Fenerbahçe Atromitos’a karşı Atina deplasmanında istediğini zorlanarak da olsa aldı bu akşam. Maçtan önce tahmin edildiği üzere genelde sıkışık bir oyun ve kısır bir skor ortaya çıktı. Keza, bu tür deplasmanlarda erken gol bulamazsanız, oyun gittikçe daha da monotonlaşır. Fakat her ne olursa olsun, golü bir şekilde bulmak önemliydi ki, bu gol tur için büyük avantaj sağladı.
Maçın geneline bakarsak, oyun üstünlüğünü elinde tutan ekibimiz, yeteri kadar pozisyon yakalasa da, Moussa Sow’un formsuzluğu ve rakip kaleci Gorbunov’un başarılı kurtarışlarının ardından skor oyunun son bölümüne kadar golsüz devam etti. Maç öncesi spekülasyonlarda, Sow’un Al-Ain ile anlaştığı ve bunun Fenerbahçe’deki son maçı olduğu geçiyordu. Eğer bu durum gerçekse, oyuncunun motivasyonunun tam olduğunu söylemek güç olur.
Öte yandan, genelde Avrupa’da takımlarımızın oynadığı maçların aksine, hakem kararları tartışmalı pozisyonlarda lehimize çıktı bu seferlik. İlk yarıda Caner’in ceza sahası içerisinde Marcelinho’yu çekişine penaltı çalmayan İtalyan hakem, Van Persie’nin son dakikalarda attığı golden önce stoperi avantaj sağlamak için iteklemesine de düdük çalmadı. Yine de, toplam olarak baktığımızda, Fenerbahçe’nin maçı önde kapaması adaletli olan sonuçtu.
Ekibimiz adına göze çarpan olumlu noktalar, takımın gittikçe birbirine ısınması ve orta sahada Souza ve Diego Ribas’ın performanslarıydı. Souza modern box-to-box tipi defansif ön libero oyunundan örnekler sergilerken, Diego, hem geriye gelip oyun kurarak, hem de rakip ceza sahası etrafında etkili noktalarda topu dağıtarak oldukça iyi bir oyun sergilediler. Bu skorun moraliyle, takım bir adım daha ileriye atacaktır. Öte yandan, kalede Volkan Demirel de, eski formuna yaklaşıyor havası verdi.
Eksi yönlere bakacak olursak, ilk başta Nani’nin formsuzluğu hemen göze çarpıyor. Genelde 4-3-3’ün sağ ve solunda forvet/açık olarak ve kaleye yakın pozisyon almaya alışık olan Portekizli yıldız, bu sistemde sağ orta saha oyuncusu olarak oldukça zorlanıyor. Fiziksel direnci de yüksek seviye de olmadığından ötürü istediklerini bir türlü gerçekleştiremiyor. Biraz daha güçlenmeye ve zaman ihtiyacı var.
Bir diğer kötü performans ise stoper pozsiyonunda oynayan Abdoulaye Ba’dan geldi. Kimi pozisyonlarda her ne kadar yerinde müdaheleler yapmış olsa da, Ba pek de güven vermiyor ne yazık ki. Titrek hali ve güçsüzlüğü hamlelerinde hemen göze çarpıyor. Bruno Alves ise, şu anlık sadece idare edecek kadar oynuyor. Yaşının ilerlemesi ile birlikte edindiği hantallığı üzerinden atması çin kilo vermesi gerekiyor. Her ne kadar Simon Kjaer takıma döndüğünde defansın göbeğine hareket getirecekse de, bizce Fenerbahçe’nin bir stopere daha ihtiyacı var gözüküyor. Özellikle de Kadlec’in ayrılmak istediği söz konusu iken. Inter’in gözden çıkarttığı sol ayaklı genç stoper Juan Jesus bu pozsiyon için ilaç olabilir, keza kiralayabilmek de mümkün gözüküyor.
Moussa Sow’un kötü performansına değinmiştik, fakat satılmasının risk oluşturacağını da beriltmek gerekiyor. Sadece 2 santraforla Ocak ayına kadar takımın devam etmesi çok da mantıklı olmaz kanaatindeyim. Özellikle de, Van Persie henüz hazır değilken. Sofiane Feghouli’nin olası transferi kanat ataklarında takıma büyük ivme kuşkusuz katacaktır. Ancak Sow ayrılırsa, yerine yeni bir oyuncu bakmak şart olur.
Sadede gelirsek, sezon başı için başarılı sayılabilecek bir performans izledik Fenerbahçe’den. Sistemdeki tıkanıklar, fiziksel eksiklikler ve takımın yepyeni oyunculardan kurulu olması faktörleri göz önüne alınınca, daha iyisini beklemek şu anlık hayalcilik olur. Zaman ve taraftarlarının sabrı, henüz Fenerbahçe’nin en çok ihtiyaç duyduğu iki önemli unsur olarak ön plana çıkıyor.
İstanbul’daki rövanş maçında alınacak olası bol gollü bir galibiyetin ekibimizin performansına daha da ivme kazandırmasını diliyoruz.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
cem.sipahi@abcspor.com
