2005 senesi Kasım ayı. Fenerbahçe yıllardır defalarca dile getirdiği isteğini yineliyor:
“Önümüz açılmalı. Bu şartlarda zorlanıyoruz çünkü… Anelka gibi yıldızların ülkemize gelebilmesi için yabancı sınırlaması kaldırılmalı. ”
Fenerbahçe Başkanı’nın bu çıkışına o dönem ligdeki takımların neredeyse yarısı sıcak bakarken 4 takım ise net şekilde karşı çıkıyor: Galatasaray, Trabzonspor, Gaziantepspor ve Konyaspor. Galatasaray’ın o dönem 2. Başkanı olan Ergun Gürsoy “4 tane olsun, iyi olsun” derken müthiş bir saptama yapıyor(!) “Bana göre, sınırsız olmasın çünkü biz abartılı. Bunu da yüzümüze gözümüze bulaştırmayalım”.
Fenerbahçe taraftarının ve yönetiminin o dönemdeki ortak söylemi “Önümüzü kesmek istiyorlar!”
Galatasaray cephesinin konu ile ilgili biraz daha mantıklı bir açıklama yapması 2007 yılını buluyor, bu defa Başkan Yardımcısı Adnan Polat, “Bu sezon için sınır 6 olarak kalmalı” derken, “Bizim görüşümüz, yabancı sayısının önümüzdeki 3-4 yıla yayılarak artırılması. Kulüpler önlerini görmeli. Orta vadeli plan yapılmadan ‘Şimdi artırıldı’ denmesine karşıyım. ” diye ekleyerek, bu karşı olma durumunu hiç olmazsa mantıklı bir temele oturtmayı başarıyor.
Fenerbahçe cephesi halen daha “Yeterin artık önümüzü kesmeyin! Avrupa’da başarı için sınır kalkmalı” demekte…
Beşiktaş taraftarının başkanları hakkında kafasının karışık olduğu, “Yıldırım Demirören Yeter! ” tezahüratlarının birkaç janjanlı transferle “Çıldırt bizi başkan! ” tezahuratlarına dönüverdiği dönemlerde, 2011 yılının Ocak ayında Yıldırım Demirören diyor ki “Yabancı sınırının bana göre artık kalkması lazım”. Açıklamalarındaki anahtar kelimeler tanıdık. “Avrupa’da başarı”, “Yerli oyuncuların fiyatları”, “Falanca gibi yıldızları getirmeye devam edebilmemiz için” ve tabii ki “Önümüzü kesiyorlar”…
Sene 2014… Galatasaray 2 yıldır yabancı sınırlamasına karşı tüm gücüyle savaş açmış, kah yürütmeyi durdurma kararı için mahkemeye başvuruyor, kah Egemen Bağış’tan AB vatandaşı oyuncularla alakalı serbestlik kararı çıkması için yardım istiyor ve bu arada açıklama üzerine açıklama yapıyor. Anafikir ise hep aynı: “Yabancı sınırlaması kalkmasın diyenlerin tek amacı Galatasaray’ın önünü kesmek! ”
Fenerbahçe 7 sene önce Adnan Polat’ın yaptığı açıklama ile aynı noktada bu defa, “Kalkabilir ama şimdi değil, planlama yapılsın, bir kaç seneye yavaş yavaş hayırlısıyla… ”
Yıldırım Demirören artık TFF Başkanı… Sınırlamanın kalkması veya AB statüsündeki oyuncuların sınırsız olarak transfer edilebilmesi ile alakalı görüşü çok net: “Oyuncu mezarlığı olur burası. Gereksiz yere çok paralar gider. Benim zamanımda da olmuştu bu. Yabancıda AB statüsüne geçmek Türk futboluna dinamit koymaktır.”
Rüzgarı ardına alanın “Kaldırılsın! Açın önümüzü!” diye ayaga kalktığı, diğerlerinin ise “Dur şimdi sırası mı yahu!?! Hem Türk futbolcuların önünü kesmiş oluruz, milli takıma oyuncu bulamayız” gibi yaklaşımlarla karşı çıktığı, aşağı yukarı 15 yıldır yoğun şekilde sömürülen ve her halükarda birilerinin “Ön”ünün kesilmesi ya da en azında bir türlü o “Ön”ün açılamaması ile sonuçlanan bir tiyatro bu yabancı sınırlaması.
Fenerbahçe Anelka, R. Carlos gibi oyuncuları getirebilmek için sınırlamanın kalkmasını şiddetle savunduğu dönemde kadrosuna Maldonado’yu kattı. Beşiktaş Başkanı Demirören yukarıda alıntıladığım “Sınır kalkmalı” konusmasını yaparken Drogba-Sneider ikilisinden daha pahalıya malolan Tabata transferi henüz taze idi. Galatasaray “Sınır bir kalksa var ya kimleri kimleri getireceğiz, Avrupa’yı sallayacağız ama işte, önümüzü kesiyorlar” diye ortalığı birbirine katarken gidip Burdisso’yu aldı.
Yabancı sınırlamasının yegane katkısı(!) Avrupa’da oynasa yıllık birkaç yüz bin Euro’dan fazla kazanamayacak Türk tosunlarının adam yokluğundan değere binmeleri ve birkaç milyon Euro’luk kontratlarla İstanbul’da sefa sürmeleri olabilir ancak. Yabancı sınırının (bir yandan kulüplerin finansal açıdan adam gibi denetlendiği bir sistemde) kesinlikle kalkması gereğine inananlardanım ve bunu sayfalarca, saatlerce savunabilirim. Ama öte yandan fikrim odur ki bize öncelikle bir “Yalancı Sınırı” lazım. Futbolumuzu yönetenler her konuda olduğu gibi bu konuda da gözümüzün içine baka baka yalan söylemeye ve balık hafızalarımıza güvenerek 2-3 senede bır 180 derece fikir değiştirmeye devam edemesinler diye… Zira asıl “Ön”ümüzü kesen “Sünnetçiler” bu yöneticiler.
Kesmeyin önümüzü kardeşim! Hem, uzun vadede, “erken gelmek” gibi sorunlara neden oluyormuş diyorlar… Avrupa Kupalarına erkenden, ilk turlarda veda edip memlekete geri gelmek anlamında…