz nasıl oldu neler yaptınız burada?
İstanbul’u neredeyse bütün kanalları o dönemde tek tek gezdim. Kapa kapı dolaştım ama herkes beni insan kaynaklarına yönlendirdi. Bir gün TV 8’e gittim ve o dönem TV8 spor yayınları anlamında zirve günlerini yaşıyordu. Yine beni insan kaynaklarına yönlendirdiler ama ben evde hazırlamış olduğum ‘BEN HAZIRIM’ başlıklı mektubu insan kaynakları yetkilisi görmeden form sayfalarının arasına sakladım ve zarfa koydum. Ertesi gün telefonum çaldı. Arayan Fikret Engin’di. ‘Mektubunu gördüm; çok etkileyici. Yarın gel bir görelim bakalım hazır mısın ?’’ dedi. Gittim görüştüm ve ertesi gün editör olarak başladım. Serie A ve Premier League tanıtımlarını da ben yazıyordum benim için çok keyifliydi.
Galatasaray TV ile sizi çok daha yakından tanımaya başladık, buraya girişi hikayeniz ve burada ortaya koymuş olduğunuz misyonları bizlerle paylaşır mısınız?
Galatasaray TV’ye giriş hikâyemle başlamak isterim. Tematik kanalda 3 ay çalıştık sonra Galatasaray TV’nin açıldığını gördüm havuz medyasıydı. Kanalı seyrettiğim üç gün boyunca ekranda olan tek isim vardı o da Can Erbesler ’di. Ben kanala telefon ederek orada çalışmak istediğimi ve bana deneme çekimi yapmalarını rica ettim. Bu deneme çekimini alabilmek için hakikatten mücadele verdikten sonra başardım ve bana deneme çekimi yaptılar. Müjdat Mustafa Muratoğlu ile bana aynı gün deneme çekimi yapacaklarını söylediler ve ikimizi de 15 gün boyunca deneyeceğiz dediler. Ben sürekli olarak editörlükten, haber kısmına çok ciddi şekilde çalışıyordum ve bu çalışmamadan da memnun olduklarını gözlemiyordum. 9.Gün İlker Yasin’in koordinatör yardımcısı Pembe Akyüz bizlere odasına çağırarak ‘ikinizi birden işe alıyoruz ancak biriniz için vermeyi düşündüğümüz maaşı ikiye böleceğiz’ diyerek bizlere işe aldı. Kısa zaman içerisinde Galatasaray TV’de haber müdürlüğü ve genel müdür yardımcılığına kadar yükseldim. Galatasaray’ın Roberto Mancini döneminde futbol takımı medya sorumlusu görevinde bulundum. Halen kendisiyle irtibatımız yakinen devam ediyor. Galatasaray’ın Şampiyonlar Liginde yer aldığı dönemde sürekli olarak Monaco –Cenevre hattında UEFA ile ilişkiler kurdum, her gittiği yurt dışında Kluivert, Figo, Steve McManaman Johan Cruyff, Rui Costa, Peter Schmeichel, Cannavaro, Overmars, Van Der Sar gibi yıldızlarla röportajlar yaptım. Bu röportajlar kariyerimde önemli bir yer edindi. Johan Cruyff röportajım çok ilginçti. Kimselere konuşmayan, uzun süre mücadele etdip, peşinden koştuktan sonra bana ‘yolda yürürken şu andan itibaren röportajımız başladı’ demişti. Bu benim için gerçekten çok önemli ve anlamlıydı.
TRT ailesinde yer almanızı sağlayan etkenleriniz nelerdi?
Sürekli olarak yabancı dilimi geliştirdim, UEFA ile ilişkilerimi çok iyi tuttum. Galatasaray TV süreci bittikten sonra da TRT’nin Şampiyonlar Ligini almasıyla birlikte bu yönümü göz önünde bulundurdukları için TRT ile anlaşma vardık. TRT bünyesinde ben;
- Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi maçlarında görevler aldım ve alıyorum.
- Hafta sonlarında Avrupa Stüdyosu programını Melih Gümüşbıçak ve Yusuf Kenan Çalık ile yapıyoruz.
- Stadyum, Yüz Yüze Futbol ve Devler Sahnesi programının editörlüğünü yapıyorum.
TRT ailesinde çok büyük isimler ile çalışmak gurur verici olsa gerek. Duayen isimler çalışmak sizler için nasıl bir duygu?
Hepsinden önemlisi aslında bu nokta. Erdoğan Arıkan, Levent Özçelik, Yalçın Çetin, Cüneyt Kıran, Kerem Öncel ve Ersin Düzen gibi isimlerle çalışıyorum. Hakikatten hayal edemeyeceğim üst düzey insanlar. Bu işin duayenleri olan insanlarla birlikte çalışma imkânına sahip olmak hakikatten gurur verici. Bu benim için çok büyük bir eğitim ve büyük tecrübe. Kendilerine bir kez daha sizlerin aracılığıyla teşekkürlerimi iletiyorum. Ayrıca Doğan grubunda çalışma imkânı bulduğum; Ertem Şener, Nebil Evren, Barış Kuyucu, Emre Tilev, Sabri Ugan, İlker Yasin ve Gökhan Telkenar gibi isimlere de çok teşekkür ediyorum. Çalışmadığım sadece şuan da Sevgili Ercan Taner kaldı. (Gülerek) Benim için çok önemli bir isim, belki bakarsınız kendisiyle de yolumuz bir yerde kesişir.
Hedeflediğiniz noktalara ulaştınız mı ve ulaştıysanız başka hedefleriniz var mı?
Birçok anlamda hakikaten hayal dahi edemeyeceğim şeyler yaşadım şu ana kadar kariyerimde. Televizyon bazında baktığımız zaman hakikatten TRT Türkiye’nin en büyük kurumu ve ben kesinlikle şuanda kariyerimim zirve günlerinden birisini yaşadığımı düşünüyorum. En büyük hedefim tabii ki ‘Dünya Kupasında’ yer almak. Dünya Kupasında görev alırsam da çok ciddi anlamda üst noktalarda yer aldığımı düşüneceğim.
Sayın Fatih Terim hocamızla çalıştığınız dönemler için neler söylemek istersiniz?
Fatih hocayla çok yakın çalışma ortamımız oldu benim kariyerimde çok önemli bir yere sahiptir bu durum. O yüzden çok mutluyum ve bu benim için çok büyük bir tecrübe.
Kariyerinizin en önemli noktalarını bizlerle paylaştığınız için çok teşekkür ediyorum. Değerlendirmelerimize Lider Medipol Başakşehir ile başlamak isterim. 15 haftalık süreç itibarıyla Başakşehir hem oyun olarak hem yönetim olarak geçmişten gelen birikimler dâhilinde çok önemli bir karakteri ortaya koymaya devam ediyor. Öncelikle Sayın Abdullah Avcı’nın genel olarak artılarını konuşursak neler söylersiniz Abdullah Avcı için?
Abdullah Avcı bütün planlamalarını zamana yaydı. Bu planlamayla bir anda başarılı olabilirim düşüncesinde değildi. Uzun bir süreçte bunun olabileceğini düşündü. Planlı ve uyumlu çalışma içerisinde gittiler Başkan Göksel Gümüşdağ ile birlikte. Göksel Gümüşdağ kendisine çok fazla güvendi. Abdullah Avcı bir sistem adamı, futbola bakış açısı çok daha farklı ve mantıklı. Geçmişte yaşamış olduğu milli takım dönemi kendisi için çok büyük bir tecrübe oldu. Başakşehir gibi düzenli bir kulüpte çalıştığı içinde adım adım başarıyı yakalayacağının farkında. İleride de Abdullah Avcı Türk futboluna çok daha fazla katkıda bulunacaktır. Türk futbolunun geleceği nokta açısından Abdullah Avcı çok öneli bir isim. Bütün bu başarı sürecinde Başakşehir ’in başarısı kesinlikle tesadüf değil.
Medipol Başakşehir ’de birçok isim ön planda. Ancak gol anlamında bakarsak 6 golle Edin Visca ve Mossoro takımın gol yükünü sırtlayan isimler. Bu iki isim için neler söylersiniz?
- Mossoro; daha önce Braga ‘da forma giyen bir isimdi. Hatta Galatasaray’ın çeyrek final oynadığı dönemde grup maçlarında Galatasaray’ a karşı oynamıştı. Ben Portekiz liginde Mossoro ’nun maçlarını da anlatmıştım. Braga ’da görev adamıydı. Abdullah Avcı sistemin parçası olacak oyuncuları aradığı için çok doğru bir isimdi Mossoro,
- Edin Visca; Arama-tarama yöntemiyle bulabileceği yetenekli isimlerden bir tanesiydi. Visca piyasa bedeli çok üst noktalarda bir isim. Geçen sezon Sevilla takımı iler adı geçti satılmadı. Bence Başakşehir takımında olduğu kadar belki başka bir takıma gitse bu kadar başarılı olmayabilir. Abdullah Avcı’nın Visca’yı Visca ‘nın da kendisini iyi biliyor olması, takıma uyum sağlaması başarısına başarı katıyor.
Medipol Başakşehir takımında ön plana çıkarabileceğiniz isim veya isimler kimler?
Kesinlikle ‘Emre Belözoğlu’. Hem olgunluğuyla hem yeteneğiyle… Geçmişte yapmış olduğu hataların kendisi de farkında. Şuan da kendi kapasitesini ve vücudunu çok iyi tanıyor, sahada ne kadar kalabileceğini, süre içerinde ne kadar katkı sağlayacağını da iyi biliyor… Abdullah Avcı’da bunun farkında. Trabzonspor maçında yapmış olduğu asistten sonra takım içerisinde önemli isimler kendisini maç sırasında omuzlara aldı. Bu çok önemli bir görüntü. Takım içerisinde kendisine duyulan saygının göstergesidir bu. Bence Emre Belözoğlu şuan için Başakşehir ‘in şampiyonluk yolunda en kilit oyuncusu.
Edin Visca ’nın büyük takımlarda o başarıyı yakalamayacağını söylediniz. Geçtiğimiz dönemlerde Galatasaray’da Nordin Amrabat krizleri yaşanmıştır. Şuan Visca ‘nın adı Beşiktaş ile anılıyor. Olası Beşiktaş transferinde bu sıkıntılarla da Beşiktaş takımı karşılaşır mı?
Edin Visca ‘nın, Amrabat gibi sıkıntı yaşayacağını düşünmüyorum. Amrabat çünkü bölge olarak Faslı, Tunuslu, Cezayirli. Afrikalı oyuncular belirli bir noktadan ve yaştan sonra tam olarak performanslarını sürdüremiyorlar. Visca ‘nın bu sıkıntıları yaşayacağı kanaatinde değilim. Çünkü Visca, daha profesyonel, daha Avrupai bir yaklaşımla çalışıyor. Beşiktaş’ta baktığımız zaman kanatlarda sıkıntıları var. Ancak transfer süreciyle ilgili sorunuza geldiğimizde Beşiktaş’ın bu oyuncuyu alma ihtimali yok. Şampiyonluk mücadelesi veren takımlardan bir oyuncunun diğer takıma geçmesi mümkün değil, Abdullah Avcı oyuncusu asla bırakmaz.
15 Haftalık periyot itibarıyla Başakşehir ‘in en kilit maçı hangisiydi?
Galatasaray’a karşı kazandığı 2-1’lik maç.
Leicester City modeliyle kıyaslanması hakkında neler düşünüyorsunuz?
Herkes bu kıyaslamayı yapıyor ama aynı şey değil bence. Leicester City’de bir halk var, Leicester şehri var. TRT World kanalında Samantha Johnson hem Ranieri hem de halk ile röportaj yapmıştı. 15 yaşındaki çocuktan 70 yaşındaki yaşlı büyüklere kadar herkes gerçek manada tribünlere giderek Leicester’a inanarak destek veriyordu. Bu röportajı izleyen Ranieri ’nin gözleri dolmuştu. Başakşehir ‘de böyle bir halk ve taraftar topluluğu yok. Dolaysıyla Başakşehir ‘de biraz daha kurumsallıkla birlikte futbolcuların, yöneticilerin, teknik heyetin aile olmasıyla kenetlenme başladı. Leicester ’da şehir olarak kenetlenme ve inanmışlık olmuştu bunu iyi analiz etmek gerekiyor.
Sizce Başakşehir ‘in şampiyonluk ihtimali sadece ihtimaller dâhilinde mi?
Hayır, ben Başakşehir ‘in şampiyon olma ihtimalini yüksek olduğunu düşünüyorum.
Medipol Başakşehir’le ilgili son cümlelerinizi Sayın Başkan Göksel Gümüşdağ ’la ilgili almak istiyorum. Sizce Göksel Başkan nasıl bir karakteri ortaya koyuyor hem Başakşehir ‘de hem de Kulüpler Birliğinde?
Başakşehir ‘de bence Göksel Gümüşdağ bazı şeyleri başarabileceğine inandı. Abdullah Avcı’ya çok fazla inandı, güvendi. Projelerini tamamına inandı. İki isim de çok önemli futbol adamları. Abdullah Avcı’nın neleri yapabileceğini gayet iyi bildiği için Göksel Gümüşdağ bu süreçte tamamıyla en başından itibaren Abdullah Avcı’nın arkasında durdu. Bu süreçte her iki isimde Başakşehir takımında aile anlamında çok önemli işler yaptılar. Hem kendisi aile olmayı başardı takım halinde, hem de sporcuların aileleriyle. Aynı zamanda Başakşehir ve çevresinde yaşayan insanların Başakşehir’e gönül verme ihtimali olan insanların statlara geldiklerinde çocukların eğlenebileceği ortam, rahatça yemek yiyip keyif alabilecekleri ortamı yani stadı yarattı Göksel Gümüşdağ. Dolayasıyla bu son derece önemliydi. Ben Başakşehir ‘in Avrupa standartlarında bir stada ve yapıya sahip olduğu görüşündeyim. Kurumsal anlamda her şey tıkır tıkır işliyor ve bununda en büyük pay sahibi de Göksel Gümüşdağ’a ait. Bu yapıların arkasında durması ve inanması son derece önemlidir. Kolay kolay rastladığımız bir şey değildir. Sabretmek, projeye inanmak, o projelerin arkasından gitmek, uzun sürelerde vazgeçmemek son derece önemliydi. Bunu Göksel Gümüşdağ başardı.
Kulüpler Birliği açısından baktığımız zaman ise bütün yaptıklarının aynısını Türk futbolu için yapmak amacında… Süper Lig AŞ’nin kurulacak olması bunların bir göstergesi. Ben bu süreçte de kendisinin başarılı olacağı görüşündeyim.
Beşiktaş ile devam edelim. 15 haftalık süreç itibarıyla baktığımız zaman Beşiktaş takımında gerek oyun anlamında gerekse oyuncular bazında ciddi düşüşler var. Bu grafik düşüklüğü neye bağlıyorsunuz?
Geçen sezon Oğuzhan –Atiba ikilisi en önemli kilit oyunculardı. Oğuzhan’ın bu sezon hem fiziksel olarak hem de mental olarak o form düzeyinde olmadığı görüşündeyim. Şenol hoca çok fazla kredi verdi kendisine… Formsuzluğuna karşı sana güveniyorum mesajını verdi Oğuzhan’a. Ancak aynı geri dönüşü sağlayamadı. Sezon başında Gökhan İnler – Atiba’nın yanına dâhil olmuştu. Gökhan çok tecrübeli bir oyuncu. 8 sene boyunca İtalya Serie A gibi sert bir ligde 320’den fazla maça çıkmış birisi. Profesyonel bir isim dolaysıyla o süreçte çok başarılıydı. Gökhan, kırk parmağına karşın derbide oynamak istemesi ve oyması sonrasında sakatlığı artınca yerine Tolgay veya Oğuzhan oynadı. Gelen ve giden oyuncularla birlikte Şenol hocanın bence rotasyon anlamında maçtan maça kafasında karışıklık durumu söz konusu oldu.
Gomez ve Sosa’nın gidişlerinin Beşiktaş’ı olumsuz ölçüde etkilediği konuşuluyor. Siz buna katlıyor musunuz?
Katılmıyorum bu kadar etkileyeceğini düşünmüyorum. Eğer etkiliyorsa ortada sıkıntılar var demektir. Benim görüşüme göre yerlerine transfer edilen Aboubakar, orta sahaya alınan Gökhan İnler ’in giden isimlerin yerlerini kesinlikle doldurabilecekleri düşüncesindeyim. Talisca ve Caner’in sakatlıkları da bu süreci etkiledi. En kilit oyuncular sakatlanınca böyle bir durum çıktı ortaya. 2. Yarıyla birlikte ben bu oyuncuların en azından Caner hariç devreye gireceğini Beşiktaş’ın yeniden çıkışa geçeceğini düşünüyorum.
Gökhan Gönül ve Caner Erkin transferini katkı anlamında nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence direkt olarak 11’de oynayabilecek, bonservisleri olmayan iki tane Türk milli takım futbolcuların transfer edilmesini önemli transferler olarak görüyorum. Caner sakatlanıncaya kadar Beşiktaş’ın en formda isimlerinden birisiydi. Gökhan Gönül ise aynı form düzeyinde değil şuanda Ancak kıyaslama yapacak olursak Gökhan, Andreas Beck’ ten daha iyi bir oyuncu. Dolayısıyla normal performansını ortaya koyduğunda veya eğer varsa geçmesi halinde sakatlığı sonrası, mental olarak tam anlamda kendisini Beşiktaş’a vermesi durumda Gökhan’ın çok başarılı olacağı kanaatindeyim.
Gerek Şampiyonlar Liginde gerekse Ligde halen tartışılır durumda olan isim kaleci Fabri. İspanyol file bekçisinin yetersiz olduğu kanaatinde misiniz?
Kesinlikle yetersiz. Fabri Beşiktaş’ın kalecisi değil. Şampiyonlar liginde mücadele eden, üst turları hedeflemiş olan, şampiyonluk mücadelesinde iddialı olan Beşiktaş’ın kalecisinin Fabri olmaması lazım. Ben teknik adam olsam Tolga’yı oynatırım. Kendisine çok haksızlık yapıldığı kanaatindeyim. Tolga’nın muhteşem, olağanüstü kaleci olduğunu söylemiyorum ama ikisi arasında tercih yaparsam ikisini oynatırım. Fabri kesinlikle Beşiktaş’ın kalecisi değil bunu zaman içerisinde daha çok göreceğimizi düşünüyorum.
Kaleci transferi yapsanız birisini alacak olsanız Avrupa’dan, hangi yabancı kaleciyi Beşiktaş’a transfer ederdiniz?
Joe Hart’ı transfer ederdim.
Şenol Güneş’in açıklamalarına gelmek istiyorum. Şenol hocanın açıklamalarının sert olduğu kanaatinde misiniz?
Kısmen sert olabiliyor. Belki gereğinden fazla sert davranabiliyor basın mensuplarının sorularına karşın. Şunu da söylemek gerekir ‘bazen hakikaten sorulmayacak sorular da soruluyor’. Karşılıklı olarak iki türlü durumlar gelişebiliyor. Ama yine de ne olursa olsun basın mensupları bel altı vurmadığı sürece, normal düşünce aktarılıyorsa sürekli olarak sertliğe gerek olmadığını düşünüyorum. Avrupa’da özellikle Jose Mourinho ve Arsene Wenger’e çok sert sorular sorulabiliyor. Gayri ahlaki bir soru varsa sert bir cevap verebilirsiniz, çok daha fazla öteye gidebilirsiniz hatta. Riekerink ise tam tersi gereğinde fazla toleranslı.
Beşiktaş’ın 15 haftalık lig süreci ve tamamladığı Şampiyonlar Ligi dahlinde en kilit maçları hangileriydi?
Şampiyonlar Liginde; Vodafone Arena’da Dinamo Kiev maçı kazanılmış olsaydı Beşiktaş birçok şeyi bitirmiş olacaktı.
Süper Ligde ise; Kaybedilen Kasımpaşa maçı. Çünkü bu kaybedilen maçla birlikte Şenol hoca bence ısrarla üzerinde durduğu, güvendiği birçok oyuncusunu dinlendirecek rotasyon yapacaktır. Bu süreçte Beşiktaş’ın faydasına olacaktır.
Cenk Tosun’un 9 gollük lig performansı için neler söylersiniz?
Çok profesyonel bir oyuncu kolay değil kendimi onun yerine koyuyorum golcü olduğumu düşünüyorum;
- Ne zaman görev alırsam alayım gol atacağım,
- Geçtiğimiz sezon Gomez rağmen yedek kalacağım ertesi sezon Aboubakar transfer edilecek ve ondan daha fazla gol atacağım görev aldığım sürece,
- Daha fazla iş yapacağım ama yedek kalacağım sesi çıkarmayacağım ve sürekli çalışmaya devam edeceğim…
Takdir-e Şayan bir futbolcu, çok profesyonelce yaşayıp, profesyonelce davranıyor. Çok akıllı düzgün saygılı bir insan. Takdir ettiğim isimlerden birisi. Cenk Tosun gibi olmalı herkes ama sabırlı olmak lazım kolay değil Cenk Tosun gibi olmak (Gülerek)
Galatasaray ile devam edelim. Öncelikle olarak Fatih hoca sonrası Galatasaray’da oyuncuya dayalı sistemin oluştuğu kanaatinde misiniz?
Evet, oyuncuya dayalı sistemin olduğu görüşündeyim. Ancak son dönemde yaşananlarla birlikte, Selçuk’la ilgili yaşananlar sonrasında takım içerisindeki o futbolcuya dayalı düşünceye yönetimsel bir müdahale gelmiş olabilir. Levent Nazifoğlu, Mehmet Özbek ve Dursun Özbek bu duruma müdahale etmiş olabilirler. Hissettiğim, algıladığım, gözlemlediğim o şekilde şuan itibarıyla.
Peki, Galatasaray 3 maçlık galibiyet serisi yakaladı ancak bu maçlarda özellikle Bursaspor maçının ikinci yarısı hariç istenilen oyunu sahaya koyamadı seride. Bu sizce normal mi iyi oynamadan galip gelmek?
Sizin de söylediğiniz gibi iyi oynamıyor Galatasaray ama kazanmasını bir şekilde biliyor. Ancak nereye kadar böyle gider hususunu bilemiyorum. Galatasaray bu şekilde kazanmaya devam ederse, devreye bu şekilde kazanarak girerse hava yakalaması söz konusu olabilir. Galatasaray ligin son 5-6. Haftalarına zirve yarışında iddialı girerse her zaman için şampiyonluğunun en büyük adaylarından birisidir. Dolayısıyla Galatasaray’ın amacı bence 27-28. Haftalara kadar ya zirvede olmak ya da zirvenin 2-3 puan uzağında kalmak amacında olduğunu düşünüyorum.
Riekerink’in halen tartışılan isim bunun da açıkçası doğal olduğu kanaatindeyim. Galatasaray ve Riekerink’i teraziye koyduğunuzda neler söylersiniz?
Galatasaray Avrupa takımı, Türkiye liginde de her zaman şampiyonluğa oynayan bir takım. Riekerin’in kariyerine baktığımıza zaman ise maalesef hiç bir şey yok. Bence Riekerink Galatasaray’ın hocası değil. İyi insan olmak başka bir şey, iyi bir teknik direktör olmak başka bir şey. İyi niyetinden dolayı mutlaka ki bunun karşılığını takım içerisinde zaman zaman görüyordur. Ancak Türk futbolcusuyla uzun süre bu şekilde ilişki kurmak kolay değil, zor bir durum. Görevinde daha 1 yıl olmadığı için dolayısıyla bu sürecin normal olduğunu düşünüyorum. Riekerin’in uzun vade de başarılı olamayacağı görüşündeyim ve bu sezon başarısız olursa yeni sezona kesinlikle kalmaz. O yüzden kontratı biraz daha düşük bütçeli ve aynı zamanda alt yapıya tekrar dönebilme ihtimali kapısı açık bırakılarak yapılmış bir kontrat olduğunu düşünüyorum. Gerçekten iyi bir insan, uyumlu ve çalışkan birisi ama A takımın teknik direktörü olmak hele Galatarasay’ın teknik direktörü olmak çok daha farklı.
Futbolculara baktığımız zaman Eren’in form düşüklüğünü halen devam etmekte. Buna kendisinin beklediği topları alamaması da büyük etken. Genel olarak bu performans düşüklüğünü sadece buna bağlamak ne kadar doğru?
Söylemiş olduğunuz bu etken çok önemli. Eren’e istediği toplar tam olarak gelmiyor bence, getirilemiyor.
- Bruma sürekli olarak servis ve asist yapacak tipte bir oyuncu değil. Daha çok seri çalımlarla ceza sahasına girip etkili olmaya çalışan bir oyuncu.
- Sinan ve Podolski ’de o istikrarı sağlayamadılar.
- Yasin’in son dönemde artan bir performansı var.
- Sneijder kendisinden beklenen topları atamıyor
Yasin eğer böyle oynamaya devam ederse Eren istediği topları alabilir. Bütün bu oyuncuların performansının Eren’i etkilediği düşüncesindeyim. Şunu da söylemek gerekir kimse Eren’den sezonda 30 gol beklemesin, ortalama 16-17 gol atması gayet doğal ve yeterli bence.
Galatasaray’ın sizce en kilit maçı hangisiydi bu ana kadar?
Bursaspor maçı en kilit maçtı. Fenerbahçe mağlubiyeti sonrası sıkıntılar varken Bursaspor maçı kaybedilmiş olsaydı çok şey değişirdi Galatasaray’da. Riekerink değişir, oyuncularla ilgili radikal kararlar alınırdı. O yüzden Bursaspor maçını kritik olarak değerlendiriyorum. Bu maç sonrasında Galatasaray iyi bir hava yakaladı.
Riva ve Florya satışıyla ilgili neler düşünüyorsunuz? Bu iki gayrimenkulün elden çıkıyor olması ne kadar doğru ve normal?
Yıllardan beri Riva var. Galatasaray buraya kendi gücüyle proje yapamıyor. Dolayısıyla Riva’da tek başına destek olmadan ve büyük bir maddi kayak olmadan proje yapmaya kalkarsan bunun altından kalkamayacağın belli. Onun için bu ortaklığın çok mantıklı olacağını düşünüyorum. İşin gelir boyutunu açıkçası kimse bilmiyor ama Dursun Özbek’in söylediği ‘bizim borcumuz zaman içerisinde sıfırlanacak’ demesi güzel. Eğer böyle bir durum söz konusuysa çok çok mantıklı. Riva’nın boşta durmasındansa harekete geçirilmesi daha doğru, buradan faydalanmak lazım. Selahattin Beyazıt ‘Ben Riva’yı bu günler için aldım’ diyor. O zaman vakti zamanı gelmiştir artık.
Geçtiğimiz hafta içinde Galatasaray yardımcı antrenörü Orhan Atik ile yollarını ayırdı. Bunun doğru veya yanlışlığını sormayacağım ancak Ayhan Akman’da dâhil olmak üzere bu iki isim Galatasaray’ı kaldırabildiği kanaatinde misiniz?
Riekerin’in daha üstünde bir ismi getiremezsiniz. Eğer getiriyorsanız da Riekerink ’ten üstü olur bu da teknik adamın karizmasını çizer. Dolayısıyla Ayhan Akman’ın orada olması doğal. Galatasaray’da yıllarca mücadele etmiş, kaptanlığını yapmış ve teknik direktörlüğü anlamında iddialı olan bir isim. O yüzden ben Ayhan Akman’ın Galatasaray’da olmasını doğal karşılıyorum.
Orhan Atik, geçen seneki zorlu süreçte mecburen oraya geçen bir isim. Alt yapıda bence daha başarılıydı, keşke alt yapıda kalsaydı işler kendisi açından çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum.
Ara transfer dönemi yaklaşıyor. Transfer anlamında Galatasaray transfer yapacak mı ve yapacaksa hangi bölgeler için arayışta bu konuyla ilgili bilgilerinizi bizlerle paylaşırsanız çok seviniriz?
Son konuşulan stoper bölgesinden bahsediliyor, bence gerek yok. Serdar Aziz’e o kadar para veriliyorsa oynatacaksın ama şansızlık ki Serdar Aziz sakatlandı. Chedjou Kamerun Milli Takımının oyuncusu değerlendirebilirsin. Geçen yıllara baktığımıza zaman en çok katkı aldığın isimlerden bir tanesi, kullanabilmen lazım en azından. Ben sağ ve sol bek konularını Galatasaray’ın halen çözemediği düşüncesindeyim. Sağ ve sol bek alabilme ihtimallerini göz önünde bulunduruyorum. Onun haricinde Galatasaray’ın başka transfer yapacağını düşünmüyorum.
Galatasaray’la ilgili değerlendirmenizi Selçuk İnan için son cümlelerinizle kapatmak istiyorum. Fatih hoca ve Hamza hoca sonrası dönemlerde sizce gelen bütün antrenörler ve Riekerink’te dâhil olmak üzere kendisinden eski dönemlerindeki performansı alabiliyorlar mı ve Selçuk İnan’a bu konuda haksızlık yapıldığı kanaatinde misiniz?
Fatih hoca zamanındaki formu yok. Ama Fatih hoca o dönem Selçuk İnan’ın rolünü çok iyi biçmişti. Kendisinden nasıl en yüksek verimi alabilirimin farkındaydı ve kendisine liderlik verdi. Wesley Sneijder o dönem takımda yoktu. Sneijder’in gelişiyle birlikte doğal olarak yine Fatih hoca Selçuk İnan’dan faydalanmasını bildi. Selçuk İnan’dan nasıl faydalanacağınızı iyi bilmeniz gerekiyor. Dolayısıyla Galatasaray geçtiğimiz dönemlerde de bu dönemde de bunu tam olarak yapamıyor. Selçuk, defansif görevleri fazla yapmak durumunda kalıyor. Defansif bölgeye gerekli desteği almış olsa Selçuk diğer arkadaşlarından daha ofansif anlamda destek sağlayabilir. Selçuk’un mental anlamda toparlanması gerektiğini düşünüyorum.
Fenerbahçe ile devam edelim. Atiker Konyaspor maçıyla birlikte başlayan galibiyet serisi, Beşiktaş maçıyla birlikte son buldu ve Antalyaspor maçında alınan 1-0’lık mağlubiyetle birlikte sanki ibre Fenerbahçe için aşağıya doğru gitmeye başladı. Bu ivme düşüklüğünün nedeni sizce nelerdir?
Galibiyet serisi sırasında ciddi bir rüzgâr yakalamıştı Fenerbahçe. Hatta Advocaat ’ın demeçlerine baktığımız zaman bizi ‘kasım ayında görün’ demişti. Advocaat’a karşı ön yargıyla yaklaşıyordum ama sürekli olarak basın toplantılarına gittiğimde, röportajlarda yer aldığımda, yakından kendisini gördüğümde, konuşmalarına baktığımda, çalışma tarzı, oyuncularına yaklaşım biçimlerine baktığımda ‘sıra dışı bir antrenör’. Medyayla konuşma biçimi, rahat olması bu açılardan baktığımızda gerçekten sıra dışı yapısı var. Bu sıra dışılık olumlu katkı verdi ama bunun uzun vadede olumlu katkı vereceğini düşünmüyorum. Kısa vade de başarı yakalama şansı var Fenerbahçe’nin ama bu kolay olmayacak.
Fenerbahçe yönetimi uzun vadede başarılı olacağı inancında? Advocaat ’la ilgili teorinizi biraz daha açabilir misiniz?
Ben Advocaat ‘ın uzun vadede başarılı olacağını düşünmüyorum hatta sezon sonu itibarıyla Fenerbahçe’de kalacağını zannetmiyorum. Kendisi iyi bir insan, kariyeri anlamında başarılı bir teknik direktör. Sıra dışı olması bence her şeyden çok daha önemli ancak kısa vadede başarılı olabilir olsa bile bence kimse buna aldanmasın.
Advocaat ‘ın gelişiyle birlikte Van Persie’nin performansı yukarıya doğru çıktı. Attığı 6 gol ki bu 6 golün ikisi Galatasaray’a karşı atılmış kritik goller. Neler değişti Van Persie ’de?
İkisi de Hollandalı, aynı dili konuşuyorlar ama tanımakta ve tecrübede çok önemli. Pereira ile Van Persie’nin yıldızı barışmadı. Bir insanın elektriği tutmazsa birisiyle veya anti patik buldu mu o havayı yakalamanız mümkün değil. Van Persie ile Vitor Pereira medya önünde birçok şey yaşadılar bu yaşanılanlarda çok kolay değil. Advocaat, Van Persie’yi tanıdığı için, iyi bildiği için, ondan nasıl verim elde edebilirim ile yaklaştı ve bunu da aldı. Van Persie’nin de böyle bir şeye ihtiyacı vardı şuanda daha başarılı. Ancak Manchester United veya Arsenal dönemleri kadar ben başarılı olacağını zannetmiyorum.
Ligin ilk yarısına yavaş yavaş yaklaştığımız bu dönemlerde Fenerbahçe için en kilit isim veya isimler kimlerdi?
Bu zor bir soru. Ancak sıralama yaparsam Moussa Sow, Volkan Demirel ve Jermaine Lens derim.
- Moussa Sow; Fenerbahçe’nin her zaman en önemli futbolcusu, Fenerbahçe’ye gönülden bağlı. Yabancı bir oyuncunun kulübe gönülden bağlı olması kolay değil. Röveşata golleri zaten ayrı bir kalite. Karakter olarak, kişilik olarak, profesyonel yaşantı anlamında müthiş bir oyuncu.
Jermaine Lens ’in sakatlığı Fenerbahçe’yi hücumsal anlamda nasıl etkiledi?
Ciddi şekilde olumsuz etkiledi. Çünkü Fenerbahçe’nin en forma oyuncusuydu. Hatta bonservisini elinde bulunduran Sunderland bu süreçte Fenerbahçe’den ne kadar daha para kopartabilirimin planlarını düşünüyordu. Lens ‘in bir anda sakatlanması ciddi şekilde olumsuz etki yaptı.
Fenerbahçe’nin bu sezon içerisinde hem Avrupa Kupalarında hem Ligde en kritik maçları hangileriydi?
Avrupa Liginde Manchester United deplasmanında aldığı mağlubiyet çok kritikti. Bu maçtan sonra bence Fenerbahçe gerekli dersleri çıkardı, farklı konuşmalar yapıldı ve takım daha fazla kenetlenmeye başladı. Lig bazında ise Atiker Konyaspor deplasmanında alınan 1-0’lık galibiyet.
Antalyaspor karşısında Mousa Sow’un attığı golün iptal edilmesiyle ilgili sormak istiyorum. Sizce gol müydü ve bu maçta düdük çalan Cüneyt Çakır’ın Avrupa’da farklı Türkiye’de farklı maç yönettiğini düşünüyor musunuz?
Kesinlikle goldü. İkinci sorunuza gelecek olursam böyle bir ayrım olabilir çünkü Türkiye’deki baskı ortamı Avrupa’da yok. Avrupa’da daha rahat, daha özgüvenli maçlara çıkıyor olabilir. Türkiye’de kendisini baskı altında hissediyor düşüncesindeyim.
Genel olarak hakemlerimizin performansını nasıl buluyorsunuz?
Geçen sezon hakemlerimiz daha iyiydi bu sezon son haftalarda hatalar arttı ama ben hakemlerimizin art niyetli olduklarına inanmıyorum.
İlk yarı sıralaması yaparsanız ilk 4’ü nasıl şekillendirirsiniz?
- Medipol Başakşehir
- Beşiktaş
- Galatasaray
- Fenerbahçe
Galatasaray ve Fenerbahçe arasında 3.lük için esasen emin değilim.
Bu güzel sohbetimizin yavaş yavaş sonuna gelmekteyiz. Milli takımımızla ilgilide konuşmak isterim. Milli takımımız Mart ayında 2018 Dünya Kupası kapsamında Finlandiya ile karşılaşacak ve çok kritik maçlardan birisi. Genel olarak baktığınız zaman milli takımımızın oyuncular bazında alternatifsiz olduğunu düşünüyor musunuz?
Milli takımımız hakkında yorum yapmak hakikatten zor. Ben milli takımımızın alternatifsiz olduğuna inanmıyorum.
- Forvet hattına baktığımızda Burak Yılmaz, Cenk Tosun ve Enes Ünal var.
- Orta sahada Hakan Çalhanoğlu, Yunus Mallı, Arda Turan ve Emre Mor var.
Bence iyi bir kadromuz var. Sadece savunma anlamında sıkıntımız olduğunu düşünüyorum. Üst düzey savunma hattımız yok. Caner Erkin’in sakatlığı, Gökhan Gönül’ün formsuzluklarına karşın Şener Özbayraklı ve Hasan Ali Kaldırım oynuyor, bence kötü bir kadromuz yok.
Enes Ünal’ın Twente’de ki formunu milli takıma yansıtamaması hakkında neler söylersiniz?
Şuan Hollanda liginde gol krallığında ikinci sırada. Milli takımda Ukrayna maçında ilk 11’de başladı ertesi maç daha kolay olan Kosova maçında yoktu. Bu elbette tercih meselesi Fatih hocanın tercihlerine elbette saygı duyuyoruz. Yavaş yavaş takıma dahil etmek daha mantıklı olabilir görüşündeyim ancak Fatih hocanın mutlaka bir bildiği vardır bu konuda.
Emre Mor’un mental açıdan istenilen seviyede olmaması için neler söylemek istersiniz?
Bence bunu da yavaş yavaş yapıyor Emre. Dortmund’da o noktaya geldi. Çok yetenekli bir oyuncu, gerçekten olağanüstü yetenekleri var. Dünyada üst düzeydeki yeteneklerden bir tanesi. Sizin de söylemiş olduğunuz gibi mental olarak gelişmesi gerekiyor, profesyonel olmayı öğrenmesi gerekiyor. Bence bunları yavaş yavaş öğreniyor. Ben kesinlikle yakın gelecekte dünyada damgasını vuran isimlerden bir tanesi olacağını düşünüyorum. Geçtiğimiz günlerde Real Madrid Sportif Direktörü Butragueno ile röportaj yaptığımda Emre Mor’un Real Madrid’e alınma ihtimali var mı dedim ve kendisi de gülerek kaçamak cevaplar verdi. Bu eşikleri aşarsa ben Emre’nin kesinlikle çok büyük takımlara transfer olacağı kanaatindeyim.
Futbol Direktörümüz Sayın Fatih Terim hocamızla ilgili şunu sormak istiyorum. Sanki Fatih hoca saha kenarında rahat değil. Bu durum için neler söylersiniz?
Arda’nın, Emre’nin oynaması lazım. Yaşanılan süreci iyi veya kötü bir şekilde geride bıraktık. Buda hepimiz açısından daha yaralı daha hayırlı olacağı görüşündeyim. Zaten Mart ayına kadar uzun bir süre var. Finlandiya maçına kadar bu yaşanılan süreç konuşulmaz, gündeme getirilmez, sorulmaz umarım. Fatih hocanın ve o oyuncu grubunun iyi anlaştığı eskiden olduğu gibi daha iyi iletişim kurduğu bir dönem yaşayacağımız görüşündeyim. Çünkü Burak Yılmaz’ın TRT Spor ’daki özel yayınına baktığımızda ‘Ben Fatih hocayla Çin’de sezon başlamadan önce gidip yüz yüze konuşacağım’ dedi. Arda Turan’ın Fatih hocayla yüz yüze konuşması önemli.. Yüz yüze konuşmak hayatta en doğrusudur. Bu süreci atlatmış olmamız milli takımımıza kesinlikle olumlu yansıyacaktır.
Bu güzel sohbetimizi sizin en önemli dostunuz olan Didier Drogba ile bitirmek istiyorum. Aranızda bu dostluk nasıl gelişti?
Hayatı boyunca hiç kimse için özel program yapmadığını söylemişti bana Drogba öncelikle buradan başlayalım. Benim Galatasaray TV’de çalıştığım dönemlerde ayrı ayrı özel olarak programlar yaptık. Drogba İstanbul’a geleceği zaman önce mutlaka beni arıyor. Ben Londra’ya gideceğim zaman eğer kendisi Londra’daysa onu arayıp buluşuyoruz. Halen dostluğumuz devam ediyor. Hatta dün akşam face time görüşmesi yaptık kendisiyle, Ocak ayı ortalarında Londra’da olacak beni oraya davet etti. Bir aksilik olmazsa kendisiyle görüşeceğiz. Didier Drogba hayatımda çok önemli bir yere sahip. Geçmişte bana ‘hayal kur Drogba ile arkadaş olacaksın’ deseler ne hayal edebilirdim ne de hedef koyabilirdim. Onu tanımak gerçekten büyük ayrıcalık, hayata karşı duruşunu, profesyonel yaşantısını ve insancıl yönüne çok büyük saygı duyuyorum dilerim bu dostluğumuz önümüzdeki yıllarda daha da gelişerek devam eder. O yüzden benim için bu dostluk çok çok önemli.
Not: Bu röportajımız Fenerbahçe – Gençlerbirliği maçından önce yapılmıştır.
Saygılarımla..
Kaan İlhan
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
Mail: kaan.ilhan@abcspor.com
Twitter: @kaanilhan_