Ülkedeki sorunların büyümesine ve çözümsüzlüğüne önemli katkı yaptığına inandığım bir konu yetki/sorumluluk dengesizliği. Futbolda bunun örnekleri yeterince mevcut. Yöneticiler klübü iflasa sürükleyecek fahiş hataları ardarda sıralayıp, akabinde ceketlerini alıp gidebiliyorlar. Yaptıkları hava yanlarına kar kalırken, fatura klüplere çıkıyor. Hiçbir yönetici beş kuruş vermek mecburiyetinde değil, malvarlığıyla sorumlu değil. TFF tarafından cezalandırılan yöneticinin cezasını klüp veriyor (yönetimlerin tasarrufu ile yöneticilerin bu cezaları kendilerinin ödemesi durumu hariç). Çık kameraların karşısına, yaylım ateşiyle salla sallayabildiğin kadar, cezayı klüp versin. Çilek milek diye bas bas paraları Leyla’ya, herkese mavi boncuk dağıt, büyük başkan ol, klübün mali olarak ırzına geç, vaziyet nanay durumuna gelince yapabileceklerimi yaptım, bayrağı devrediyorum gibi laflar et, tüy! Oh ne ala Mualla!
Taraftarın durumu da aynı olmamakla birlikte benzerlikler taşıyor. Burada taraftar deyince ille de yıllardır kombinesini alan, lisanslı ürünlere ikinci el araba parası harcayan, yenilsen de yensen de taraftarın senle türü taraftar anlaşılmasın. Hasbelkader bir maça giden taraftar da aynı kefede. Hatta onun sırtında hiç mi hiç yumurta küfesi yok. Toplum psikolojisiyle, belki hakem hatası, rakip tahriki gibi gaz verici unsurlarla olay çıkaran günübirlik taraftar o gün maçını seyreder çıkar. Ceza gelince önceden maçların parasını ödemiş olan kombineli çekernasıl olsa! Kombineli taraftar bile sorun çıkardığında verdiği zararın karşılığını ödeyemez. Bir saha kapatılmasından büyük klüplerin zararı milyonlar; kötü tezahürattan katlanarak yenilen cezalar da birikerek ciddi rakamlara ulaşıyor. Evet yetki yok taraftarda, ama sorumluluk da yok; yalnız risk faktörü.
Futbolcularda da sorumluluk sınırlı. Kontratı cebine koyan kral. Bu tabii bizdeki garanti para kontratlardan kaynaklanıyor. Tüm takımlar aslında bu durumdan muzdarip ama son günlerde bundan en büyük sıkıntıyı Galatasaray çekiyor. Eboue antrenman yapsın diye milyonlarca avro para alırken, performansları yerlerde sürünen Burak ve Selçuk’un uzun yıllar boyu garanti paralı ve yüksek bedelli kontratları yönetime kim gelirse gelsin yöneticileri çaresiz bırakıyor. Sonra da yönetimin hocayla olan ilişkisi üzerinden konuşuluyor; futbolcuya dayalı düzen hortladı falan filan. Bu düzen hiç yıkılmadı ki? Yabancı sınırı ortadayken, garanti para kontratlar dururken zaten aksi mümkün mü?
Federasyon tümüyle yetkili ve sorumluluk sıfır. Kurulların verdiği kararlar ülke futbolunu batırsa da yapacak bir şey yok. Git derdini Marko Paşa’ya anlat. Atamayla gelen yöneticiler siyaset güdümünden çıkmayı hayal bile edemez. Siyasetçi de işin kolayını bulmuş, zorda kalırsa federasyonlar özerk deyip çıkar içinden; yersen tabii. Yemezsen de gargara yap!
Hakemlerin durumu harikulade. İster beceriksizlikle, ister talimatla, ister başka sebeple ucunda milyonlar dönen maçları bir takımdan alıp ötekine verebilen hakemlerin yetkisi neredeyse sınırsız. Bir oyuncuya sarı kart dahi verince kafasında kırk tane tilki dolaşmaya başlayan özgüven yoksunu zevata verilen yetkiler yetmiyormuş gibi, bir de sözlü ya da fiili taciz oldursa maçları tatil etme (yani bir tarafı hükmen mağlup etme) yetkisi de verildi. Hazretler Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi mübarek! Alt liglerde kim neyi nasıl kontrol edecek? Cips poşetinden saha kapama cezası veren dingil, geniş yoruma açık talimatla gözünün üstünde kaşın var cezası verip de milleti çıldırtıp toplumsal bir infiale sebep olursa, burada yaşananların sorumluluğunu alacak kimse var mı? Elbette hayır! Hakem sevilen tabirle düdüğünü assa, en kötü gider gazete dediğimiz bir paçavrada köşe yazısı yazar, yorumculuk falan yapar. En zavallısı bile gider kendi işini yapmaya devam eder.
Federasyon yetkililerinin başlarına taş mı düşer, gece rüyalarına sakallı dedeler mi girer, bir şekilde artık daha fazla saçmalamak yerine bir şeyleri düzeltecek en küçük adımı atsalar da hep beraber gidip Havana Merkez Camii’nde şükür namazı kılsak!
ABCSPOR
