2016 Olimpiyatlarında 200 metre yarışını 19.78 ile efsane atlet Usain Bolt kazanmış ve 2008-2012’den sonra üst üste 3.kez altın madalyaya ulaşmıştı.
Ama artık Bolt yok ve şimdi gözler 2020’de. Bizlerin de tabii ki en çok merak ettigi konu; önce 2017’de Dünya, sonrasında da dün Avrupa şampiyonluğu kazanan milli atletimizin Tokyo’da ne yapacağı..
2016 Rio’da final serisi koşmayı başarmış ama yarışı 20.43 ile 8.sırada bitirmişti Ramil. Tabii ki o günden bugüne çok farklı bir atlet ve dereceleri çok ilerlemiş biri var karşımızda..
Daha dün kendini o yarışa göre 67 salise upgrade ederek, 19.76 koşup Avrupa Şampiyonluğuna ulaştı Berlin’de..
Ama Tokyo’da zafer için bu yeterli mi?
Ben konuyu kim kazanır, favoriler sürprizlerden çok “zaten daha 2 sene var ve köprünün altından çok sular akacaktır” içine 100 metreyi de katarak, bilim ve tarihsel istatistik anlamında ele almaya çalışacağım..
100 metre istisnasız sekilde, 200 metre (%90) yarışları hepimizin bildiği üzere siyahi sporcuların egemenliğinde..
Bunun nedenlerine gelirsek; 2 sene önceki yazımızda “bilim adamlarından okuduklarımızla” detaylı şekilde bahsetmiştik ama madde-madde kısa bir özet geçersek;
*** Anjiyotensin dönüştürücü enzim, yani “actn3” geni siyahi insanlarda beyazlara nazaran çok daha fazla. İçindeki “allele” denen (Turkçede Alel) varyantı ile de gücü çok daha artıyor ve kaslara yüksek oksijen içeren kanı daha hızlı şekilde pompalamanızı sağlıyor.
ACTN3 geni, kasların güçlü ve tekrar eden kasılmalar oluşturmasına yardımcı olan alpha-act’inin-3 adlı bir protein oluşturmasını sağlıyor ve farkı yaratan da bu..
*** Sprint yarışları gibi patlama gücü yüksek spor dallarında, kaslarımızın hızla enerji yenilemesini sağlayan en önemli enzimlerden biri olan CK (Kreatin Kinaz) siyahi sporcularda beyazlardan çok daha fazla.
*** Burun delikleri ve akciğerleri daha geniş yapılı. Basınç farkından dolayı kan basınçları da yüksekse, adeta rüzgarı arkasına almış gibi bir tetikleme oluyor ve ciğer sistemi beyazlardan çok daha farklı şekilde çalışıyor.
*** Ve siyahi sporcuların göbek deliği ve de ağırlık merkezi, beyaz sporculara göre, belirgin biçimde daha yukarıda.. Bu da koşarken yere düşme hızlarını arttırıyor ve en az % 10’luk bir avantaj sağlıyor.
*** Ayrıca bacak boyları beyazlara göre “ortalamada” % 10 civarı daha yüksek ve aynı boydaki bir beyazın 100 adımda aldığı mesafeyi 90’larda alabiliyorlar.
*** Tabii ki genetik olarak; iskeletin sağlamlığı, yukarıda bahsetmeye çalıştığımız farklı kas yapısı, refleks ve akciğer kapasitesi gibi doğuştan gelen siyahi özellikler de işin kreması..
Bilimden işin tarihsel boyutuna gelirsek;
En son 100 metrede Olimpiyat kazanan beyaz için (Britanyalı Allan Wells) taaa 1980’e kadar gitmemiz gerekiyor ve çok önemli bir detay; unutulmasın ki Moskova’daki şampiyonaya, Amerika boykot edip katılmamıştı!
Onun için kimse kusura bakmasın! “ben kendi adıma” daha sert rakiplerle, 1972 Münich’te 100-200 dublesi yapan Rus Valeri Borzov şampiyonluklarını üstteki zaferden çok daha değerli buluyorum.
Daha da açarsak; 1984’den bugüne geçirdiğimiz 9 Olimpiyattaki yani toplam 27 madalyanın hiçbirinde bir beyaz imzası yok!
Hatta istatistik rotamızı dünya atletizm şampiyonalarına döndürürsek (ilk kez 1983 yılında Finlandiya’nın Helsinki kentinde düzenlenmişti); 100 metre kazanmış bir beyaz atlet şu ana kadar yazıyla; SIFIR!
200 metreye geçersek durum beyaz sporcular açısından biraz daha iç açıcı gibi! Gerçi 21.yüzyıldaki toplam 5 Olimpiyatın 15 madalyasının 13 tanesi yine siyahi sporculara gitmişti ama en azından “bir kereliğine de olsa” 2000 Sidney’de Yunan Konstantinos Kenteris kazanmıştı altın madalyayı..
Diğer madalya da bronz ile 2016 Rio’da Fransız Christophe Lemaitre’e gitmişti. Bu arada unutmadan ekleyelim; Fransız atlet 100 metreyi 10 saniye altında koşan ilk beyaz olarak da tarihe geçmişti.
200 metrede Dünya Şampiyonaları dediğimizde de, tarihte ilk olarak yine aynı Yunan atlet çıkıyor karşımıza (2001) ama bu kez tek değil çünkü 2017 Londra’da Ramil’in şampiyonluğu da toplam 16 şampiyonanın ikinci beyaz atlet zaferi.
Olayı yeniden 2020 Tokyo’ya bağlayacak olursak. Geçelim 200 metre yarışına..
Amerikalıların Carl Lewis sonrası, yani 1984 Los Angeles’dan bugüne, olimpiyatlarda 100-200 dublesi yapan ilk atlet olmasını bekledikleri, sezonun en iyi derecesine sahip (19.65) 1997’li NOAH LYLES ile 2014’den bugüne her sene artan sezon dereceleri ile (21.61, 20.77, 20.36, 20.10 ve 2018’de 19.69) üzerine koya koyan yoluna devam eden 1998 doğumlu Güney Afrikalı sprinter CLARENCE MUNYAI bugün için önde gözüken isimler.
Ama yukarıda da bahsettiğimiz gibi, 2 sene çok uzun bir süre ve köprünün altından çok sular akacaktır. Yani bugünden kim kazanır bilinmez ama yapılabilecek yegane tespit; “bilim ve istatistiği de yanımıza alarak” bir beyazın kazanmasının, özellikle 100 metrede neredeyse imkansız, 200 metrede de çok ama çok zor olduğu gerçeği..
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: burak.belgen@abcspor.com
twitter: @BurakBelgen