Öyle tatsız bir atmosfer vardı ki tribünde anlatamam.
Yine az sayıda taraftar.
Bir kısmı yönetimi ve futbolcuları protesto ediyor.
Diğerleri destek olmaya çalışıyor .
Bölük pörçük, dağınık bir tablo.
Aynı dağınıklık sahada da var maalesef.
Takımın ne oynadığı belli değil.
En basitinden söylemek gerekirse haftalardır olduğu gibi yine kötü top oynuyoruz.
Bu kötü oyunun sebebiyle ilgili iki tane farklı düşüncesi var insanların.
Bir kısım diyor ki, oyuncular ruhsuz, maç seçiyorlar, oynamıyorlar işte.
Diğer bir düşünceye göre ise takımın kapasitesi bu.
Bu takıma bir çok eleştiri getirilebilir ancak ben de ”ruhsuz” diyemem futbolcular için.Mücadele etmiyor da diyemem. Ama yetenek ve yaratıcılık ile ilgili eksiklikleri bas bas bağırıyor.Sezon başından belliydi bu durum ama artık iyice gözüne batıyor insanın.
Şimdi gelin biraz analiz edelim bu kadroyu, ne demek istediğimi daha iyi anlatabilmek için. Önce beklerden başlayalım ve kendimize itiraf etmekten çekindiğimiz bir gerçekten bahsedelim. Hasan Ali ve Şener iyi niyetinden zerre şüphe edilmeyecek iki oyuncu. Çok ta iyi profesyoneller ama şu soruyu sormak zorundayım.Fenerbahçe’nin yıllarca rakiplerine göre en büyük artısı hücuma müthiş destek veren iki bekiydi.Biz bu iki beki şampiyonluk yarışındaki en büyük rakibimize hem de bedelsiz olarak kaptırmadık mı?. Caner Avrupa istiyordu, Galatasaray maçında ilk 11 çıkmayınca saygısızlık yaptı, Gökhan Gönül devre arasında imza attı diyenleriniz olacaktır. Ben işin orasında değilim. Neticeye bakıyorum. Sonuç olarak maalesef Hasan Ali ve Şener oyun kalitesi olarak Caner ve Gökhan Gönül’ün bir hayli gerisindeler ve bu bizim ciddi anlamda güç kaybetmemize sebep oldu.
Stoperlerimize gelince Kjaer ve Skrtel defansif olarak çok iyiler, en ufak bir lafım yok ama topu oyuna sokmada herhangi bir artılarını görmedim ben şu ana kadar. Driplingle çıkmaları ya da ekstra bir uzun topla forvetlerini pozisyona sokmaları da sözkonusu değil. Hiç olmazsa pas trafiğini hızlandırmalarını bekliyorum ama o da yok, dolayısıyla Fenerbahçe’nin ”yavaş” oyununda onların da payı var.
Ama eğer ”yetenek eksikliği” ise ana konumuz o zaman ilk bakmamız gereken mevki orta sahamız. Öyle bir üçlü ile oynuyoruz ki Topal-Jozef-Ozan’dan oluşan, ne desem bilemiyorum. Fenerbahçe tarihinde bu kadar yaratıcılıktan uzak bir orta saha üçlüsü oynamış mıdır bilemiyorum.Üçü de iyi mücadele ediyor, defansif olarak görevlerini fazlasıyla yerine getiriyorlar ama hücuma katkıları duran top hariç son derece sınırlı. Örneğin size soruyorum Appiah’lar Aurelio’lar daha az mı mücadele ediyorlardı? Hayır, tam aksine rakibe nefes aldırmıyorlardı ama bunun yanında dirplingleriyle, paslarıyla, şutlarıyla hücuma müthiş katkı veriyorlardı.
Jozef’e bakıyorum. Belki ligin en fazla top kapan oyuncusu. İstatistikleri bilmiyorum ama listede kesin en üst sıralardadır. Diğer taraftan bakıyorum, topu stop etmeye çalışıyor, top 10 metre öteye düşüyor. Etrafında basan, bozan adam yokken şut çekiyor, top taca gidiyor. Kusura bakma güzel kardeşim ama bu özelliklerinle Fenerbahçe’de çift yönlü orta saha oynamaman gerekir. Bak son 15 dakika Topal stopere geçince Jozef 6 numara pozisyonunu aldı. Hiç hatasız oynadı.Neden? Çünkü ondan ofansif bir beklenti kalmadı. Aynısı Ozan için de geçerli. Bu çocuktan böylesine ofansif katkı almayı beklersek Ozan’a kötülük yaparız. Taraftarın gözünde iyice sevimsiz hale gelir. Gerekirse sakatlanan Kjaer yerine (Neustaedter’i oynatacağıma) daha önce Bursa ve milli takımda da zaman zaman oynadığı gibi stoper oynatırım haftaya .Hatta üstüste maç temposunu kaldıramayan Şener’in yerine sağ bek oynatırım ama şu anda oynadığı pozisyonda orta saha oynatmam.
Bu üçlü ile ilgili sıkıntımız zaten Fenerbahçe’nin ana sıkıntısı. Tüm problemin odağında yanlış kadro mühendisliğimiz yatıyor. Biz geçen sezon en az ihtiyacımız olan mevkiye, Mehmet Topal’ın pozisyonuna önce 8 milyon euro verip Jozef’i aldık. O da yetmezmiş gibi sırf Beşiktaş almasın diye bir de Ozan Tufan’ı aynı paraya transfer ettik. Sonra da bu üç oyuncudan orta saha yaratmaya çalıştık. Yönetimimiz sağolsun görevini yerine getirip doğru kadro mühendisliği yapacağına, tribün mühendisliği yapmayı tercih etti. Sonuçta -üzülerek söylüyorum – hem kadronun hem de tribünlerin içine etti.
Bugün bir diğer problemli pozisyonumuz sol açık idi. İlk devre Alper oynadı. O da müthiş özverili ve mücadeleci oyunculardan biri ama sol açık pozisyonunda ilk 45 dakika bir kez bile çizgiye inmediysen, hiç bir etkili orta yapmadıysan, herhangi bir gol pozisyonunun içinde yeralmadıysan, ne iş yaptın diye sorarlar adama. İkinci devre solaçığa geçen Volkan Şen’e de şu soruyu soruyorum. Güzel kardeşim senin en önemli özelliğin ne? Adam eksiltmek, çalım atmak değil mi? Eee, yapamıyorsun son zamanlarda bu işi.Son vuruşun , pas seçimlerin zaten berbat. Bu durumda 3.lig topçusu seviyesindesin, kusura bakma.
Durum böyle olunca, yetenek eksikliği de bas bas bağırınca Fenerbahçe’de herkes Lens’in ayağına bakıyor. Bütün ataklar Lens’in üzerinden gelişiyor. Bu da Lens’in yıpranmasına, ilerleyen dakikalarda yorulup oyundan düşmesine sebep oluyor. Bugün babasının vefatına rağmen Türkiye’ye dönüp sahaya çıkarak büyük özveri gösteren Lens’e sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum ama saha içinde onun üzerine binen yükün azaltılması gerektiğini düşünüyorum.
Santrafor pozisyonuna da son olarak değineyim.
Zaman zaman Kayseri’de olduğu gibi Fernandao attığı gollerle parlayabilir.
Van Persie de arada sırada bir kaç güzel hareketle gözümüzün pasını silebilir.
Sow da attığı röveşatalarla tribünleri ayağa kaldırabilir.
Emenike de …
Neyse Emenike’yi geçelim, onunla ilgili söyleyecek pozitif bir şey bulamadım.
Velhasılkelam, benim bu konudaki düşüncem sabit.
2017/2018 sezonu öncesinde bu 4 oyuncu ile de yollarımı ayırır, yepyeni, taptaze bir forvet kadrosu oluştururum. İhtiyacımız olan yeni heyecanın, coşkunun, umudun hiç olmazsa bir kısmının geri gelmesi için bunu yaparım.
Bu takımın bence mücadele eksikliği yok ama yetenek takviyesi muhakkak lazım.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72