Açıkçası sezon,kadro ve şartların birbirinden farklı olduğu takımın Teknik Direktörlerini aynı payda altında karşılaştırmak ne derece doğru sorusu sabaha kadar tartışılır. Cevabı da bulunamadan tartışma biter. Başka bir gerçek ise Beşiktaş ve Türk spor kamoyunun bazen kulaktan kulağa çoğu zamanda apaçık bu tartışmayı yürüttüğüdür. Aşağıdaki analizde her iki ayrı Teknik Direktörün kendi şartları içerisinde fakat birbirleriyle yaptığı sanal mücadelenin sanal sonucunu bulabileceksiniz.
Tolga, Franco, G.Töre, S.Kurtuluş, Motta, Atiba, Jones, Dany, Ö.Şişmanoğlu, Sezer S. Bilic’in , Türkiye’de kalbur üstü her takımda ilk 11’de oynayabilecek 10 yeni transferi. Üstelik Ocay’ı Oğuzhan’ı Veli’si daha tecrübeli geçen seneye nazaran..
Bunun karşısında S.Aybaba’da bunlar yok ..Sadece farklı olarak 35’lik Niang ve 18’lik Sinan Kurumuş. Ligdeki yerler ise aynı 3.lük (bu hafta itibariyle).. Karşılaştırmaya bu açıdan baktığımızda Samat Aybaba maçın başında golü buluyor ve 1-0 öne geçiyor..
Yıkıldı yıkılacak , sözleşme imzalandı imzalanacak derken geçen sene becerilmemiş bir stad projesi. Ve 2012-2013 sezonu İnönü Stadında oynayan bir S.Aybaba.. Karşılığında ise ligin 25.haftası gelmiş olmasına rağmen hala hangi stadda ev sahibi olduğunu bilmeyen göçebe bir koç.. S.Bilic.. Bu açı ise direk beraberliği getirir..1-1..
Bir nefes alıp devre arasına girelim ve düşünelim.. Kapasitesinin yüzde yüzünü kullananan yani kadro olarak kendinden güçlünün altında kalıp kendinden güçsüzün üstünde ligi bitirerek 3.olan bir teknik direktör yerine en az 3 katı maaşla çalışan, lige yabancı teknik direktöre yine ligi aynı yerde bitirmek için gerek var mıydı? İşte biraz sonra başlayacak bu zevkli mücadelenin ikinci yarısı bize bu sorunun cevabını futbol sadece futbol değildir sözünü hatırlatarak verecek.
40 yaş üstü Beşiktaşlıların sevgilisi Fikret ve Kömürcü (Ziya Doğan) ile futbolculuk zamanında yaşadıkları olumsuz dialoglar yüzünden bu göreve belkide 10 sene geç gelmiş bir Teknik Direktör olarak S.Aybaba ilk günden beri sarı kartı yemiş bir oyuncu psikolojisi taşımaktaydı. Herkes ile iyi geçinme, yönetimin dediğinden çıkmama anlayışı Quaresma konusundaki tavrı ile çok net ortaya çıktı. Bir de Gelir gelmez Fernandes’e takımın yıldızı payesini vermesi, sisteme değilde kişilere bağlı olan bir yönetim anlayışına sahip olduğu fikrini vermişti tüm spor camiasına. Ama tahmin edilmeyen bir şey oldu..O genç, tecrübesiz , kimsenin şans vermediği takım çoşkulu oyun ortaya koyarak beklentinin üstünde puanlar topladı. Bu noktada herkes takmın tecrübesizliğinin kurbanı olacağını beklerken, mesl
ekte tecrübeli fakat İstanbul’un üç büyüklerinde yönetici olarak çalışmamış teknik direktörünün amatörce başlattığı menemen süreci , Oğuzhan ile medya önünde yaşanan polemik, Fernandes ile sürtüşme ve Olcay’a yapılan olağanın üstünde övgü dengeleri alt üst etti. Halbuki sezon başında 3 üncü olunacak ve UEFA kupasına gidilecek dense iyimser bir tablo olarak nitelendirilen durum bu yönetimsel acemilikler yüzünden görünmez olmuştu.
Tüm bunlara karşılık ise Slaven Bilic, gelir gelmez hafifçe gösterdiği politik kimliği ile zaten bu konuya zaafı bulunan Beşiktaş tribünlerinin gönlünü kaptı. İyi bir durum analisti olarak gözlemlenen Hırvat Teknik Direktör yaptığı tutarlı açıklamalar ve entelektüel derinliği ile tipik bir líder profili ortaya koymayı başardı. Tutarlı kelimesini sadece açıklamalarına değil de takımın attığı yediği gol dengesine de yansıtan Bilic bu dönem itibari ile 2-1 öne geçmiş bulunuyor.
Bundan sonrası ne olur bilinmez. Son 11 hafta neler götürü neler getirir soru işareti. Kuvvetle muhtemel korunacak 3.lük Bilic’in yukarıdaki tartışmanın tamamı ile bitmesini ve 1 sene daha şansını kullanmasını sağlayabilir. Hele bir de öndeki takımların performansındaki bu iniş çıkışların aksine klasik söylem ile galibiyet serisi tutturabilir , 2.lik ya da şampiyonluk gelir ise önüne konabilecek 4-5 yıllık kontrat ile Türkiye’nin Alex Ferguson’u olma yoluna ilk giren Teknik Direktör olabileceğini düşünüyorum.
