Bugünkü spor dalımız tenis ve yine ‘kendimce’ TOP3 filmden sizlere kısa bir geçiş yapacağız.
İlk filmimiz 2004 yapımı WIMBLEDON. Konusu ise kısaca şöyle: Peter Colt (Paul Bettany) parlak tenis kariyerinde hızlı bir düşüş yasamaktadır. Emekliliğin eşiğine gelmişken dünyanın en prestijli şampiyonasına katılmak için eline bir fırsat geçer. Bu onun son şansıdır. Diğer bir tarafta ise Lizzie Bradbury (Kirsten Dunst) kariyerinin doruğundadır ve aklında kazanmaktan başka birşey yoktur.
Aşkın kimi zaman tenis topu kadar yaktığını hissettiren kimi zaman da kortun fileleri kadar esneyebileceğinizi gösteren hoş bir yapım.
Biri zirvede diğeri serbest düşüşe geçmiş iki sporcuyu tabii ki ne birleştiririn cevabı belli: AŞK!
Sadece tenisseverlerin değil , içinde aşk, komedi, dram ve duygusallık olan filmlerden hoşlananların da sıkılmadan izleyecekleri bir film.. .
2.önereceğim film ise Türkçeye ‘Tenis koçu Gary’ diye çevrilen orjinal adıyla Balls out: GARY THE TENNIS COACH!
2009 yapımı komedide, American Pie serisinden STIFLER karakteri ile hatırlayacağımız Seann William Scott başrolde..
Filmi konusu ise kısaca şöyle: Bir okulda hademelik yapan genç bir adam, hala geçmişteki profesyonel tenis kariyerinin başarısızlıkla sonuçlanmasını hazmedememiştir. Çalıştığı okulda dışlanmış bir grup çocuğa bu çok sevdiği sporu öğretmeye başlar. Amacı onları Nebraska Eyalet Şampiyonası’na çıkarmaktır.
3. ve son filmimiz ise içinde tenis geçmesine rağmen spor değil gerilim ağırlıklı! MATCH POINT yani maç sayısı 2005 yılı yapımı..
Filmin en önemli detaylarından biri ünlü yönetmen Woody Allen’in tamamını Amerika dışında ( İngiltere) çektiği ilk film olması.. Başrollerde de hepimizin yakından tanıdığı Scarlett Johansson var ve diğer başrol oyuncusu da Büyük İskender filminde Casandra ve The Tudors dizisinde Kral 8. Henri rollerinden hatırlayacağımız İrlandalı aktör Johanthan Rhys Meyers..
Konusuna gelince; Bir tenis maçında topun çizgiye yaklaştığı anlar vardır. Biraz da şansın yardımıyla top içeri düşebilir ve kazanırsın? Ya da ileri gider ve kaybedersin? Gerçek bu kadar basit midir?
Bir tenisçi olan Chris hayatı boyunca şansı yaver gittiği için kıskanılmıştır. Özellikle en yakın arkadaşı Tom’un kız kardeşi Chloe ile evlenmeye kalkıp büyük bir servetin ortaklarından biri olma şansını yakalayınca…
Chris’in hayatının en mutlu günleri olması gereken evlilik aşamasında hayaller, Tom’un rüyaları bile süsleyecek derecede güzel nişanlısı ile tanışınca sona erer. Hayranlık kısa süre sonra takıntı boyutunda tutkuya dönüşecek ve Chris’i zor bir seçime zorlayacaktır.
Ustalıkla günahı, suçu ve adaleti fazlasıyla gerçekçi şekilde ele aldığı çok başarılı bir film diye düşünüyorum ve ülkemizde 2 sene önce KANAL D’de oynanan A.Ş.K. DİZİSİ’nin de bu filmden esinlenilmiş olduğunu..
Herkese iyi seyirler..
Çarşamba günü başka bir spor dalı ve yine ‘kendimce’ TOP3 filminde buluşmak üzere..