Umutlar tükeniyordu yavaş yavaş.. Kar yüzünden 2 günde ancak tamamlanabilen maçta 86.dakika idi artık. Umut’un ortadan şişirdiği topu , Drogba indiriyor ve o adam Wesley Sneijder mucize vuruşu yapıyordu. Bu “altın gol” Terim’in gölgesini tribünlerden silerken , tartışılmaya başlanan Mancini için dönüm noktasıydı.
ABC SPOR’la ilk maç yazımda ne yazsam da 6-1’lik Akhisar galibiyetini anlatsam diyordum ki Hollandalı usta krampon imdadıma yetişti. Hele Telles’e attırdığı golde yaptığı asist adeta gözümüzün pasını sildi. Haftalardır bağırıyor Sneijder, benim yerim orta sahadan gole dönük oynamak diye!. Ne kadar haklı olduğunu da dün gece Telekom’da gösterdi bizlere. Selçuk bu ülkenin en iyi futbolcularından biri. Bunu kimse ikar edemez ama Sneijder varken onu biraz daha geride oyun kurarken değerlendirmek inanın deplasman fobisini de bitirecektir.
Dün gece kazanırken de eleştirmeyi bilme gereğini Muslera bizlere hatırlattı. Çocukluğumuzun efsane kalecisi Higuita’dan iki örnek sunarak genelde garantici diye bildiğimiz Nando’yu , eminim Mancini de uyaracaktır. Yaşı 35’ti, yok Afrika’da nüfusa dört yaş erken yazarlar geyiğinden 39’luk Drogba’ya, Sneijder’e ayak uydurunca ortaya bu skor çıktı. Aslında maçın ilk 10 dakikasını görünce, zor olur diye düşünmüştüm. Ama 2. yarı “Maaile” Galatasaray’a saldırıp, arkayı boş bırakınca bu fark ortaya çıktı. Hamit’i ısrarla kazanmak ta gözüme batan ve hoşuma giden hareketlerdendi. Yedek kulübesini de hazır tutmak , maç garantiyken üç yıldızı riske etmemek , 3 kulvarda koşan bir takımın hocasının doğru felsefesiydi.
Gözler artık pazartesi akşam ki derbide. Bu ülkede Galatasaray – Fenerbahçe derbisinden sonraki en önemli kapışmadan çıkacak sonuç zirveyi biraz daha şekillendirecektir. Bu maçla ilgili tek çekincem ortamı sürekli yay gibi geren açıklamalar, beyenatlar ve 2010-2011 sezonuyla ilgili belirsizlikler sürdükçe de her maç bir gerilim filmi şeklinde geçmeye devam edecektir. Açık söylemek gerekirse deplasman fobisini çözen takım sanki işi bitirecekmiş gibi geliyor.