Sinirlenmemek elde değil. Sakin kalıp yazı yazmak da zor. Sanıyorsun ki bir şeyler değişecek, takımının bir günü diğerine uyacak. Sanıyorsun ki yine senin oturma odasından gördüğünü, takımın içindekiler görecek veya senin gördüğün yanlış, takımın içindekiler doğruyu yapıyorlar. Ama olmuyor.
Yılın başından beri hep aynı bahanelerle bir sonraki maçı bekliyorsun. Bahaneler maç bağımsız:
• X futbolcu gelecek kesin düzeleceğiz
• X futbolcu form tutacak ve bir önceki maçta yaptığını yapmayacak
• Yönetim süper konuştu, bu maç her şey düzelecek
• Erol anladı, artık Fenerbahçe’nin hocası oldu.
Oysa hiçbir şey değişmiyor. Hep aynı karın ağrısı, bir yılın daha içine ettik. Şampiyonluk artık başkalarının puan kaybetmesine bağlı. Biz hiç kaybetmeyeceğiz, onlar kaybedecekler. Oldu birader, kaldı 10 küsür hafta.. Birkaç haftaya kadar ilk 3’de olalım Avrupaya gidelim duruma gelir, sonrasında da:
• Erol aslında iyi, iç saha sorunu da taraftar gelince düzelir
• Sezon başı yapmadı abi takım, bu sene süper hazırlıkla ligin tozunu atarız.
• Emre şunları aldı, Doğukan geldi, x golcü geldi .
• Ali başkan acemiliğini attı, abi Aziz’i hatırla
Bunlarla da bir yıl daha başlamadan biter.
Çok mu karamsarım, belki de. Türkiye’de futbolun tasarlamasında onca yıl sıfır katkı yapmış bir takımın taraftarı olarak evet öyleyiz sanırım. Fatih hoca çok güçlü derken, onun geçmişte Türkiye Futbol direktörü olmasına, Şenol’un milli takım teknik direktör olmasına, Metin Tokat hakemleri yönetmesine ses çıkarmamış bir takımın taraftarı olarak sahaya baktığımda da bir şey görememek beni karamsar yapıyorsa, herkesten özür dilerim.
Dünkü maçta bir daha anladım ki, Erol değişmeyecek. Emre, başkan arkandayız diyerek, Caner’i kadro dışı bırakarak onu değiştiremeyecekler. Çünkü:
• Heba edilen ilk 45 dakikalara devam eden,
• 12. Dakika da gol yedikten sonra oyuna hiçbir müdahalesi olmayan
• İlk oyuncu değişikliğini 2. Yarıda yapıp, orta sahadan adam alıp, Valencia’yı sokan ama 4-2-3-1 ile devam eden,
• Mesut’u biçmeye oynayan karşı takıma karşı, hiç aksiyon alamayan, buna oyundan almak dahil olmak üzere hiçbir şey yapmayan
• Mesut’u hazırlamak ve onunla bir net plan yapmaktan aciz olan – örneğin birader sen hazır değilsin bu sene sadece 40 dk oynayacaksın, skor ne olursa olsun, bana sen söyle ne zaman oynamak istiyorsun, ona göre plan yapacağım diyerek ona güvendiğini bile belli edemeyen-
• Ferdi, Pelkas, İrfan gibi topa sahip adamlara güvenmeyen, -soruyorum Irfan Başakşehir’de kalsa idi, sakatlığı geçtiğinde Aykut hoca onu ilk 11 oynatmaz mıydı?-
• Bu topçuların tamamını inatla aynı oyunu oynatıp, tam tabiri ile beze doldurunca oyuna sokup ateşe atan,
• Cisse’nin ne halde olduğunu bile bile Fenere alıp, onun tüm “futbolu unutmuş haline” rağmen ısrar eden,
• Samatta gibi toçuyu nasıl kullanacağını bilmeyen – takım sağ sol orta yapmaktan başka bir şey yapmıyor, bakın ortaların ya bazılarını Samatta attı yada atılırken ceza sahası dışında idi-
• Soldan sağdan orta yapmak yerine biraz içe topu sürüp şut çekmeyi hiç istemeyen, -Valencia’nın kişişel tercihinden yaptığı gol hareketi dışından, ondan hep orta yapmasını istedi-.
Bu yüzden Erol hocanın kafasını duvara vurmazsa, maalesef oyuncuların şahsi hareketleri ile maç kazanırız. Şimdi aklıma geldi, takımın penaltısı iptal edildi, oyuncular kuzu gibi dinliyor, 90+ da penaltısı iptal edilen GS veya BJK ne yapar izle bari hocam. Çık git sahadan. Kırmızı kart gör! Bir şey yap ama. Sanki 40 dakikan varmış gibi yapma!!
Git hakeme de ki “ evet ayağına bastığı için iptal ediyorsun ama Pelkas havada ayağı müdahale edildikten sonra oyuncunun ayağına basması Pelkas’ın suçu mu?”
Türkiye’yi bilen hocaymış, ya bırakın Allah aşkına. Hakkımı helal etmiyorum Erol hocam sana. Altın tepsi ile sunulan takımı rezil ediyorsun.
mail: yakup.borekcioglu@abcspor.com
twitter: Yborekcioglu