İlk kez “BSL” namıyla düzenlenen, ülkemizin en üst düzeydeki basketbol liginin 2015-16 sezonu sona erdi. Şampiyonluk ipini göğüsleyen takım, tahminlerimizi haklı çıkartacak şekilde Fenerbahçe olurken, doğru bir yapılanmanın nelere kâdir olduğunu bir kez daha seyrettik ve basketbola doyduk… mu acaba?
Öyle bir final serisi düşünün ki, rakiplerden biri diğerine karşı her maçta bir şekilde 20+ sayı farkı yakalasın, hatta kimi maçlarda bu fark daha da açılsın ve müsabaka böylesi farklarla noktalansın. Öyle bir seri olsun ki bu, Ahmet Çakı’nın göreve getirilmesiyle adeta küllerinden doğan ve yerli iskeletine kavuşan Efes, dış şut konusunda sadece tek bir oyuncunun (Heurtel) bileğine güvenebilsin ve Fenerbahçe karşısında sistemle tutunamadığı için bir tek kaos basketbolundan medet umsun. Bu yolda, bu yılki NBA draftinden çekilmeyen ve ilk 20’de seçilmesi beklenen süperyıldız adayı Furkan’ı hemen hiç kullanmasın, Cedi’nin her maç canı çıksın, takımın kendi oyunuyla sayı bulabilen iki uzunundan biri olan Derrick Brown oyuna küssün. Rakibin pota altında adeta iki uçak gemisi (Udoh-Vesely) ve iki kruvezör (Antic-Kalinic) varken, Efes’in pota altında Dunston dışında hiç kimse hücumbot olmaktan fazlasını yapamasın, ve buna rağmen kimi maçlarda Tyus’ı tribüne yollamaya koç Ahmet Çakı cüret edebilsin. Ah, tabi bir de, rakibin 1 numaralı oyun kurucusu haline gelen Bobby Dixon, her maç daha beter ivmelensin ve bir Nando De Colo performansı sergilesin. Sonuç, şaşırtıcı mı?
Aslında bu hesaba katılması gereken daha pek çok parametre var; mesela, Datome’nin ilah düzeyinden hiç inmemesi, CSKA maçıyla beraber ortalardan kaybolan Bogdanovic’in yine o istenilen dominant yıldız kıvamına dönebilmesi, Antic’in artık “eyyamcı” değil tamamlayıcı oynaması, Kalinic’in ivmelenmeyi sürdürmesi, Sloukas’ın oyundan kopmaması, Vesely ve Udoh’un ribauntlarda her yeri karartması ve Vesely’nin tedirginlik verecek düzeyde hırçınlaşması ve Melih’in nihayet görevini ifa edebilmesi gibi. Ama Bobby Dixon ve Datome’nin kusursuza yakın çok yönlü katkıları, her şeyin anahtar noktası oldu, diyebiliriz. Bu laftan kesinlikle Fenerbahçe kadrosunun geri kalanının vasat oynadığı yorumu çıkartılmasın; herkes görevini harfiyen yaptı, ama Bobby ve Gigi, çok başka, çok bir beter güzel yaptı o görevleri. Kısacası, Fenerbahçe, bu serinin pek çok maçını, yumurtanın İpana’yla fırçalanan tarafı gibi mükemmel oynadı, ve bileğinin hakkıyla 4-2 seriyi kazanıp şampiyonluğa ulaştı.
Peki, bu yolda Fenerbahçe’nin hiç mi hatası olmadı? Tabi ki oldu. Mesela, 2. maçta Datome’yi dinlendirip tribüne yollamanın faturası ağır oldu, maç yitirildi. Böylece Finalin MVP’si seçilen Datome’nin bu takım ve bu sistem için ne denli hayati bir oyuncu olduğu bir defa daha görüldü. Sonra, 5. maçta, Fenerbahçe, ilk iki periyot boyunca hiç üçlük isabeti bulamadı ve en kuvvetli iki silahından birisini kullanamayıp maçı rakibe teslim etti. Udoh ve Vesely tam performanslarıyla oynamadılar. Lakin, 5. maçta Saric’in ve Heurtel’in üç sayı gerisinden adeta çıldırışı olmasa, bu hatalara rağmen maç yine Fenerbahçe’nin lehine noktalanırdı. 2. maçta da, Datome’nin yokluğuna rağmen, değişmeli savunmaya biraz daha direnip 3 sayılarda Dixon dışında birilerini devreye sokabilseler, seri 4-0 biterdi. Tüm bu kelamlar, ve serinin çok güzel başlayan son maçında sonlara doğru 40 sayılık farkı görmemiz, ayrıca pek çok maçta FB’nin 30 sayılık farklar yakalayabilmesi, bize, şampiyonun ikinciden ne derece üstün olduğunu kanıtlıyor, öyle değil mi?
Efes, yanlış bir yapılanma değildi. Fakat dış şutlarda Cedi ve Heurtel’in geçici, Saric’in ise sürpriz katkıları dışında hiç dikiş tutturamadılar. Cedi’nin 2. ve 6. maçta yakaldığı dış şut ritmi aldatıcı oldu (zaten 6. maçtaki, iş işten geçtikten sonra geldi, farkı 20’ye indirdi!). Brown’ın birebirleri yokken, Dunston ve Tyus sadece Heurtel ve Granger’ın paslarıyla sayıya gidebildiler, Saric de bu yüznde tüm savunmanın baskısına maruz kalıp oyundan düştü. Kısaya baskı ve ceza şutu bakımından takımın umudu Diebler hiç rotasyona giremedi, Birkan oyunundan çok şey kaybettiğini, geriye gittiğini kanıtladı. Savunma-sevmez Dixon bile, Heurtel’den son maçta çalmadık top bırakmadı ve adanmışlığın gücünü gösterdi. İşte bu sebeplerden ötürü, Doğuş’un muazzam penetreleri ve Udoh’a bile blok tattırabilecek (intikamı 6. maçta pek acı oldu ya, neyse) derecede azimli savunması hariç, Heurtel’in o çok şikayet ettiğimiz kaos basketolundan başka medet umacak silahı kalmamıştı Efes’in. Ellerinden geleni yaptılar, fakat rakip hem çok formdaydı, hem de fast breakler dahil, Efes’e her alanda misliyle cevap verebilecek kadar ivmelenmiş ve hırslanmıştı. Üstelik, sistemleri artık kusursuzdu. Eşit olmayanlar arası bir harpte bile Efes, savunmasıyla iki maça damgasını vurdu. Kalan maçlarda ise ne yazıktır ki rakibin arkasından nal topladığıyla kaldı. Çabası ve azmi için tebrik ederim…
MVP ödülü, Datome’ye de, Obradovic’i mütemadiyen gülümsetmeyi başaran Tosun Paşa Dixon’a da gidebilirdi. Her ikisi de bunu ziyadesiyle hak etmişlerdi. Ama belki de Gigi’nin yıl boyu 108/217 üçlük, 198/381 ikilik, 159/174 serbest atış; yani sırasıyla %50, %52, %91’lik (korkutucu) isabet oranları yakalaması ve her kritik topta eli titremeden gerekeni yapması, onu bir adım daha öne çıkardı. Efes, koç Ahmet Çakı’yla yollarını ayırıp (kendisi Almanya’nın köklü ekiplerinden Alba Berlin’in başına geçmek üzere – tebrik ederiz), Velimir Perasovic’e yöneldi. Fenerbahçe ise, güven tazeledi.
Fenerbahçe’yi, haklı başarısından, şampiyonluğundan ötürü tebrik ederim.
Kadın Milli Takımımız Cuma günü Küba engelini aşarsa Olimpiyatlar’ın yolunu tutacak (Arjantin ve Kamerun bize rakip olmanın kıyısından bile geçmediler, ama Küba çok daha ciddi bir ekip). Darısı onlara, ve Erkek A Milli Takımımız’ın Olimpiyat elemeleri macerasına olsun… Ayrıca, genç, yıldız ve ümit seviyede milli takımlarımızın mücadeleleri de nefes kesecek.
Son olarak, Metecan, Emircan, Kenan, Berk, Egemen ve Ege draft’ten çekilirken, geriye bir tek temsilcimiz, yani Furkan kaldı. Furkan’ın ilk 20’de seçilmesi bekleniyor. Şimdiden gurur duyuyor, başarılarının devamını diliyorum.
Herkese basketbol keyfi dolu bir yaz mevsimi temenni ederim…
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc
Youtube: Turuncu ve Siyah Kadar Yuvarlak